On both sides tradutor Turco
754 parallel translation
On both sides.
Her iki tarafta.
They're all around us, on both sides of the river!
Irmağın iki yakasından da etrafımızı sarmışlar.
- Heads on both sides.
- İki taraf da tura.
That's an attitude, sir, that calls for the most delicate judgement on both sides.
Bu her iki tarafin da hassas dengeler üzerinde karar vermesini gerektirecek bir tavir.
It's been a calamity on both sides.
Her ikimiz için bir felâket olmuş.
Titania's on both sides at once, and therefore neutral.
Titania baştan beri her iki taraftaydı, bu yüzden onunki nötr.
What I want to suggest is a compromise on both sides.
Karşılıklı fedakarlık etmeyi öneriyorum.
- I figure there's plenty of doubt on both sides.
- Her iki taraf açısından da halen aydınlanmamış noktalar var.
There are faults on both sides, Phile.
İki tarafın da hataları var, Phile.
I got relatives myself, on both sides.
Benim de iki yakada akrabalarım var.
If it comes, you can't be on both sides.
Eğer başlarsa iki taraftanda olamazsın.
We'll need great men on both sides when this ruckus is over.
Bu aptal savaş bitince her iki tarafta da büyük adamlara ihtiyacımız olacak.
Shep's or Troop's - because you can't be on both sides.
Shep'in mi yoksa Troop'un mu? Çünkü iki tarafta birden yer alamazsınız.
On both sides, Parmenio.
İki taraf için de, Parmenio.
To chase that white whale on both sides of land... and over all sides of earth... until he spouts black blood and rolls dead out.
Onu gerekirse dünyanın heryerinde kovalamak ve sonunda kan püskürterek ölüp ters döndüğünü görene kadar.
Prisoners and wounded on both sides will be immediately returned.
İki taraftaki esir ve yaralılar değiş dokuş edilecekmiş.
Search all the buildings on both sides of the street.
Sokağın iki yanındaki binaları arayın.
As long as it's on both sides.
İki taraf için sürecek uzun bir yolculuk.
It calls for understanding on both sides.
Her iki taraf için de anlayış gerektiriyor.
It's got to hang down even on both sides.
- İki tarafı aynı anda asmalıyız.
The empire mother civilization that has spread on both sides of the Atlantic.
Ana imparatorluğu. Uygarlığını Atlantik'in her iki yakasına saçmış olan Ana İmparatorluk.
They will say so, on both sides.
Her iki taraf da diyor...
There are things that happened on both sides.
Her iki tarafta da kötü şeyler oluyordu.
I never answered the first time, so it stuck with me. Herbert Herbert Heebert. I got a T on both sides and the middle is a T... - Herbert Herbert.
Asla ilk seferde cevap vermezdim, bu yüzden Herbert Herbert Heebert.
He thinks there might be a way for us to settle our differences with a greater understanding on both sides.
Her iki tarafın karşılıklı anlayışıyla, farklılıklarımızı çözüme kavuşturabileceğimiz bir yol olabileceğini düşünüyor.
With a heavily defended roadblock and machine gun nests on both sides.
İki tarafta barikat ve makineli tüfek telleri de var.
This is the first day here and there has been much stupidity and carelessness... on both sides.
Buradaki ilk gün ve bol bol aptallık ve dikkatsizlik görüldü her iki tarafta da.
On both sides of the altar, flowers. Nothing but flowers.
Ve sunağın her iki tarafında sadece çiçekler olacak.
Churchmen on both sides of the family.
Ailesinin iki tarafı da kiliseye devam eden kişilerden oluşmuş.
They're on both sides!
İki taraftan geliyorlar!
I jack it up and get whipped on both sides.
Yükselteyim derken iki yandan kötek yedim.
I was going to let it come natural on both sides.
Bunu, ikimiz için de doğal akışına bırakacaktım.
I took her hand and stroked it - on both sides, just to be done with it.
Elini tuttum ve sırf yapmış olmak için bu sefer iki taraftan okşamaya başladım.
If the government had known that by now... there'd be armed Mahdis tribes on both sides of the Nile... 400 miles north of Khartoum- -
Eğer hükümet Hartum'dan kuzeye 650 km boyunca nehrin iki yanında ki Mehdi'ye bağlı kabilelerin şimdiye kadar silahlandırıldıklarını bilseydi...
People were killed on both sides.
İki taraftan da insanlar öldü.
Gray. Getting bald. Bald on both sides.
[Skipped item nr. 483]
Planes are standing by on both sides.
İki tarafın uçakları da hazırda bekliyor.
They'll also fire on both sides while they're fighting each other.
Onlar kendi aralarında savaşırken çapraz ateşe alacaklar.
Look at the posters they got out on both sides of the border.
Sınırın her iki tarafında da bu afişleri astılar.
- On both sides.
- Her iki tafaf için.
There were people there on both sides, both for and against me, but they all felt sure the judge would ask for further inquiry into how well she could imitate handwriting.
"Bunu söyleyen kocandı." Sonra bocalamaya başladı. Sadece güzel el yazısını taklit ettiğini söyledi. Tüm salonu bir mırıldanma aldı.
Killing will only cause losses on both sides.
Birbirimizi öldürmek iki tarafa da zarar verir.
He can't be on both sides.
Önümüzde de olabilir arkamızda da.
But you see, when I saw the type of lady that she was... and that she liked to have her bread buttered on both sides, well, she practically admitted it.
- Ama nasıl bir kadın olduğunu görünce yağ çekilmeyi seven biri olduğundan Bayan Rokoczy hemen kabullendi.
They're right behind us spread out on both sides of the road.
Onlar hemen arkamızda. Yolun her iki tarafına yayıldılar.
And shave the timber on both sides.
Kerestelerin iki tarafını da tıraşlarım.
They're on both sides.
Her iki taraftalar.
Yes, sir, on both sides.
Evet, efendim, her iki taraftan.
On this day, it will take a great man to see both sides.
Bugün, büyük bir adam her iki tarafla görüşmek için geldi
He and Chuji should be protecting each other as brothers, but Chuji put his life on the line for us farmers, while that double-dealing Monji played both sides of the fence and tried to kill Chuji.
O ve Chuji birbirini kardeş gibi koruması gerekiyordu. Ama Chuji biz çiftçiler için hayatını orta koyarken İki yüzlü Monji her iki taraf için de çıkarlarına göre hareket etti ve Chuji'yi öldürmeye çalıştı.
On both sides.
Her iki taraf da diyor...