Obadiah tradutor Turco
57 parallel translation
Yea, verily at that time, which is written in the Book of Obadiah a man shall strike his donkey and his nephew's donkey and anyone in the vicinity of either the nephew or the donkey.
Evet, gerçekten o zaman, Obadiah Kitabı'nda yazdığı gibi bir adam eşeğine vuracak ve yeğeninin eşeğine ve yeğenin ya da eşeğin yakınında olan herkese.
Oh, you're right there, Obadiah. Who would have thought, thirty years ago, we'd all be sitting here drinking Château de Chaselet, eh?
30 yıl önce kimin aklına gelirdi burada oturup Chateau de Chasselas içeceğimiz?
Obadiah!
Obadiah!
Obadiah, you were quick.
Obadiah, çabuk döndün.
Unless this Obadiah makes haste, the thing will befall us without forceps.
Obadiah yeterince hızlı olamazsa Bu işi forseps olmadan yapmak zorunda kalacağız.
Obadiah.
- Obadiah.
It so happened that Obadiah was married on the same day my father's bull was introduced to his cow.
Öyle denk geldi ki Obadiah evlendiğinde Aynı gün babamın boğası, onun ineğiyle tanıştırıldı.
Obadiah hoped the cow would calf.
Obadiah ineğin buzağılayacağını düşündü.
Obadiah.
Ne?
Oh, I'm Ms. Obadiah, dear.
Ben Bayan Obadiah, hayatım.
Howard Stark's lifelong friend and ally, Obadiah Stane, steps in to help fill the gap left by the legendary founder, until, at age 21, the prodigal son returns and is anointed the new CEO of Stark Industries.
Howard Stark'ın kadim dostu ve kan kardeşi Obediah Stane efsanevi kurucudan kalan boşluğu doldurur. Ta ki 21 yaşına gelen müsrif evlat geri dönüp Stark Endüstri'nin başkanı ilan edilene kadar.
What? - Obadiah's upstairs. - Great!
Obadiah yukarıda.
What are you up to, Obadiah?
Neyin peşindesin Obadiah?
- As you can see, Obadiah Stane... - Oh, my God. ... your deception and lies will cost you dearly.
Bizi kandırman sana pahalıya mal olacak.
Pepper, slow down. Why would Obadiah...
Sakin ol Pepper, neden Oba- -
They're about to arrest Obadiah.
Obadiah'yı tutuklamak üzereler.
- Obadiah, he's gone insane! - I know.
Obadiah, o delirmiş.
One day a slave named Obadiah was loading bricks onto a boat... and he saw somethin'that had washed up on the shore.
Bir gün Obadiah isimli köle gemiye tuğla yüklüyormuş ve kıyıda berrak bir şey görmüş.
And Obadiah knew at that moment that God had sent her.
- "Artık sizinle ben ilgileceğim" demiş. Ve Obadiah anlamış ki, tanrı kadını yollamış.
I used to work here for Stark Industries years ago in cryogenic research with Obadiah Stane.
Yıllar önce Obadiah Stane ile Stark Endüstrileri için burada soğutucu araştırmalarında çalışıyordum.
Obadiah.
Obadiah.
Just give it a rest, obadiah!
Bir rahat bırak yahu!
I am selling cars, I'm dyeing wool, obadiah wants me to take a job as a schoolteacher, because there's a drought, and the corn isn't gonna save us this year.
Araba satıyorum, yünleri boyuyorum Obadiah öğretmenlik gibi bir iş bulmamı istiyor. Çünkü kıtlık var ve mısır bu sene bizi kurtarmayacak.
Hell, if obadiah and Rachel made it through all their crap, Mike and I oughta have a cakewalk.
Obadiah ve Rachel o rezaletlerini atlatmışsa Mike ile benim için çocuk oyuncağı olmalıydı.
Obadiah Price.
Obadiah Price.
So says your father, Obadiah.
En azından baban Obadiah öyle diyor.
There was one man, scumbag, Obadiah Price.
Bir adam vardı, serserinin teki. Obadiah Price.
He's Obadiah's son.
Obadiah'nın oğlu.
That's short for Obadiah, Cornish.
"Obadiah" ın kısaltması, Cornish.
- Obadiah Cornish.
- Evet.
- Yeah, that's him.
- Obadiah Cornish.
Yeah, at Jess's, after I walked in on him balling the babysitter.
Evet, Jess'in evinde, çocuk bakıcısıyla birlikte olurken. Obadiah Cornish?
Obadiah Cornish? Calls himself "The Hen"?
Kendisine "The Hen" diyen adam.
I think we ought to talk to Obadiah.
- Sanırım Obadiah ile konuşmalıyız.
We ain't gonna be able to talk to Obadiah, he's dead.
Obadiah ile konuşmamız pek mümkün değil.
I run into Obadiah at the Pink Lily over in Raburn.
Raburn'da, Pink Lily'nin üzerinde Obadiah'a doğru koştum.
Fifteen minutes don't pass and here comes Obadiah down, covered in blood, talking about how Ira'd straightened him out on the numbers, and I runned upstairs, and Molly's dead, thank God...
15 dakika falan geçti, Obadiah aşağıya kanlar içerisinde geldi. Ira'nın numaralarla ilgili şeylerini falan konuştuk, yukarı koştum. Tanrıya şükür ki Molly ölmüştü.
Obadiah Stane's son?
Obadiah Stane'in oğlu mu?
Obadiah went crazy.
Obadiah delirmişti.
The land itself was purchased by non other than Obadiah Stane.
Araziyi zaten Obadiah Stane satın aldı.
- Obadiah!
- Obadiah!
Obadiah didn't spend near enough on your therapist
Obadiah terapistine yeterince para vermemiş zamanında.
Well.., Obadiah was lucky he didn't hang around long enough to see this.
Aslında, Obadiah bunu göremeyecek kadar yaşamadığı için şanslı sayılır.
No matter what you think about your father I can tell you Obadiah loved you very much.
Baban hakkında ne düşünürsen düşün... Obadiah'ın seni çok sevdiğini söyleyebilirim.
The original tale was written in 1779 by local innkeeper Obadiah Saunders, who claimed to have been inspired by the sight of a mournful spirit stalking the banks of the Blind Brook River.
Asıl hikaye 1779 yılında, Blind Brook Nehri'ne musallat olan yaslı bir ruhtan esinlenildiği söylenen yerel bir hancı olan Obadiah Saunders tarafından yazılmış.
That would be Obadiah Claymore.
Bu Obadiah Claymore olmalı.
I'm Rachel Moody Cochran, and this is my husband, Obadiah.
Bendeniz Rachel Moody Cochran, bu da kocam Obadiah.
Sorry, but I think I'm supposed to be playing Obadiah's wife.
Pardon da sanırım Obadiah'ın karısını benim oynamam gerekiyor.
Perhaps thou has been stricken with the devil's fever, for it was I who wed dear Obadiah on my 14th birthday.
Sanırım ateşin çıktı çünkü 14. yaş günümde Obadiah'la nikahlanan bendim.
'Cause I come back here and play Obadiah's wife every time I get fired from a job, and I get fired a lot.
Çünkü işten kovulup buraya döndüğüm her zaman Obadiah'ın karısını oynadım ve işten çok kovulurum.
Obadiah :
Bayanlar.