Ows tradutor Turco
39 parallel translation
Rai n fal I s, th e stream fl ows, a h i I I remai n s.
Yağmur yağar, ırmak akar, dağ kımıldamaz.
Wh en th e win d bl ows, a f eath er d an ces in i ts wake.
Tüy rüzgarda dans eder.
# Oops, Mr. Rothschild,'ows yer apples and pears #
# Hop Bay Rothschild, Elmaların, incilerin nasıl? #
He ows me one.
Bana bir araba borçlu.
Mama, Dad still ows you some child support, doesn't he?
Babam hala çocuk ödeneğiyle yaşıyor değil mi?
You know, at the end of the night, they count the fingerprints on their boobies and they know who ows what.
Bu gecenin sonunda, memelerindeki parmak izlerini sayacaklardır. Ve böylece hangisi kimin bilecekler.
Should be called 108 "ows."
- 108 eğilme ayini. 108 bel ağrısı ayini demek lazım.
.. you must share their sorr ows.
.. en azindan acisini paylasmalisin.
This country ows its quality meat product to you.
Ülke bu kaliteli etleri sana borçlu.
The river flows north.
Nehir kuzeye doğru akıyor.
Ows.
Senin gibilere de- -
Ows.
Ows.
It flows throughout all lands, connecting the entire world.
Tüm diyarların altından akıp, tüm dünyayı birbirine bağlar.
♪ And it sho-o-o-ows ♪
* Ve oluyor belli *
Well, that's what the "ows" were for.
"Dan, dan" sesleri bunun içindi işte.
A guy down at OWS was telling a campfire story about working for an NGO.
OWS'te bir adam, eskiden çalıştığı bir sivil toplum örgütü hakkında konuşuyordu.
Saturday, the day before yesterday, there was an OWS march.
Cumartesi, yani dünden önceki gün bir OWS yürüyüşü oldu.
I see, you're doing a topical satire of OWS.
Anladım, OWS'le ilgili dalga geçiyorsun.
- OWS does nothing for me.
- OWS benim için hiçbir şey yapmıyor.
I can say that because there are 87 members of the Tea Party who write laws now and OWS has a cardboard library.
Söylerim zira Çay Partisi'nde kanun yazan 87 üye varken OWS'nin sadece mukavvadan bir kütüphanesi var.
God, right before Will just murderlized this woman from OWS.
Will, şu OWS'deki kadını perişan etmeden hemen önce çıktık.
A guy down at OWS was telling a campfire story about working for an NGO and getting the NGO shut down by the Pakistani government because he wrote a report saying US troops used chemical weapons on civilians.
OWS'de biri, sivil toplum örgütlerinden birinde çalışırken ABD askerlerinin siviller üzerinde kimyasal silah kullandığına dair bir rapor hazırlamış ve örgüt, Pakistan hükümeti tarafından kapatılmış.
It's good to be here, but I am not one of the leaders of OWS.
Burada olmak çok güzel ama ben OWS lideri değilim.
But tell us in a few words what OWS is protesting.
OWS'nin niçin eylem yaptığını birkaç cümleyle açıklar mısın?
If your congressman or your senator or the Chairman of the House Financial Services Committee or the Speaker of the House wanted to hear the demands of OWS, who would they meet with?
Meclis Üyeniz, Senatörünüz, Finansal Hizmetler Komitesi Başkanı ya da Parlamento Başkanı OWS'in isteklerini... -... dinlemek istese kiminle görüşecek?
- Friday night, the woman from OWS...
- Cuma akşamı OWS'den gelen kadın...
The woman from OWS who was on Friday night...
Cuma günü OWS'den gelen kadın...
- from OWS, Shelly Wexler...
-... yani OWS'den Shelly Wexler...
At least tell me how it relates to the woman from OWS.
OWS'deki kadınla ne ilgisi var onu söyle bari.
The woman we had on from OWS Friday night
Cuma günü OWS'den gelen kadın...
The treatment OWS got during the first interview?
OWS'ye ilk röportajda nasıl davrandıklarını falan?
You'd be able to talk about OWS, but I can't produce your revenge fantasy, if that's what you're asking.
OWS hakkında konuşabileceksin ama kurduğun şey intikam hayalleri ise onu yayınlamam mümkün değil.
- And when you say it's important, what you really mean is that it's more important than OWS.
- Ve sen önemli olduğunu söylerken OWS'den daha önemli olduğunu kastediyorsun.
Did you see anybody courting the OWS vote?
OWS'nin oyunu isteyen aday gördün mü?
What's OWS?
- OWS ne o zaman?
There wasn't an OWS candidate on the ballot tonight.
Bu akşam oy pusulasında bir OWS adayı yoktu.
"The breeze flows away with drape."
# Esinti örtü gibi yayılıyor. #
You are the oxygen to my double hydrogen the chemistry between us flows like water...
Sen oksijensin. Ben de çift hidrojenim. Aramızdaki kimya su gibi akıyor.
Pennyworth ows me a life.
Pennyworth bana bir can borçlu.