Outgrow tradutor Turco
112 parallel translation
I thought you'd outgrow it.
Değişmemişsin.
We sometimes outgrow feelings and ideas, just like a little girl outgrows her dresses, but somehow, it turns out that there's a right time for everything... in the right order.
Bazen içimize sığmayan duygularımız ve düşüncelerimiz vardır, tıpkı küçük bir kız gibi. Küçük kızlar büyürler ve anlarlar ki her şey için doğru bir düzende doğru bir zaman vardır.
She'll outgrow it, dear.
Merak etme, atlatır hayatım.
Big deal! In a year she'll outgrow'em
Evet ama siz de bilirsiniz ki bu kız daha büyüyecek.
- He'll outgrow it.
- Geçer.
OK, OK, OK. I mean, I loved it when I was at Radcliffe, but, all right, you outgrow it.
Radcliffe okurken ben de çok beğenirdim ama artık bu düzeyi aşmalıyız.
Mark, when are you going to outgrow all this?
Mark, ne zaman bu şeyleri bırakacaksın?
- You'll outgrow them, dear.
- Hepsini atlatacaksın, sevgilim.
Just hope he lives to outgrow it.
Just hope he lives to outgrow it.
For those who never outgrow the wonder.
Şaşırmaktan asla yılmayanlar için.
When are you gonna outgrow him, Charlie?
- Ne zaman ondan vazgeçeceksin?
Outgrow him?
- Ondan vazgeçmek mi?
Diane, maybe WASPs outgrow people.
Diane, belki Wasp'lar insanlardan vazgeçer.
Italians, they outgrow clothes, not people.
İtalyanlar ise elbiselerden vazgeçer, insanlardan değil.
These wasps, you know, they outgrow people.
- Şu Wasp lar, insanı zamanla bırakırlar.
[Both Laugh] Listen, when you outgrow this guy, give me a call and I'll show you the real Miami.
Dinle, bu heriften sıkıldığında beni ara ve sana gerçek Miami'yi göstereyim.
You outgrow your clothes faster than I can even catch them.
giysilerin göz açıp kapayana kadar küçülüyor.
Yes, but it's too bad we have to outgrow them, right?
Evet, büyümek zorunda olmamız ne kötü değil mi?
He'll outgrow Jessie too.
Jessie'yi de geçecek.
Sometimes people outgrow one another.
Bazen insanlar birbirleri sayesinde gelişiyorlar.
'But, strangely, this is nothing to grieve over...'.. because you know the truth, and I now know that you can outgrow a part, even a sad one.
Ancak gariptir ki, bu hiç de üzülünecek bir şey değil. Çünkü sen gerçeği biliyorsun ben de artık biliyorum ki, ne kadar acı verse de bu gerçeğe sırtını dönmeyeceksin.
I deal with you wanting to be a Rock'n'Roll drummer, because you'll outgrow it.
Senin bir Rock'n'Roll bateristi olmak istemenle uğraştım, çünkü bundan vazgeçeceksin.
How can you outgrow them?
Nasıl yıllardır görüşmedin?
But he'll outgrow it.
Ama bir gün geçer.
Why children never tire of hearing it at bedtime why parents never outgrow it.
Neden çocuklar uyku zamanı dinlemekten yorulmazlar neden aileler hiç vazgeçmez.
- I just hope you outgrow it, that's all.
- Umarım zamanla bırakırsın.
It's not a disease I'm going to recover from or a phase I'm going to outgrow.
Kurtulabileceğim bir hastalık veya atlatabileceğim bir evre değil.
You know, they say you outgrow your allergies and I have.
Doktorlar büyüyünce alerjin geçer derdi ve benimki de geçti.
Most of them outgrow it.
Çoğu büyüyünce bunu unutur.
- I was hoped she would outgrow this.
Düzelmiş olduğunu ummuştum.
I could never outgrow you.
Seni asla küçümseyemem.
I guess you never outgrow being an eyeball.
Bakılası biri olmayı bırakacağını hiç tahmin etmezdim.
When do you suppose those boys will outgrow this baseball foolishness?
Bu çocuklar ne zaman büyüyüp aptalca oyunlarıı bırakacak?
Yes, yes, yes, and humans were built to spear antelope and live in caves, but sooner or later, we all outgrow what we were built to do.
Evet, insanlar da antilop avlayıp mağaralarda yaşamak için yaratıldılar. Er ya da geç hepimiz yapılma amacımızın dışına çıkarız.
You're gonna outgrow most of'em.
Bunların çoğunu sen yaratacaksın.
I thought you'd outgrow that by now.
Şimdiye kadar bunu bırakmalıydın.
Lovers are a pastime one tends to outgrow.
Sevgililer boş zamanlarında oynayıp sonra sıkıldığın oyuncaktır.
A more normal situation, as probably happened with my partners, would have been to outgrow and forget these episodes.
Normal olan, muhtemelen partnerlerime de olduğu gibi bunları aşmak ve o dönemi unutmaktı.
Scares the bejesus out of the parents but the kids outgrow it.
Zamanla bunun üstesinden geliyorlar.
People outgrow allergies, you know. Try it.
Büyüyünce alerji geçer, bilirsin.
you've got to promise me that you'll outgrow this phase soon.
Bir an önce bu huyundan vazgeçeceğine söz vermelisin.
How do you know she's not gonna outgrow it?
Onun zamanla geçmeyeceğini nerden biliyorsun?
He'll outgrow them in a day.
İki gün dayanmaz.
Exactly. That's why we should be buying her regular $ 20 crap because she's gonna outgrow them in two weeks.
O yüzden 20 dolarlık sıradan ayakkabılar almalıyız çünkü iki hafta sonra küçülecekler.
Your mother said you would outgrow it, but I tried to tell her people don't change.
Annen bunun büyüyünce geçeceğini söylerdi, Ama insanların değişemeyeceğini ona anlatmaya çalışırdım.
Outgrow each other.
Birbirleri olmadan.
Sometimes... You outgrow the people you love.
Bazen... sevdiğin insanlardan vazgeçmek zorunda kalırsın.
Sometimes you outgrow the people you love.
Bazen sevdiğin insanlardan ayrı kalman gerekir.
Until they outgrow it.
Atlatana kadar.
Try to outgrow your stance.
Duruşunuzdan büyüyerek dışarı çıkmayı deneyin.
did she outgrow your preference?
- Kapa çeneni!