Overripe tradutor Turco
35 parallel translation
But she don't have to stand on the stage and catch those overripe tomatoes... -... if the gag don't work.
Ama espriler tutmazsa sahneye çıkıp domateslere hedef olacak olan o değil.
That commentator who introduced you, he struck me as being a little overripe.
O televizyon yorumcusu, sizi takdim ettiği zaman, biraz abartıyor gibi hissettim.
After a few weeks, the marulas get overripe, and they start dropping from the trees.
Birkaç hafta sonra, marulalar fazla olgunlaşıyor, ve artık ağaçtan düşmeye başlıyorlar.
It's like an overripe fruit.
Tıpkı olgunlaşmış bir meyve gibi.
This land... whispering with overripe breath... its tale of original sin.
Bu topraklar gerçek günahların öyküsünü geçkin bir nefesle fısıldıyor.
You can keep your overripe Camembert and malodorous Stilton, they can't compare with the salty insouciance of Greece's glorious Feta.
Fazla olmuş Camembert'ini ve pis kokulu Stilton'unu kendine sakla. Bol soslu yemekleri feta'ya boy ölçüşemez.
She'd want us to be cheering each other up, remembering the good times, like the away mission when we found all those bushes of overripe fruit.
Hepimizin bir arada oturarak iyi anılar hatırlayacak şekilde, dış görevdeyken, bulduğumuz bütün meyveleri yerken gibi.
The novel's lewd subject matter and its overripe style reveal it to be the work of the Marquis de Sade.
Romanın ahlaksız konusu ve aşırı tarzından belli ki bu Marquis de Sade'ın işi.
Overripe and beautiful!
Olgun ve güzel!
If I lived ten lives, I'd still think that talking... is like an overripe fruit.
Eğer on kez hayata gelsem de, konuşmanın fazla olgunlaşmış meyve gibi olduğunu düşünürüm.
What was in my father's guts wasn't overripe in reason like yours!
Neydi babamın yolu, seninki gibi vaktin gelip geçmesini beklemek mi?
It's kind of a hollow, flabby, overripe...
İçi boş gibi, yumuşak, vakti geçmiş...
Then, my dear, you must infiltrate. Like a delicious, if overripe, Mata Hari.
Öyleyse tatlım, fazla olgunlaşmış da olsa nefıs bir Mata Hari gibi içeri sızman gerek.
And their overripe kisses
Ve olgunlaşmış öpücükleri
The green apples are overripe, they're mealy.
Yeşil elmalar fazla olgunlaşmış.
I have no tongue for overripe embellishment, nor is it required.
Gerek de yok zaten. Otho! Öne çık!
I have no tongue for overripe embellishment.
Benim abartıya dilim varmaz.
That one's overripe.
- İçi geçmiş onun. - Gerçekten mi?
They're slightly overripe, but their faces and bodies...
Biraz geçkinceler ama yüzleri ve vücutları.. Büyük ikramiye!
The women who're slighly overripe and whose faces and bodies are like a jackpot are his, his, and mine.
Hafiften geçkince ama yüzleri ve vücutları taş gibi olan büyük ikramiye hatunlar bunun, bunun ve benim.
Tuna fish, some overripe bananas that you probably bought on sale.
Ton balığı, içi geçmiş muz, muhtemelen indirimdeydi.
Overripe!
Çürük düşüyor!
Overripe!
Çürük!
Gagné's in the top pole position, driving his trademark number one overripe tomato.
Gagné sıranın önüde yerini aldı ve bir numaralı çürük dometesinle yarışıyor.
You're fucking hanging there, as soft as an overripe peach.
Orada öyle bamya gibi duruyorsun.
I put this in your mouth, pull the trigger, the expanding gases from the barrel explode your head like an overripe melon.
Bunu ağzına sokacağım, tetiği çekeceğim, varilden yayılan gazlar olgunlaşmış bir kavun gibi kelleni uçurabilir.
Oh, I used overripe cucumbers.
Olgun salatalık kullandım.
This is chilled overripe cucumber cream pasta.
- Bu soğuk olgun salatalıklı kremalı makarna.
Oh, overripe cucumber.
- Olgun salatalık demek.
- Chilled overripe cucumber cream pasta.
- Soğuk olgun salatalıklı kremalı makarna. - Evet.
- Yes. Since I was little, my grandma often made me overripe cucumber dishes.
Küçüklüğümden beri ninem bana geçkin salatalıklarla yemekler pişirirdi.
Contestant number seven Na Bong Sun for her chilled overripe cucumber cream pasta.
Yedi numaralı yarışmacı Na Bong Sun, soğuk olgun salatalıklı kremalı makarna.
Mmm. Sun-drenched, overripe wild berries.
Bol güneş almış olgun vahşi böğürtlen.