Obituaries tradutor Turco
181 parallel translation
- Yes, sir. - Get out them obituaries of the Fords...
- Ford'ların ölüm ilanlarını çıkarıp dizgiye hazırla.
500 obituaries that I've written.
Ölüm ilanlarını yazdığım 500 insan.
I'll cover church socials, write obituaries, set type, anything.
- Kilise toplantıları, ölüm ilânları klişecilik, ne olursa yaparım.
Begs to be murdered... and if we don't help her, her name will make the obituaries.
Öldürülmek istiyor ve ona yardım etmezsek, onun adı da ölüm ilanlarında olacak.
Obituaries.
Ölüm ilanları.
You'll find me in the sports pages, and my opponent in the obituaries.
Spor sayfalarında beni göreceksin, rakibimi de ölüm ilanlarında...
Roy said it was all right with him if it was all right with you... that I could try writing a few obituaries.
Roy, sizin için de sakıncası yoksa birkaç ölüm ilanı... yazabileceğimi söyledi.
Wanna look over the obituaries I did?
Yazdığım ölüm ilanlarına bakmak ister misiniz?
I JUST CAME DOWN TO CHECK THE MOURNERS, READ THE OBITUARIES.
Johnny. Johnny, hayalet misin?
Maybe not the front page, but great for the obituaries.
Ön sayfada yer almazdı belki ölüm ilanlarında...
No obituaries in the newspapers... and now, no servants.
Gazetelere ölüm ilanı vermek yok ve şimdi de, hizmetçi yasağı.
He was writing obituaries for the Pasadena News when I found him, and I alone made him into a bestseller.
Onu bulduğumda Pasadena News'a ölüm ilanları yazıyordu, ve ben tek başıma onu en iyi satan bir yazar yaptım.
Shove it between the want ads and the obituaries.
Kayıp ilanlarıyla cenaze ilanlarının arasına bir yere sokuştur.
The only things that are left them are printed obituaries publicity and advertising the funeral.
Onlara kalan tek şey bastırılan ölüm ilanları, tanıtım, reklamcılık ve cenaze töreni.
The names of all those read newspaper obituaries occur.
Bu gazetede okuduğun isimlerin tümü, ölüm ilanlarıdır.
The last thing you guys bought from me was the obituaries!
Benden en son istediğiniz şey ölüm ilanlarıydı!
Pasting their obituaries in a notebook, that's evidence!
Ölüm ilanlarını bir not defterine yapıştırmışsın, bu da kanıt!
Seven obituaries.
Yedi ölüm ilanı.
Obituaries isn't writing.
Ölüm ilanları, yazı değil.
I spent the whole morning going over obituaries.
Zaten geciktim. Bütün sabah ölüm ilanlarına baktım.
I don't roll out of bed and read obituaries before coffee.
Yataktan kalkıp kahveden önce ölüm ilanlarını okumuyorum.
So, for your first assignment, I'd like you to write your own obituaries.
O yüzden... ilk ödeviniz olarak kendi ölüm ilanınızı yazmanızı istiyorum.
It'd be easier if they combined obituaries with the real-estate section.
Ölüm ilanlarıyla emlak bölümünü birleştirseler daha kolay olur.
Next time I read about him, it better be the obituaries.
Onunla ilgili okuyacağım bir sonraki haber ölüm ilanı olsa iyi olur.
Where are the obituaries?
Ölüm ilanları nerede?
These obituaries.
Vefat ilanlarını.
Fine, you go back to writing obituaries...
Harika, sen ölüm ilanları yazmaya geri dön.
An apartment you're not afraid to walk out of rents for half that much and you have to read the god-damned obituaries to find it.
Yılda 20 bin dolar hiçbir şey değil. Evden çıkmaya korkuyorsan bununla başa çıkmanın bir yolunu bulman gerek.
Don't be surprised to see my obituaries in the paper.
Gazetelerde ölüm ilanlarımı görürsen şaşırma.
Obituaries?
Ölüm ilanları mı?
I heard you guys played chess coded in the New York Times obituaries.
New York Times'taki ölüm ilanlarıyla şifreli satranç oynadığınızı duymuştum.
- Yeah, it ´ s been almost a week since I read the obituaries.
- Evet, ölüm ilanlarını okumayalı neredeyse bir hafta oldu.
Sir, I wanted to tell you about my decision to hire an assistant to compile obituaries in advance of famous authors that may die at any moment.
Sir, bir asistanı işe alma konusundaki fikrimi aktarmak istiyorum. Her an ölebilecek olan ünlü yazarlar için önceden ölüm yazıları yazacak.
I hired a young assistant, who seemed to be gifted at writing obituaries.
Genç bir asistanı işe aldım. Ölüm yazılarını başarıyla yazabileceğini düşünüyordum.
Well, this boy writes obituaries, but always from a political perspective.
Bu çocuk ölüm sonrası yazıları yazıyor, ama hep politik açıdan.
I must confess, I didn't write these obituaries.
İtiraf emeliyim ki, bu yazıları ben yazmıyorum.
Three obituaries.
Üç ölüm ilanı.
The media attention will amount to a few scattered obituaries.
Medyanın işe karışma girişimi, birkaç ölüm ilanından öteye geçemeyecek.
The obituaries?
Ölünün biyografisi?
Uh, otherwise, just another name in the obituaries.
Yoksa onların gözünde bir isimden ibaret kalacak.
You both love to read the obituaries.
İkiniz de ölüm ilanlarını okumayı seviyorsunuz.
The obituaries.
Vasiyetleri severim.
The obituaries.
Ölüm ilanları.
Reading the obituaries.
Ölüm ilanlarını okumak.
Your obituaries.
Ölüm ilanın için.
I Iike the obituaries.
Ölüm ilanlarını seviyorum.
Which is why you'd understand that I'm disturbed that, not only... at getting heat on this from upstairs, but at finding my picture in a sidebar... next to the obituaries.
Canımı sıkan nokta, bu konuda... ... avucumu yalamakla kalmayıp, fotoğrafımı da ölüm ilanlarının... -... yanında bulmam.
The giant éclair will knock Homer off the food page... and into the obituaries.
Dev eklerim Homer'ı yemek sayfasından ölüm ilanlarına taşıyacak.
On this precious Saturday, you've got us grabbing life by the testes, stealing reference books from the FBI library in order to go through New Mexico newspaper obituaries for the years 1940 to 1949.
Mesela bu güzel Cumartesi gününün de tadını çıkartıyorsun. FBI kütüphanesinden kaynak kitapları çalıp bana New Mexico gazetelerinde 1940-49 arasında çıkan ölüm ilanlarını araştırtıyorsun. Bir de sebebini bilsem.
You're in the obituaries.
- Ne?
She writes obituaries for her church bulletin.
Kilise gazetesinde ölüm ilanları yazıyor.