One in particular tradutor Turco
615 parallel translation
He tells one in particular about a football game.
Hele bir futbol maçı hikayesi var ki...
No one in particular.
Özel biri değil.
It's a little short of a miracle that I should run into you looking like this... when you were waiting for no one in particular.
Özel birini beklemiyorken bu şekilde sana rastlamam bir mucize.
One in particular.
Özellikle bir soru.
- There's one in particular I know...
- Bir tanesi var ki...
It's just that I have no one in particular to give jewels to.
Mücevher verecek kimsem yok da ondan.
It's about one in particular.
Özel bir kızın öyküsü.
Any one in particular?
İçlerinde özel biri var mıydı?
Being capable and culpable of all crimes rather than one in particular, you are liable to be sentenced by this tribunal.
Belli biri yerine tüm suçlardan suçlu ve hepsine muktedir olmakla bu mahkeme tarafından mahkum edilmeniz muhtemel.
But of all those women, I do remember one in particular.
Tüm bu kadınlar arasında özellikle bir tanesini unutamam.
well, you remind me of one in particular.
Gümrükten kaçak geçirdin, öyle mi prenses?
- Well, no one in particular.
- Özellikle birisi yok.
Why not one in particular?
Neden bir tanesini seçmiyorsun?
Among my happiest recollections, I remember one in particular : that weekend.
En mutlu anılarımdan, en iyi... hatırladığım o hafta sonuydu.
MANNING : One outcrop in particular caught Stephen's eye.
Özellikle yüzeye çıkmış bir kaya tabakası Stephen'ın dikkatini çekmişti.
Do you have a particular one in mind?
Aklınızda somut bir sefer mi var?
In this particular case, there don't seem to be much room doubt about one thing.
Bu vakada da bir şey hakkında şüpheye hiç mahal kalmıyor.
that these men, carrying, I say, the stamp of one defect, their virtues else, be they as pure as grace, shall in the general censure take corruption from that particular fault.
Bir tek kusurla damgalandı mı insan, başka erdemleriyle bir melek de olsa, yalnız o kusurundan ötürü düşer insanların gözünden.
I remember one day in particular.
Bir tanesini net hatırlıyorum.
They have been carefully selected to testify in this case... each representing a particular branch of American womanhood... for not only one woman is on trial here, but all women.
Bu kişiler özenle seçildiler çünkü... her biri farklı kesimlerden Amerikan kadını temsil ediyor... zira burada yalnız bir kadın değil, bütün kadınlar itham ediliyor.
There was one moment in particular I was moved to tears, the subway scene.
Özellikle bir sahnede az kalsın ağlayacaktım, metro sahnesinde.
Yeah, well, when you only spend a short time in some place you don't want to get too involved with any one particular girl.
Bir yerde kısa süre kalınca bir kızla fazla yakınlaşmak istemezsin.
And that is like finding one particular ant in an ant hill.
Bu samanlıkta iğne aramaya benziyor.
- One girl in particular.
Oh, evet. Özellikle bir kız.
But in one particular you're a genius :
ama bir konuda gerçek bir yaratıcısın :
One thing in particular I've never been able to fathom :
Özellikle de bir yönden anlamam imkânsızdı :
I had a botany exposure in one particular school...
Okulun birinde botanik üzerine çalışmalar...
One man in particular.
Özellikle bir adam.
And one girlfriend in particular whom he betrayed?
Ve özellikle bir tanesi var ki, onu aldatmış, değil mi?
Deputy Potts were there meetings between Robbo and the sheriff prior to the murder. - One, in particular.
Şerif Yardımcısı Potts şerifle Robbo arasında Koca Jim cinayetinden önce herhangi bir görüşme olduğunu hatırlıyor musunuz?
Any one of four particular ones you got left in that deck will do.
Destede bıraktığın dörtlüden herhangi biri olabilir.
Any particular one in mind?
Aklınıza gelen özel biri var mı?
One Indian in particular.
Hele bir tanesi.
One story in particular.
Özellikle bir hikâye.
- I'm interested in one guy in particular.
- İlgilendiğim özel biri var.
There was this one guy in particular.
Şüphelendiğim biri olmuştu.
In certain way, the aerial battles they were extraordinary, because although to have many airplanes in the sky, when fight with one airplane in particular, the sky was empty.
Savaş oldukça sıradışıydı çünkü havada çok sayıda uçak olmasına karşın, bir uçakla boğuşurken havada aniden bir başınıza kalabiliyordunuz.
One pesky impala in particular makes her life a misery.
Özellikle sinir bozucu bir impala, hayatını cehenneme çeviriyor.
Actually, I'm interested in the activities of one particular person, a Mr. Riley Greenleaf.
Aslında, ben belli bir kişinin, Bay Riley GreenLeaf diye birinin yaptıklarıyla ilgileniyorum.
In particular, there was one woman that captivated my eyes and imagination.
Beni büyüleyen bu genç kız kimdi? Vücudu ve yüzü beni büyülemişti, ama ben onu dikkatini çekememiştim bile.
In either case, this particular one... this huge, implacable head is the most alarming yet.
Her iki durumda da, dehşet verici olan şey... bu kişiye özel, devasa, acımasız kafa.
Because here is a real map widely publicized by UFO enthusiasts of 15 selected nearby stars, including the sun as seen from one particular vantage point in space.
Çünkü, işte burada UFO taraftarları tarafından adam akıllı hazırlanmış,... Güneş'i de içeren seçilmiş 15 yakın yıldızın,... belirli bir gözlem noktasından gözlenebildiği gerçek bir harita var.
One particular timeline for life on Earth in this universe.
Dünyadaki yaşamın gelişimi için.. ... evrende tek bir zaman çizgisi söz konusu.
But no, you see, in one chapter the book talks about a very particular bad smell.
- Pek sayılmaz. Örneğin o kitap, iğrenç bir kokudan bahsediyor.
Why else would someone want to destroy all children born on that date, were it not in an effort to destroy one child in particular?
Neden biri bu tarihte bütün çocukları öldürmek istesin ki... tek bir çocuğu öldürmek daha az dikkat çekmez mi?
I've got things, one thing in particular, that I've been carrying around inside of me for a long time.
Bazı şeyler özellikle bir şey var ki uzun süredir içimde taşıyorum.
It has to do with drugs. One drug in particular...
İlaçlarla ilgiliymiş ki, bir tanesi özel bir ilaç.
And I suppose you would like to know what happened to these geese, or, rather, one goose, in particular, white, with a gray head?
Ve sanırım bu kazlara ne olduğunu bilmek istiyorsunuz ya da daha doğrusu özellikle bir tanesine, gri başlı beyaz olanına?
Fellas, can I... May I just interject one thing at this particular point in time?
Beyler, acaba... acaba bu kavram kargaşasına bir açıklık getirebilir miyim?
I'm telling you, practically everybody in the state of Northern California... is around this particular mountain waiting to see one Lane Myer... tackle this totally untamed slope, dead or alive.
Sana söylüyorum, Kuzey California Eyaleti'ndeki neredeyse herkes... Lane Myer'in bu el değmemiş parkuru, ölü ya da diri,... geçmesini görmek için, şu anda bu dağda.
[Vrba, In English] Those Czech Jews from Theresienstadt, from the ghetto near Prague, came into one particular part of the camp, which was cal / ed "Bauabschnitt Zwei B," "ll B." At that time, I was working as a registrar in II A.
Prag yakınlarındaki Yahudi Mahallesi olan Theresienstadt'lı Çek Yahudiler "Bauabschnitt 2B" ( B2B ) denilen kampın bir parçası haline gelmişlerdi.