Nicest tradutor Turco
1,266 parallel translation
Michael, um... That is literally, literally... the nicest thing that anyone's ever said to me... the sweetest thing that anyone's ever said to me.
Bu resmen, resmen bana söylenen en güzel şey.
Ma, I'm sure he's the nicest killer on "C" block, but I really got to get to work.
Anne, herifin "C" bloktaki en iyi katil olduğuna eminim, ama gerçekten işe gitmem gerek.
And the nicest girl...
Ve çok sevimlisin...
But then, you always was the nicest one, Tippy.
Zaten en kibar olanı sendin.
That guy's got to be the world's nicest billionaire.
Bu herif dünyanın en hoş milyarderlerinden biri olacak.
And if I did need one, and I mean this in the nicest way... you would not be my first choice.
Eğer bir taneye ihtiyacım olsaydı ve en kibar yoluyla... sen benim ilk tercihim olmazdın.
This is about the nicest thing anyone's ever done for me.
Bu şu ana kadar benim için yapılan en güzel şeyi.
Not the biggest or the nicest room, but rather ok.
En büyük ya da en hoş olmasa da, en düzenli oda.
What you did, when you gave me the 200 dollars? That was the nicest thing anybody ever did for me.
Bana 200 dolar verirken yaptığın şey hayatımda bana yapılan en güzel şeydi.
The nicest thing about the film is that we get to handle guns.
Filmin en güzel yanı, silah kullanmamız gerektiğini anlamamızdı.
The nicest place I've been to in Italy... is a little town... in one of the valleys between Bolsano and Venice.
İtalya'da gittiğim en güzel yer Bolsano ve Venedik ovalarının arasındaki ufak bir kasabaydı.
He is the nicest coloured man you'd ever want to meet.
Tanışmak isteyeceğiniz en nazik renkli adam.
She said, you said the nicest Mass she ever heard.
Şimdiye dek dinlediği en hoş ayinin sizinki olduğunu söyledi.
I think that's the nicest thing anyone's ever done for me.
Sanırım şimdiye kadar birinin bana yaptığı en büyük iyilikti.
Anything you want! But I gotta tell ya! This is the nicest thing anybody has ever done for me.
Ama sana söylemeliyim ki bu benim için birinin yaptığı gelmiş geçmiş en büyük iyilik.
Al, that is the nicest thing you've said to me in years.
Al, bu yıllardır bana söylediğin en güzel şey.
But, uh, yesterday was one of the nicest days I've had in a long time.
Ama dün, çok uzun süredir geçirdiğim en güzel gündü!
We're just about the nicest guys you'd ever want to meet
Daima tanışmak isteyeceğin
That was the nicest thing anyone's ever done for me.
Daha önce kimse benim için bu kadar hoş bir şey yapmamıştı.
I'm avoiding a guy who calls me Abby and I'm afraid I screwed up a friendship with the nicest woman I've ever met.
Beni Abby'im diye arayan bir adamdan kaçıyorum. Ve karşılaştığım en hoş kadınla olan arkadaşlığı, bozmaktan korkuyorum.
It was the nicest thing in here.
Bu odadaki en güzel şeydi.
- It was the nicest thin I've done in a long time. - Oh that's nice for you. - Where's Erica?
Arabayla dolaşmak nasıldı çocuklar?
That's the nicest thing anybody's said about me in days.
Son zamanlarda duyduğum en güzel söz.
It's one of the nicest things anyone has ever said to me.
Birinin bana şimdiye kadar söylediği en güzel şey.
Well, he may not be the nicest guy in town, but he's a good warrior.
- Şey... belki şehirdeki en iyi adam olmayabilir ama o iyi bir savaşçı.
Neither have I. So, when we get out of here and we will get out of here what do you say we go down to Florida, get ourselves a boat we stock it with the nicest, yummiest things we can get our hands on and we go out there and catch ourselves a big, old, fat fish? Good.
Güzel.
That's the nicest present George ever get.
Bu George'un şimdiye kadar aldığı en güzel hediye.
- And the nicest guy.
İyi yüreklidir!
- You are the very nicest man!
- Sen çok iyi bir adamsın!
He was the nicest man. Had a big smile.
Güleryüzlü kibar bir adamdı.
It's the nicest house.
En güzel ev orası.
This is the nicest thing you've ever done for me.
Bu benim için yaptığın en güzel şey.
Down the street, across the block, in some of the nicest towns you know.
Sokakta evinizin karşısında, en güzel dediğiniz semtlerde.
Now, let's decide who has the nicest ass.
Şimdi, en güzel kalça kimde ona karar vrelim.
That's the nicest kitchen.
Bu gördüğüm en zarif mutfak.
It's the nicest kitchen.
En zarif mutfak.
That was the nicest thing anybody has ever done for me.
Daha önce kimse benim için böyle bir şey yapmadı.
The one that faces the gardens has the nicest bath, but it's...
Bahçeye bakan odalardan birinde güzel bir küvet var.
Timmy, and I mean this in the nicest way possible, you are one fucked-up guy.
Timmy... bunu olabildiğince kibar bir biçimde söyleyeceğim... Sen çatlak bir herifsin.
Oh, that is the nicest thing anyone has ever done for me.
Bugüne kadar birisinin benim için yaptığı en güzel şey bu.
That may be the nicest offer I've had in a long time.
Uzun zamandır, bana önerilmiş en iyi öneri olabilir.
I was just... I was gonna say how Billy's the... the nicest husband in the whole world.
Ben sadece, um, Billy'nin dünyadaki en iyi koca olduğunu söyleyecektim.
It's our nicest suite.
Oteldeki en iyi süitimiz bu.
That's the nicest present you could ever give me.
Bu bana verebileceğin en güzel hediye.
Probably nicest power from Earth environment.
Muhtemelen dünyadaki en iyi güç.
That was the nicest thing anyone's ever done for me.
Bu birinin benim için yaptığı en güzel şeydi.
He was the nicest guy I ever knew.
Şimdiye kadar tanıdığım en iyi insandı.
You know, that's the nicest thing you've said to me since we met.
Biliyormusun bu bana tanıştığımızdan beri söylediğin en güzel şey.
That's the nicest thing anybody's said all year.
Bu yıl bana söylenilen en güzel şeydi bu.
You say the nicest things.
Ne güzel konuşuyorsun.
Now, that's not true. This is the nicest your mother's ever been.
Bana hiç bu kadar iyi davranmamıştı.