Obstacle tradutor Turco
871 parallel translation
And I will destroy without mercy any obstacle that stands between us! "
"Aramıza girecek her türlü engeli de... "... en ufak bir merhamet duymaksızın yok edeceğim! "
You cannot blame me if I overcome that obstacle.
Bu engelin üstesinden gelirsem beni suçlayamazsın.
I can see no obstacle to it.
Bunun için hiçbir engel göremiyorum.
Gentlemen, as you know the greatest obstacle in proving the authenticity of the occult lies in finding facts.
Beyler, bildiğiniz üzere okültün güvenilirliğini kanıtlamadaki en büyük engel gerçekleri ararken karşılaşılan yalanlardır.
You are about to witness the spectacular obstacle race.
Birazdan, harikulade engelli koşusuna, şahit olacaksınız.
- -in the obstacle race.
Engelli yarışında...
And remember, anyone who fails to take a single obstacle is disqualified.
Ve unutmayın, bir tane dahi engeli es geçen yarışmacı diskalifiye olur.
But there is an obstacle in the way of that love.
Ama bu aşkın önünde bir engel var.
For example, this final stage of training to overcome any obstacle which may cut off the path of their motorbike.
Büyük bir ustalıkla motosiklet kullanan Amerikalı Postacılar yaşamlarını hiçe sayarak antrenmanlarını sürdürmekteler.
The D'Ascoynes had not only wronged my mother, they were the obstacle between me and all that I wanted.
D'Ascoyne'ler sadece annemi aldatmamıştı arzu ettiklerimle aramdaki engel de onlardı.
Soon the only obstacle between me and my inheritance would be the Duke himself.
Yakında, mirasımla aramdaki tek engel dükün kendisi olacaktı.
The same solitude, same silence, but this time, no hope in breaking through the obstacle.
Aynı yalnızlık, aynı sessizlik. Ama şimdi, yıkılan engellerin içinde hiç umut yok.
There's no obstacle. Nothing.
Hiç engel yoktu, hiçbir şey.
But don't let that be an obstacle. Here, the perfect fit.
- Fakat bu engel olmayacak İşte burada, uygun birşey
A mechanized army on wheels that rolls over any obstacle in its path, that meets calamity again and again, but always comes up smiling.
Bu mekanize birlik, yoluna çıkan bütün engelleri aşmayı bilir. Doğal afetlerle tekrar ve tekrar karşılaşır, Zarar görse de, daima gülerek yeniden ortaya çıkar.
It's been... I felt there's been an obstacle between us.
Şey... aramızda bir engel olduğunu hissettim.
They can clear a 12-foot obstacle with a leap as long as 35, 40 feet.
Üç buçuk metrelik engelleri, bir ila bir buçuk kilometre boyunca aşabilirler.
That creature is determined to remove the obstacle.
Karınca, engeli ortadan kaldırmaya kararlı.
outside of a discomfort, the desert hasn't been too much of an obstacle to you in the past or this time.
Bir sıkıntısı haricinde, çöl size ne geçmişte ne de şimdi fazla bir engel teşkil etmedi, değil mi?
No, but I did expect some such obstacle to arise en route.
Hayır, ama yolda çıkabilecek bazı engelleri hesaba katmıştım.
Now that you have successfully thwarted me... and placed in my path the only obstacle... which I could not make provision for...
Bana çok başarılı bir şekilde engel oldunuz ve yoluma sadece taş koydunuz ki buna hazırlıksızdım.
The obstacle!
Engeller!
The obstacle race.
Engelli yarış.
Don't crumple up at the first obstacle.
İlk engelde teslim olma.
The first obstacle is the biggest : the money.
İlk engel, en büyüğü : para.
It's like I've cleared an obstacle.
Bir maniayı aşmış gibiyim.
On weekdays, you're on the roughest obstacle course in the post.
Her Cumartesi gecesi. Haftaiçi de bir engel çıkıyor zaten.
What do you think will be the next obstacle the Earth people will put in our way?
Sence dünyalılar bu sefer önümüze hangi engelleri koyacak?
But? But? There's an obstacle, a gigantic block of stone obstructs the passageway.
Bir engel varmış,... devasa bir kaya yolu tıkamış.
So Dave can continue in pathology, without the obstacle of having no money.
Böylece Dave, parasızlık engeli olmadan patolojiye devam edebilecek.
I mean, if you love her, don't think I'm an obstacle.
Demek istediğim şu, Onu seviyorsan, beni bir engel gibi görme.
I abandon myself at last, but I have to face another obstacle.
Sonunda kendimi terkettim, ama başka bir engelle yüzleşmeliyim.
No, we haven't come this far to... retreat at the first obstacle.
Hayır, ilk engelde geri dönmek için gelmedik buralara kadar.
We must put no obstacle in the way.
Engel oluşturmayın.
" All alone you hurdled Every obstacle in sight
" Tek başına karşı koydun Önüne çıkan tüm engellere
The rest is the obstacle created by the progress of your blind ignorance
Gerisi ise kör cehaletinizin ilerlemesiyle oluşan engellerden ibaret!
You are young, reasonable and handsome, but remember gold is never an obstacle to love.
Gençsiniz, akıllısınız ve yakışıklısınız,... fakat unutmayın, altın asla aşka engel değildir.
So Bilbo was able to rejoin his companions, who had crossed the tops of the mountains, and they faced together the next obstacle on their long journey,
Velhasıl, Bilbo dağların zirvelerini geçmiş olan arkadaşlarına yetişemiyordu, onlar da hep birlikte uzun seyahatlerinin müteakip engeliyle karşılaştılar,
Brother's existence was an obstacle for Tohachi.
Abimin varlığı Tohachi için bir engeldi.
Why was he an obstacle?
Niçin bir engeldi ki?
Here's the obstacle!
Evet, işte engel.
Mr. Birdies stumble in the zoo built an obstacle between them, and Julia wasn?
Minik Kuş, hayvanat bahçesinde aralarına bir mesafe koyarak hata yapmıştı.
Here's the obstacle.
O bir engel.
How is it possible to avoid an obstacle when flying... while being simultaneously asleep?
Aynı anda hem uyuyup hem uçarken bir engele nasıl çarpmıyorlar?
Anyway, this mechanism emits the rays, the nature of which escapes me... but one thing is absolutely certain, that these rays... come into contact with every obstacle in the way and rebound off that obstacle... back into their little heads and warn them.
Doğası benim için gizemini koruyan bu düzenekler ışın yayarlar ama şurası kesin ki bu ışınlar bir engele çarpıp yansıyarak tekrar küçük kafalarına döner ve onları uyarır.
The hills behind Anzio, if I remember my Horace, pose a dangerous obstacle, general.
Horace'dan hatırladığım kadarıyla, Anzio'nun ardındaki tepeler,... tehlikeli bir engel oluşturuyor, General.
Thanks to you, the Queen, my last obstacle, has been removed.
Son engel de sayende kalkmış oldu, Kraliçe.
This republic is an obstacle to our deliverance.
Bu cumhuriyet bizim kurtuluşumuza bir engeldir.
Our first obstacle is to contact Félix and let him know.
İlk işimiz Felix'le irtibata geçip ona haber vermek.
Then there was no obstacle to the killing of Decourt.
O zaman Decourt'u öldürmeniz için hiç bir engeliniz yoktu.
I must seek a way better suited to his undeveloped faculties whereby each obstacle mastered prepares him for the next one.
O halde gelişmemiş duyularına daha uygun bir metot bulmalıyım. Bu öyle bir metot olmalı ki aştığı her engel, onu bir sonraki engele hazırlamalı.