Nowhere else tradutor Turco
921 parallel translation
Nowhere else he could be.
Başka yerde olamaz zaten.
Besides, there's nowhere else you could go.
Ayrıca gidebileceğiniz başka bir yer yok.
A flower known nowhere else... grows from out of the desperate crags... where Pearl vanished...
İşte bu efsane onu, Onun aşkını anlatır Pearl'ün yok olduğu yerde sarp kayalıkların içinden başka hiç bir yerde olmayan bir çiçek açar.
- There was nowhere else to go, so...
Başka gidecek yerim de yoktu benim.
Nowhere else he could be.
- Saklanabileceği bir yer yok ki.
I've nowhere else to stay except with you.
Senin dışında kalacak başka yerim yok.
- They can meet nowhere else.
- Başka yerde karşılaşamazlar.
I have nowhere else to go
Gidecek başka bir yerim yok.
Number Five village. - Nowhere else?
- Beş numaralı köye.
Then understand your place in the palace, nowhere else!
O halde yerini de anla, sarayda, baska yerde degil!
Nowhere else.
Başka yerde değil.
There is nowhere else.
Başka bir yer yok.
Nowhere else in the world can you see beaches with pink sand.
Dünyanın başka hiçbir yerinde pembe kumları olan kumsallar göremezsin.
But you are running away, Eleanor... and there's nowhere else to go.
Ama kaçarsan eğer Eleanor... gidebileceğin başka bir yer yok.
" For there's nowhere else on earth that I would rather be
" çünkü koca dünyada yok burası gibisi
You'll see this nowhere else!
- Başka bir yerde göremezsiniz!
He never left the campus, like he had nowhere else to go.
Kampüsü hiç terkettiğini sanmam, sanki gidecek başka yeri yokmuş gibi.
You were right, I had nowhere else to go.
Haklıymışsın, gidecek başka yerim yoktu.
At least I have found it nowhere else.
En azından ben, hiçbir yerde görmedim.
- Well, I ain't got nowhere else to go.
- Gidecek başka yerim yok.
On the contrary. They will be safe nowhere else.
Aksine başka hiçbir yerde güvenli olamazlar.
This happens nowhere else in the world.
Böyle bir şey dünyanın başka hiçbir yerinde yoktur.
There's nowhere else.
Çevrede başka yer yok.
I had nowhere else to go.
Gidecek başka yerim yoktu.
There's nowhere else for me to go.
Gideceğim başka bir yer yok.
I guess she doesn't have nowhere else to go.
Gidecek başka yeri yok herhalde.
There's nowhere else for miles around.
Bir millik çevrede herhangi bir yer yok.
- But nowhere else.
- Başka yere gitmek yok.
Nowhere else.
Başka bir yerden alma.
I'm sorry, Bob, but I had nowhere else to go.
Üzgünüm, Bob, gidecek başka yerim yok.
Well, erm... I'm in a bit of a mess, you see, and... there's nowhere else I can go to.
Benim de bir parça başım sıkıştı ve gidebileceğim başka bir yer yoktu.
With the house gone, there was nowhere else she had to go.
Evin elden çıkmasıyla, gidecek başka yer yoktu.
I have nowhere else to go.
Gidecek başka bir yerimiz yok.
Nowhere else in this country are prisoners kept so well as here.
Hiç bir yerde olmadığı kadar bu ülkede mahkumlar çok sıkı tutuluyor.
And if nowhere else, In that battered breast of yours.
Hiçbir yerde yoksa senin yıpranmış göğsünün içinde var.
Well, let me tell you something, if you was keeping your man satisfied, he wouldn't have to go nowhere else.
Bak sana bir şey diyeceğim. Eğer erkeğini hoş tutsaydın, başka yere gitmek zorunda kalmazdı.
I wish to be nowhere else.
Başka hiçbir yerde olmak istemezdim.
Nowhere else?
Başka bir yere değil ama?
Nowhere else for it to go.
Gidecek başka yeri yok.
I got nowhere else to go!
Gidecek başka yerim yok!
Tad, you saw him in your dreams — in your head, nowhere else.
Tad canım, onu rüyanda gördün. O hayali bir şey.
After this morning, she'd nowhere else to go.
Bu sabah olanlardan sonra, gidecek bir yeri kalmamıştı.
If I were to die... there's nowhere else on earth I'd rather be.
Eğer ölen ben olsam dünya üzerinde, tercih edeceğim başka yer olmazdı.
Nowhere else left for us to go.
Gidecek başka yerimiz kalmadı.
He's got nowhere else to go but here.!
Buradan başka gidecek yeri yok!
She has nowhere else to go.
Gideceği başka yer yok.
There was nowhere else I could go.
Gidecek başka bir yerim yoktu.
But as for having us powerless, with nowhere to turn, that's something else again.
Fakat bizi güçsüz, çaresiz bırakmasına gelince, bu da yine bir başka şey.
Well, we couldn't camp nowhere else, because this is where we ran out of gas.
Hayır efendim.
I've got nothing else to do, - and nowhere to go. - ( Captain ) Miss Sullivan!
Ne yapacak bir işim ne de gidecek bir yerim var.
And I'll tell you something else, that self-pity won't get you nowhere.
Ayrıca kendine acıyarak bir yere varamazsın.