My reputation tradutor Turco
1,225 parallel translation
They even suggested I marry you for the sake of my reputation.
Saygınlığımı korumam için seninle evlenmemi bile önerdiler.
I have my reputation to protect.
Himaye etmek hususunda ün sahibiyim.
Yeah, well, uh, my reputation seems to have preceded me here.
Evet, benim itibarım, burada benden önce geliyor gibi görünüyor.
Since Minbari do not lie, except to save another, my reputation is now at stake.
Minbariler birini kurtarmak haricinde yalan söylemediğinden itibarım tehlikede.
- This is about my reputation as a doctor.
- Bu benim doktorluk unvanımla ilgili.
You get the opportunity of a lifetime and you have the temerity to challenge my reputation.
Hayatının fırsatını yakaladın ve ünüme meydan okumaya cüret ediyorsun.
You're gonna mess up my reputation around here.
Buradaki itibarımı mahvedeceksin.
If I had published that book, my reputation would have been destroyed.
Kitabı yayımlamış olsam şanım şöhretim yok olacaktı.
When we do destroy that bird-of-prey it will no doubt go a long way toward restoring my reputation- - and I have you to thank for it.
O yırtıcı kuşu yok ettiğimizde itibarımı geri almak hiç şüphesiz ki çok kolay olacak. Bunun için sana teşekkür etmeliyim.
I thought making history would change things... not just my service record... my reputation.
Tarihi değiştirmek demenin, sadece sicil kayıtlarımı düzeltmek olduğunu sanmıyorum.
Just make sure everyone knows about it because I'm only as good as my reputation.
Sadece bunu herkesin bildiğinden emin olun, çünkü ben sadece şöhretim iyi olduğu kadar iyiyim.
You know my reputation.
Ünümü biliyorsun.
Now if the show does not go on, not only will I suffer monetarily... but my reputation will take a big blow.
Ve bu şovun parasını aldım. Eğer şovu yapamazsak, sadece maddi olarak değil şöhretim de mahvolacak.
Have you really believed that just because you publish children's books people's gonna care about my reputation?
Sen sırf çocuk kitapları basıyorsun diye benim itibarımın insanların umurunda olacağına inandın mı gerçekten?
When you spin reality cover up evidence it hurts more than my reputation.
Gerçeği değiştirip kanıtları gizlemek, mesleğimdeki ünümü zedelerdi.
My reputation remains intact.
Ünüm zedelenmedi.
'Me. and there goes my reputation.
Buda benim itibarımı lekeler.
Now that the CIA knows, I'm gonna lose everything- -... my career, my reputation.
Artık CIA bunu biliyor. Her şeyi kaybedeceğim kariyerimi, ünümü.
This is a matter of my reputation, a question of your daughter's good name
Bu benim namusumun bedeli kızını düşün
I want to see my life and my reputation ruined.
Yaşamımın ve itibarımın yıkıldığını görmek istiyorum.
You left me twisting in the wind and trashed my reputation in front of every surgeon here!
Ve beni yüzüstü bıraktın, ve ayrıca... ... buradaki bütün cerrahlar önünde itibarım mahvoldu.
I don't think my reputation can suffer any more than it already has.
Saygınlığım daha fazla tehlikeye giremez.
This is my reputation too.
Bu benim de itibarım.
No, I don't know who... but I'd stake my reputation on it.
Hayır kim olduğunu bilmiyorum ama, kalıbımı basarım ki bu doğru efendim.
- My reputation.
- İtibarımı sarsmakla.
You know my reputation as well, then.
Öyleyse benim ünümü de biliyorsun.
My reputation...
İtibarım...
I've got my reputation to uphold.
Savunmam gereken bir ünüm var.
I want to go out with my reputation intact.
Buradan saygınlığımı kaybetmemiş olarak çıkmak istiyorum.
I felt very very wronged and I felt that I had to not only uphold myself, my reputation, but that of my fellow teachers, my fellow union members, my fellow citizens.
