Onda tradutor Turco
9,856 parallel translation
- So, whoever has the dog has the dough.
- Bu yüzden, köpek kimdeyse para da onda olacak.
And now that he has the book, I am no match for the power Of his magic.
Kitap onda olduğu için artık onun gücüyle baş edemem.
Maybe she has it.
Belki para vardır onda.
So I'm assuming that you then went to her for money... but she doesn't have any money either so, of course, you came to me.
Anladığım kadarıyla para için ona gittin ama onda da para yoktu, sen de tabii bana geldin.
Yeah, well, there's one thing that you have that he didn't.
Sende olup onda olmayan bir şey var.
What did I ever see in her?
Onda ne gördüm ki?
Cosima shreds at it.
Cosima çok iyidir onda.
Yeah, I'm really good at that.
Evet, onda çok iyiyim.
It was very important for her to connect with the writers and playwrights of that moment because those people had the intellectual background of the movement and she didn't have that.
Onun için bu hareketin yazarlarıyla ve oyun yazarlarıyla ilişki kurmak önemliydi çünkü o insanlarda bu hareketin entelektüel bir arka planı vardı oysa onda bu yoktu.
Gerrit and I, we knew something was very wrong, and we were trying to figure out, and like, " What is it?
Gerrit ile ben, onda kötü bir şey olduğunu biliyorduk ve anlamaya çalışıyorduk. " Ne bu?
Why does it have my number?
Neden numaram onda?
What's in the case?
- Onda ne var?
Remind Bob he's got my shovel, will you?
Bob'a, küreğimin hala onda olduğunu hatırlatır mısın?
We have to assume he has the fragment and he's preparing an attack.
Parçanın onda olduğu belli ve ordusunu saldıraya hazırlıyor.
We don't actually know that she has it.
Aynanın onda olduğunu tam olarak bilmiyoruz bile.
Something's not right with him.
Onda bir şeyler doğru değil
Hey, she got a man hitting'that trim.
Onda bir adamın gücü var.
God, I don't know what it was about her, I just knew we belonged together.
Tanrım, onda ne vardı bilmiyorum ama tek bildiğim biz birbirimize aittik.
If he never laid hands on the original orchid, he at least acquired a cutting.
Aslı onda olmasa bile en azından bir parça almış.
He's into everything from narcotrafficking and KR to assassination and piracy.
Uyuşturucu trafiğin, adam kaçıma-fidye suikast, korsanlığa kadar her numara onda.
There is nothing wrong with Todd.
Sorun onda değil.
Does he have those? Talents?
Var mı onda o yetenekler?
No, he has a position and a responsibility that none of us have.
Hayır, onda hiçbirimizde olmayan bir makam ve sorumluluk var.
But he said that he has things of his, things that I should have.
Ama bana almam gereken şeylerin onda olduğunu söylemiş.
They want to say that there's something wrong with him, that he was trying to hurt Rocco with the bat, and that's why... That's why Harry hit him, like he's some kind of monster.
Onda bir sorun olduğunu söylemeye çalışıyorlar Rocco'nun onu sopayla yaralayacağını söylüyorlar ve bu yüzden bu yüzden Harry'nin ona küçük bir canavarmışçasına vurduğunu söylüyorlar.
That Vijay.. He has the key to this lock.
Vijay bu bavulun kilidinin anahtarı onda.
Because she didn't have the gift like I do.
Çünkü bendeki yetenek onda yoktu. Bunları yapardı.
I married the man I was told to marry.
- Evleneceğimi söylediğim adamla evliydim. - Ama sevgiyi onda öğrendin değil mi?
I go to turn the music off, and that's when I trip the shotgun rig.
Müziği kapatmaya gidiyorum, ve onda da pompalıyı tetikliyorum.
So how did she get your practice jersey?
Peki senin forman onda ne arıyor?
There's a train at ten.
Saat onda bir tren var.
As long as he has majority vote there's nothing we can do.
Çoğunluk oyu onda olduğu sürece elimizden bir şey gelmez.
If she swings hard to her left, then her right hand would completely disengage from the building. And for 2 / 10 of a second she won't be attached to anything.
Eğer sola doğru hızlı şekilde sallanırsa sağ elinin binayla bağlantısı tamamen kesilecek ve saniyenin onda ikisi süresince hiçbir şeye tutunamayacaktır.
He has the stone.
Taş onda.
But she says she got pictures of me smoking weed with naked hookers.
Ama o benim onda fotoğraflarım olduğunu söylüyor ot içerken ve çıplak fahişeler yanımdayken.
- I could help you with that. - Yeah?
- Onda sana yardım edebilirim.
It may, and the truth will likely remain with it.
Olabilir ve gerçek büyük ihtimalle onda kalacak.
He has more.
Onda daha çok silah var.
It shouldn't have one!
Onda olmamalı!
"There's something not right about him."
"Onda ters bir şeyler var."
He's okay.
Sorun yok onda.
I have something he needs, he has something I need, that's all.
- Onda benim istediğim bende onun istediği bir şey var. Hepsi bu.
He had the same fear, and so visits were rare, and I was miserable.
Onda da aynı korku vardı, bu yüzden çok nadir beni görmeye gelirdi acınası bir hâldeydim.
For that reason, I don't think there's any chance of you losing yourself, the way she did.
Bu nedenle onda olduğu gibi kendini kaybetme durumu olmayacaktır.
But my heart wasn't totally in it.
Ama kalbim tam olarak onda değildi.
My father, he had taste but no sense of grandeur.
Babamda, onda zevk verdi ama güzellik duygusu yoktu.
Diane : I'm beginning to understand What henry saw in her.
Henry'nin onda ne bulduğunu anlamaya başlıyorum.
If it lists any payments to men now known as radicals... You'll die for treason.
Eğer onda ödemelere dair bir şey yazıyorsa vatana ihanetten ölürsün.
She doesn't have the defect.
Onda kusur yok.
He doesn't have the crown!
- Taç onda değil!
That one!
- Şunda! - Evet, onda.