English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ N ] / Not buying it

Not buying it tradutor Turco

492 parallel translation
You're not buying it. You're renting it.
Satın almıyorsunuz, kiralıyorsunuz bunları.
Sure I want you to stick, but I'm not buying it.
Elbette yardımını istiyorum, ama satın almıyorum.
I'm not buying it now.
Şimdi de satın almıyorum.
I'm not buying it.
- Hiç mi inanmazsın? Bunu yemem ben.
They're not buying it.
Sanırım numaramızı yemediler.
This time, I'm not buying it. This is Fantomas.
Bu kez yutturamayacaksın, Fantomas.
He's not buying it, Marshall.
Yemiyor, Marshall.
- I'm not buying it!
- Buna inanmıyorum!
And you're not buying it for a write-off.
İşe yaramaz bir şeyi satın alamazsınız.
I know about that, but I'm not buying it.
Onu biliyorum, ama inanmıyorum.
I'm not buying it.
Bunu yutmam.
We're not buying it.
Almıyoruz zaten.
We're not buying it.
Bunu yemeyiz.
I'm not buying it. "lllusion," Clark, as in "trick," as in "phony."
Buna inanmıyorum. "İllüzyon," Clark, "oyun" gibi, "sahtekarlık" gibi.
Well, we're not buying it.
Ona inanmıyoruz.
No, I'm not buying it, Scully.
Bence bu adamlar da hikaye anlatıyorlar.
Considering the government's absolute disavowal of Gulf War syndrome, I'd say it's a pretty good reason to prevent our investigation... but you're not buying it.
Hükümetin Körfez savaşı sendromunu kesin reddetmesi göz önüne alındığında,... soruşturmamıza engel olması için iyi bir sebebinin var olduğunu söyleyebilirim. Ama sen buna inanmıyorsun.
I'm not buying it.
Ben bu işte yokum.
I'm not buying it.
Yemiyorum.
You're damn right you're not buying it.
Kahretsin, tabii ki haklısın, tabii ki yemeyeceksin.
We're not buying it at Bloomingdale's.
Bloomingdales'dan almıyoruz. Ben alırım.
I don't know what your scam is, but I'm not buying it.
Ne hokkabazlık yapıyorsun bilmiyorum ama yemezler.
They're not buying it, Danny.
Yemiyorlar, Danny.
- We're not buying it.
- Sizi umursamıyoruz.
Yeah, I'm not buying it.
Evet, satın almıyorum.
It's not like going out and buying a new hat.
Dışarı çıkıp yeni bir şapka almaya benzemez.
It's not illegal, that Brady is buying your loadings.
Yasadışı değil, Brady, sizin yüklerinizi satın alıyor.
It's pure, and you're in the market, and you're not buying from Cresnic.
Eroin saf, ben de satıcıyım ve sen de Cresnic'ten almayacaksın.
No, you see, like anything else, uh, to afford something like this, as I say, it's not like buying a new car, you know?
Hayır, diğer her şey gibi böyle bir şeyi almak istediğinizde, bu yeni bir araba almak gibi değildir.
Louise, you called me because... either you don't want to do it, and you want me to stop you... or you want to lay the guilt of it on me... and I'm not buying either one.
Louise, beni buraya ya yapmak istemediğinden seni durdurmam için ya da suçu üzerime yıkmak için çağırdın ama bunlara karnım tok.
If you're not interested in buying it, I'm sure that I can find someone who is.
Almak istemiyorsan, eminim isteyecek birini bulabilirim.
It is a consortium of banks and insurance companies who are not buying CCA for themselves, but as agents for somebody else.
CCA'yı kendileri için değil, başkaları adına satın alan banka ve sigorta şirketlerinden oluşan bir holding.
Do not forget that this guy's buying a virgin, so she's got to act it right.
Unutma ki... bu adam bir bakire satın alıyor... yani kız doğru hareket etmeli.
It's not a matter of buying off people's feelings, it's more a way of taking feelings into account.
İnsanların duyguları rüşvetle satın alınamaz. Böyle, hoyratça olmaz. Bu, daha ziyade duyguları bir cari hesaba dönüştürmek şeklinde olmalı.
- It's not like buying a ladder.
- Bu iş öyle merdiven almaya benzemez.
i'm not buying it.
Lütfen, çıkarır mısınız beni artık?
They're not buying it.
Yemiyorlar.
I mean, it's not like I was buying shoes there.
Yani, oraya ayakkabı almaya gitmedim ki.
Well, like I told the girls, it's not very good. Well, then, why did you keep buying it?
Şey, yaptık.
You're not buying this. I know you're not buying this but it's true, I mean...
İnanmıyorsun biliyorum ama gerçek bu...
I can not sell the apartment. Nobody is buying. Only a fool would buy it, and anyway...
Ya da daireyi satabilirim.Kimse almaz tanlızca bir aptal alır, yine de... seviyorum.
I know the whole routine, and I'm not buying into it.
Bak, bütün bu rutin işleri biliyorum ve bunun parçası olmayacağım.
I told him I'm not buying the mintendo thing.
Almayacağım dedim, nintendo mudur nedir onu bana tükürdü it.
- Maybe it's the same to you, it's not to me. I'd like to know what the fact that I build houses has to do with buying weapons.
Ayrıca, yaptığım işle silah almak arasında ne gibi bir bağlantı var bilmek istiyorum.
I had to see if he was buying it or not.
Yutup yutmadığını anlamam gerekiyordu.
I'm not buying it.
- Bunu yemiyorum.
I'm not buying it a fucking beer.
Ona bira ısmarlamadım.
Just convince him it's my soul you're buying not his.
Ona, satın aldığın ruhun benimki olduğunu söyle, onunki değil.
As it is, I already feel bad enough about not buying a condo.
Zaten daire almadığım için kendimi yeterince kötü hissediyorum.
I'm not buying this coffee again, it's like dust.
Bu kahfeden bir daha istemiyorum, kül gibi.
I'm so not buying this, it's not even funny, kemo sabe.
Beni kandıramazsın ve sana inanmıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]