On tv tradutor Turco
9,303 parallel translation
I've seen you on TV.
Seni televizyonda gördüm.
- He's wired, Noah, like on TV?
- Dinleniyor, Noah, Tv'de ki gibi.
Oh, well, on TV shows, the supernatural detectives, they always tell people that weird stuff was caused by swamp gas.
Oh, şey, TV şovlarında, detektifler her zaman insanlara bu tip tuhaf şeylerin bataklık gazından kaynaklandığını söylerler.
- I saw you on TV.
- Sizi TV'de gördüm.
I was ready to crack a beer and watch Escobar's endgame on TV.
Biramı açıp televizyondan Escobar'ın sonunu izleyecektim.
Val says he's like that doctor on TV.
Val onun televizyondaki doktora benzediğini söylüyor.
You make commercials on TV?
- Televizyondaki reklâmları mı yapıyorsunuz?
I love seeing my ex on TV screens everywhere I go.
- Kesinlikle. Eski sevgilimi Tv'de ve gittiğim her yerde görmek hoşuma gidiyor.
I love being on TV.
Televizyona çıkmayı çok seviyorum.
She knew she wanted to be on TV when she was ten.
Televizyona çıkmak istediğini daha 10 yaşındayken anlamış.
- On TV. - TV.
- Televizyonda mesela.
I saw you handle that WiFi thing on TV.
Televizyonda şu kablosuz internet mevzusunun altından kalkışını izledim.
All right, what's that girl that's on TV that wants to be Oprah? She cooks a lot.
Şu televizyonda Oprah gibi olmak isteyen kız kimdi?
- The guy on TV.
- Televizyondaki adam.
It's forbidden to watch anything but sports on TV.
Televizyonda spordan başka birşey izlemek yasak.
Come on TV, tell us all about it.
- Televizyona çıkın, bize bundan bahsedin.
They never do on TV. Go ahead and place that bag down.
Bunu dizilerde hiç yapmazlar.
I was raised on TV and comic books.
Televizyon karşısında ve çizgi roman kitapları arasında büyüdüm.
RANNELS ( on TV ) : The nominees for...
En iyi...
( applause on TV ) And Rachel Berry in Jane Austen Sings.
Ve Jane Austen Sings'ten Rachel Berry.
Mike and Amy are on TV!
Mike ve Amy televizyona çıkmış!
Well, he's pretty charismatic on TV.
Öyleyse, TV'de baya etkileyici.
And once we get you on TV...
Hele sizi televizyona çıkardığımızda...
Well, we already are on TV.
- Biz zaten televizyondayız.
Why would a TV actor travel on a train?
- Oyuncu adam niye trenle gezsin?
- ( Sports broadcast playing on TV ) - ( Knock at door )
- Evet.
( People moaning on TV ) Wait.
Bekle.
TV shows, movies, music I grew up on, - like it just goes way over their heads.
- Televizyon programları, filmler büyürken dinlediğim müzikler onlara garip geliyor.
In the opinion of Harper's legal department, we don't have a supportable claim, not on the basis of copyright infringement, because the show is fiction.
Harper'ın hukuk departmanına göre, bu Tv şovu kurgu olduğu için lisans hakları anlamında elle tutulur bir iddiamız olamıyor.
I kissed Nichelle Nichols on network TV.
Nichelle Nichols'ı kablolu yayında öpmüştüm.
In 2010, the experiments were duplicated on a French reality TV show,
Deneyler, 2010'da
Participants were egged on by a live studio audience.
Katılımcılar canlı yayın yapan bir tv stüdyosuna alındı,
Now you just watch TV all day while lying on the couch.
Şimdi tek yaptığın yatağına uzanmış televizyon izlemek.
I was here, on live TV at 6 : 00 and 11 : 00 doing the weather. I have 100,000 eye witnesses.
- Buradaydım ve saat 18 : 00'den 23 : 00'e kadar televizyondaydım. 100,000 görgü tanığım var.
Her presence on the nation's TV screens and in their homes transcended class.
Halkın televizyonlarına girmişti ve ailelerinden biri olmuştu.
I think I was actually the first one on my block to have cable TV.
- Biliyor musunuz... Aslında ilk kablolu Tv mahallemize gelmişti.
"The search goes on for the supercriminal" " who performed the robbery. RomaLive TV, this is all.
"Bu banka soyguncusu süpersuçluyu.... arama çalışmaları devamediyor" RomaLive TV, Şimdilik hoşçakalın.
A pulsing blue led on the tv.
- Televizyonda mavi led ışık yanıp sönüyor.
[Man speaking indistinctly on television] Do you think that guy on TV has a girlfriend?
Sence televizyondaki adamın kız arkadaşı var mıdır?
I didn't watch TV on purpose.
Bilerek izlemiyordum televizyonu.
Come on, this is the TV room.
Gel, burası televizyon odası.
Oh, you lied on national TV, and you cost me my career.
Ulusal televizyonda yalan söyledin ve kariyerimin mahvolmasına neden oldun.
Saw it on the TV.
Televizyonda görmüş.
They're always getting ridiculed by their peers because they're into white shit... like skateboards, manga comics, Donald Glover... and for listening to white shit like Trash Talk, TV on the Radio... and for doing white shit like getting good grades and applying to college.
Kaykaylar, çizgi romanlar, Donald Glover gibi... Beyaz bokları yaptıkları için akranları tarafından dalgaya alınırlar. Aynı zamanda TV ve radyoda Trash Talk gibi beyaz boklarını dinledikleri için ve de...
I have Frank and Monica as parents, even I know how to show up and turn on a TV.
Annemle babam Frank ve Monica ama ben bile televizyonu açıp karşısına geçebiliyorum.
Jim, I saw you on the TV...
Jim, seni televizyonda gördüm...
With the guy all tied up. The Gerhardt, on the TV.
Gerhardt adamı bağlıyken televizyonda.
There was this news report on the TV about how there's this penitentiary just north of San Francisco that looks out on the bay?
San Francisco'nun hemen güneyindeki körfeze bakan cezaevi hakkında bir haber vardı televizyonda.
( applause on TV )
Tek kadınlık gösterisi Anne!
How can they put a joker like him on prime-time TV?
Böyle bir şaklabanı en yoğun saatte nasıl TV'ye çıkarıyorlar?
TV's rules aren't based on common sense.
TV kuralları sağduyuya dayanmaz.