Orac tradutor Turco
666 parallel translation
I'm going to find your lover and kill him on the spot.
Sevgilini bulup oracıkta öldüreceğim.
You're left standing there.
Oracıkta kalıverirsin.
And there in its place stood the fairy godmother.
Hemen oracıkta peri anne belirdi.
I put his boots and clothes ready every night... but they are there still in the morning.
Her gece botlarını giysisini hazırlıyorum. Sabah olduğunda hala oracıkta duruyorlar.
He was instantly killed.
Oracıkta öldü.
I could have hugged you right then and there, Keyes... you and your statistics.
Sana oracıkta sarılmak istedim, Keyes, sana ve istatistiklerine.
He stood there with our lives in his pocket, because I knew if he saw her... he'd sell us both for $ 1.95.
Oracıkta hayatlarımız ellerinde duruyordu, çünkü Kathie'i görürse ikimizi de çok ucuza satacağını biliyordum.
This news threw me into such distress of mind that had I had poison in my possession I would probably have administered it to Ethelred there and then and chanced the consequent inquiries.
Bu haber zihnimi öyle allak bullak etmişti ki o an yanımda zehir olmuş olsa büyük bir ihtimalle Ethelred'e oracıkta tatbik eder ve kaderimi açılacak soruşturmaya emanet ederdim.
But he'd kill me.
Ama beni oracıkta öldürür.
He went down for as a wave.
Oracığa yığıldı.
He's got that robot standing there, just waiting for orders to destroy us.
Sadece bir emirle bizi yok etmeye hazır robotu, oracıkta dikiliyor.
All that gold lying back there just waiting for some prune picker to stumble over it? - Maybe.
Altın oracıkta aptal birinin kösteklenip bulması için bekliyor mu?
If you were diagnosed with cancer, you'd die on the spot.
Sana kanser teşhisi koysalardı oracıkta düşer ölürdün.
I could have strangled her when she said we weren't going.
Gitmeyeceğimizi söylediğinde onu oracıkta boğabilirdim.
I'll either sack you or kill you right on the spot!
Seni ya kovacağım, ya da tam oracıkta öldüreceğim.
Yes, and you better make it quick or I'll take a curl off cutie over there.
Evet, ve sen işi hızlandırsan iyi edersin veya oracığa bir yumak gibi havalandırırım
Right there on the mountaintop.
Oracıkta, dağın zirvesinde.
"It was this in particular which brought about his instant death."
"Şakağına aldığı bu darbe, oracıkta ölümüne sebep oldu."
I sat there with a dead spine holding up a dead head and waited for the crack of doom.
Oracıkta ölü bir kafayı tutan ölü bir belkemiği ile kalakaldım ve felaket çatlağını bekledim.
They were both killed instantly.
Her ikisi de oracıkta hemen öldüler.
If they'd stopped the trial and hung him right then and there,
Yargılamayı durdurup, oracıkta hemen assalardı,
God, I thought I'd die right there.
Tanrım, oracıkta öleceğim sandım.
You should have killed him back there.
Onu oracıkta öldürmeliydin.
AND THEN I WASHED MY FACE AND- -
Oracığa oturdum ve ağladım.
Then I had a great idea :
Oracıkta her şeyi söyleyecektim az kaldı.
I just walked into that club, and... there you were.
- Söylemedi! O kulübe yeni girmiştim ve sen oracıktaydın.
They were killed instantly by a high mortar shell.
Bir havan mermisiyle oracıkta öldüler.
By the guard's permission the man sits down by the side of the door and there he waits.
Kapıcının izniyle adam oracığa oturur ve beklemeye başlar..
They left me there with five of them in my legs and my stomach.
Bacağımda ve midemde beş kurşunla beni oracıkta terkettiler.
Prisoners are shot, the wounded are killed on the spot.
Mahkumlar vuruldu. Yararlılar oracıkta öldürüldü.
If you're blocked, disembowel yourselves to show them our spirit
Engellenecek olursanız, onlara kararlığımızı göstermek adına oracıkta bağırsaklarınızı çıkarın.
So he shot them both on the spot.
Bu yüzden komutan ikisini oracıkta vurdu.
On the spot.
Oracıkta.
She stood there, while I sat down.
Oracıkta ayakta duruyordu, ben otururken.
Imagine them lying there with moist thighs and breasts dreaming of those who control life in the outside world.
Düşün oracıkta yatıyorlar nemli kalçaları ve göğüsleriyle dış dünyadaki hayatı yönetenleri hayal ederek.
I will kill her right now! With anything at hand.
Hiçbir kanıt bırakmadan, onu hemen oracıkta öldürmeliydim.
There I was, staring square into the face of death.
Oracıkta, ölümün gözlerinin içine bakıyordum.
So we just drove right on and I let that money lay.
Böylece oradan ayrıldık ve o parayı oracıkta öylece bıraktım.
Bled himself out, right there.
Oracıkta kan kaybından öldü.
Practically married us off, they did, over the Sunday joint.
Pazar ayininden sonra oracıkta evliliğimizi sona erdirirler.
She was there and was killed on the spot.
Kız oradaymış ve oracıkta ölmüş.
- What about after he kills me?
- Peki oracıkta beni öldürürse?
But then, later, many legal errors were also made, in that, in a wave of Liberation euphoria, many innocent people were executed.
Bu gibi olaylarda bir duruşmanın gerekli olup olmadığını merak ediyorsunuz. Onları oracıkta öldürmek daha iyi olabilirdi. Pek çoğu vuruldu.
So he tells me to pull over by making signs like these. There he is, only seven feet away, and there I am, a gun in my pocket. I wanted to shoot one myself before it ended.
Hemen oracıkta motosikleti bozulmuş, yırtık pırtık bir üniforma içinde saçları oldukça uzamış bir yaprak gibi titreyen bunak, yüzü solmuş bir Boche var.
Lost every single one of his teeth right there on the spot.
Hemen oracıkta tüm dişlerini kaybetmişti.
When my father shoots animals with sodium pentothal, they just lie there. They don't talk.
Babam hayvanları sodyum pentotal ile vurduğunda hayvanlar oracıkta yatıyor, konuşmuyor.
If it was a white man, they'd have strung him up on the spot.
Eğer beyaz bir adam olsaydı onu oracıkta asarlardı.
And the thing that flashed in me gulliver was that I'd like to have her there on the floor with the old in-out, real savage.
Ve aklıma o anda geliveren şey hemen oracıkta onu yere yatırıp vahşice aganigi naganigi yapmaktı.
I just want to die peacefully like, with no pain.
Oracıkta huzur içinde ölmek istiyorum acı çekmeden.
He sank to his knees at the back of the room and began to talk fluently... in a language which no one had ever heard before.
Hemen oracıkta dizlerinin üstüne çökmüş ve o güne kadar kimsenin duymadığı bu lisanla konuşmaya başlamış.
Your name is down there.
Adın oracıktaydı.