Navigate tradutor Turco
627 parallel translation
Nuclear submarines had to be able to navigate the world's oceans safely, so submariners needed to be sure of the depth of the sea floor.
Nükleer denizaltıların, dünya okyanuslarında güvenle dolaşabilmesi gerekiyordu bu yüzden denizaltı ekiplerinin, deniz tabanının derinliğini kesin olarak bilmeleri gerekiyordu.
he did not want to navigate near the coast... at lunchtime which means that it will be at the Barret about nine hours this evening.
Yemek saatinde buradan geçmek konusunda çok istekli. Bu da demek oluyor ki 9 gibi Barret Burnu'nda olur.
Now if I can just manage to navigate on these things, Bert.
Şimdi bunlarla ilerleyebilirim, Bert.
Of course, Commodore Devereaux, you need a mighty experienced captain... to navigate a fine ship like the Southern Cross, steam and all that.
Elbette Amiral DevereAux, Güneyin Buharlısı gibi iyi bir gemiyi yönetmek için deneyimli bir kaptana ihtiyacınız var. Nede olsa buharlı.
From now on, you will navigate this ship under my command until we reach Marseille.
Şu andan Marsilya'ya ulaşana dek, bu gemide benim emrimde çalışacaksınız.
I suppose you do know how to navigate.
Nasıl yol bulacağını da biliyorsundur.
Navigate the bay. Mount you.
Körfezde yelken açabiliriz, at bineriz.
You show me all your nice plans for instruments to navigate to the moon.
Ay'a yolculuk için gerekli aletlerin planlarını bana gösteriyorsun.
I can't figure how they navigate this barge!
Bu geminin nereye gittiğini bulamadım.
You'll have to navigate.
Haritacı sensin.
He's in no condition to navigate.
Araba kullanacak durumda değil.
Listen, Lynch, you navigate.
Dinle, Lynch, kılavuzluk yap.
Make sure that he can stand watch, navigate and man a battle station.
Nöbet de tutabilsin, dümene geçsin ve gerekirse savaşsın.
I can navigate by the stars.
Böyle bir durumda yıldızlara bakarak yönümüzü belirleyebiliriz.
Directly, he could navigate without a stick. He signed on with the first available ship.
Bastonsuz denize çıkabildiğinde hemen ilk bulduğu gemiye yazıldı.
It's a damned good thing he can cowboy,'cause he sure can't navigate.
İyi ki kovboyluk yapabiliyor çünkü iyi yol bulamıyor.
Well, I got away, but I couldn't navigate.
Paçayı kurtardım ama rotamı belirleyemedim.
- You mean you can ´ t navigate? - That is correct.
- Yani gemiyi kullanamayacak mısın?
Then we should be able to navigate back?
- Geriye yolumuzu bulabilmemiz gerekir.
There is someone else aboard who might be able to help us navigate.
Yolumuzu bulmaya yardımcı olabilecek gemide başka biri var.
But you were able to navigate with this malfunction?
- Anlıyorum. - Ama seyir yapabiliyordunuz.
Should the main control room break down or suffer damage, we can navigate the ship from here.
Ana kontrol odası bozulursa gemiyi buradan kumanda edebiliriz.
If I knew nothing at all, I could navigate the ship simply by studying what is stored in there.
Hiçbir şey bilmiyor olsaydım, orada kayıtlı olan şeyleri inceleyerek gemiyi yönlendirebilirdim.
- Which Dr Milo learned to navigate.
- Dr Milo'nun kullanmayı öğrendiği araçla.
- I could not see to navigate.
- Yolumu göremiyorum.
It'll be very difficult to navigate.
Gemiyle geçmek çok zor olacak.
If the weather holds, they navigate perfectly and aren't over the target too long.
Hava bozulmazsa, navigasyonda hata olmazsa ve hedef üzerinde fazla vakit kaybetmezlerse.
I will deal now to navigate, Captain!
Uçağın seyri bana ait kaptan!
We'll navigate by scanner and sweep everything out of our path with turbo lasers.
Tarayıcılarımızla hareket edip, önümüze çıkan her şeyi turbo-lazerlerle süpüreceğiz.
We'll navigate by scanner and sweep everything out of our path with turbo lasers.
Tarayıcı ile yönlendirileceğiz ve turbo lazerlerle yolumuzdaki herşeyi temizleyeceğiz.
You yourselves shall take on new forms and go down into the computer to navigate its 10-million-year program!
10 milyon yıl sürecek bu programı gözlemlemek için, farklı bir kimliğe bürünecek ve bizzat bu bilgisayarın içine gireceksiniz!
I can't navigate on bananas.
Muz üstünde çalışamam.
Here, you take the wheel and I'll navigate.
Sen dümene geç, ben yol göstereceğim.
You navigate.
Sen yönlendir.
We are free to navigate.
- Manevra yapabiliriz.
Show us how to navigate by the stars.
Yıldızlara bakarak nasıl yön bulunacağını göster bile.
She created a kind of partition, dividing the table into 2 bubbles cut from each other where Chris could navigate in and out at will.
O bölüm bir tür yarattı 2 kabarcıklar halinde masa bölme birbirinden kesilmiş Chris gezinmek nerede ve irade dışarı.
Well, I shall have to navigate from memory, Mr Fryer.
Şey, rotayı hatırlamaya çalışacağım, Bay Fryer.
And who'll navigate?
Peki sizi kim götürecek?
I'll navigate.
Ben götürürüm.
From here, this is where I navigate the ship, maintain life support and propulsion systems.
Buraya gel. Gemiyi idare ettiğim yer burası. hayat ve itici güç sistemlerini de destekler.
What happens if you have to fight and navigate at the same time?
Ya olurda savaşmak zorunda kalırsan ne olacak?
We are clear and free to navigate.
Yörüngeden çıktık. Rota belirleyebiliriz.
So navigate already.
Öyleyse kılavuzluk yap,
You drive, I'll navigate.
Sen sür, ben yolu tarif ederim.
All we have to do is navigate this ship safely through one orbit!
Tek yapmamız gereken güvenli bi'şekilde yörüngede bir tur atmak!
He always navigate!
O her zaman geziyor!
I would have expected an American woman to navigate skilfully onto the throne.
Amerikalı bir kadının tahta beceriyle çıkmasını umardım.
Billy, navigate.
Billy, bana yolu söyle.
Jack, I promised Henry that he could navigate.
Tamam! ... Jack, Henry'ye bana yardımcılık edeceğine dair söz verdim!
Navigate, in fact, Ricco...
Gezinmek aslında, Ricco.