Bana çok büyük haksızlık yapıldığı hissine kapıldım ve yalnızca kendimi, itibarımı değil aynı zamanda meslektaşlarımı, sendika üyelerini, hemşerilerimi de savunmam gerektiği fikri hasıl oldu.
This is just what my reputation needs :
Şöhretimin artması için bir tek...
People thinking we're doing the deed is going to help my reputation?
İnsanlar yaptığımızın benim şöhretime mi yardımcı olduğunu düşünüyorlar? f
My reputation as the king of thieves is not gonna be restored if you sling that chakram around and poke people with swords.
Hırsızların Kralı olan ünüm tekrar eski haline gelmeyecek... eğer sen şu chakramını etrafta fırlatır ve insanları kılıçlarla dürtersen.
I sell to the richest men and women on Earth... So forgive me if my reputation for dealing in only the finest materials is too valuable to risk on the word of a thief.
Yer yüzündeki en zengin adamlara ve kadınlara satış yapıyorum... bu yüzden beni affedin ama eğer benim ünüm sadece en iyi malzemeleri pazarladığımdan ötürüyse, bir hırsızın sözüyle risk almak çok fazla olur.
Can you imagine what this will do for my reputation?
Bunun saygınlığıma neler katacağını hayal edebiliyor musun?
Don't evade a choice you gotta make by questioning my reputation... or 60 Minutes with this cheap skepticism.
Benim ve 60 Minutes'in tanınmışlığını bu ucuz... kuşkuculukla sorgulayarak yapman gereken seçimden kaytarma.
But when the market opens Monday despite my reputation, I don't like heights.
Pazartesi günü borsa açılacak ve şöhretime rağmen büyük risklerden hoşlanmam.
I fear for my reputation, don't you know?
Şöhretim için endişe ediyorum anlamıyor musunuz?
If I win, I wait around for the next sword slinger... thirsting to carve a reputation out of my hide.
Eğer ben kazanırsam, derimin üzerine adını kazımaya susamış... bir sonraki kılıç fırlatanı bekleyeceğim.
I will then do everything within my considerable power to destroy your reputation.
O zaman epeyce olan gücüm yettiğince her şeyi yaparım şöhretini yok etmek için.
I gave you my fucking reputation. You gave me nothing, Stuart.
Bana hiçbir şey vermedin, Stuart.
- He could fuck up my reputation.
- Ben kumarbaz değilim!
You let me go and I will dedicate my life to killing everything you've loved. Your friends, your family... Your reputation, even your horse.
Sen gitmeme izin ver... ve ben de hayatımı sevdiğin herşeyi öldürmeye adayacağım... arkadaşlarını, aileni, şöhretini, atını bile.
My concern is the reputation of the monarchy.
Benim endişe ettiğim şey monarşinin saygınlığı.
He's afraid that his reputation will not allow my work an honest chance.
Ününün benim çalışmamın dürüstlüğünü etkileyeceğini düşünüyor.
I ask only that amends be made for damage done... to an honorable name and to my daughter's reputation.
Sadece yapılan zararın telafisini istiyorum... haysiyetli bir isme ve kızımın namusuna getirilen zararın.
I hope I live up to my reputation.
Umarım yüzünüzü kara çıkarmam.
You do have a reputation - so I'll choose my words very carefully.
Senin bir ünün var - o yüzden kelimelerimi çok dikkatli seçecegim.
Your reputation has reached my ears
Sizi ağırlamakla onur ve zevk duydum.
Israel Schmecht, my wife's cousin. A Yiddish writer of worldwide reputation.
Israel Schmecht, karımın kuzeni olup dünyaca tanınan Yahudi bir yazardır.
I also have a reputation for a certain ruthless quality towards those who would stand in my way.
Aynı zamanda, yoluma çıkanlara karşı acımasız davranma özelliğimle de isim yaptım.