Panting tradutor Turco
1,005 parallel translation
The big director that has all the girls panting for him.
Bütün kızları peşinden koşturan büyük yönetmen.
She was so like all us writers when we first hit Hollywood... itching with ambition... panting to get your names up there.
Hollywood'a ilk geldiğimiz zamanki halimize benziyordu, tutkuyla kavruluyor, adımızı bir yerlere yazdırmaya çalışıyorduk :
[Panting] It doesn't hurt me, you know.
Beni üzmüyor. Hayır.
No, you've been panting on the lens.
Hayır, lensi lekelemişsin.
Yet I'm behaving like a beardless boy, panting for the first forbidden fruit that he sees.
Ancak sakalsız bir çocuk gibi davranarak, gördüğüm ilk yasak meyve karşısında nefes nefese kaldım.
[PANTING] No. No more.
Hayır. dur yapma.
But still the envious flood kept in my soul... and would not let it forth to find the empty, vast and wandering air... but smothered it within my panting bulk... which almost burst to belch it in the sea.
Ama hain sular hep çıkışı tıkadı, salmadılar ruhumu ; bırakmadılar, boşluğa, o engin özgür havaya kavuşsun. Soluk soluğa çırpınan bedenimde sıkışıp kaldı. Neredeyse geğirip denize püskürtecektim ruhumu.
If a ball went over the fence she'd come up to us panting in her white jersey
Toplardan biri çitin arkasına kaçarsa, beyaz jarsesi içinde soluk soluğa bize gelirdi.
They're panting to chew you up.
Seni mahvetmek için sabırsızlıkla bekliyorlar.
[panting] I WAS RUNNING.
Koşuyordum.
[panting] HOW ARE THEY B ITING?
Rast gele. Bayım?
I'll let you crawl on the sand, your tongue panting.
Kum üzerinde dilim bir karış dışarıda sürünerek ölmek istemiyorum.
( panting ) It's Lady Margaret, sir.
Bu, Leydi Margaret, efendim.
( panting ) Out of the bath, into your clothes, Hm, the usual.
Banyodan çık, elbiselerini giy, yangın merdivenlerinden sokağa in her zamanki gibi.
"She came towards him, panting with anticipation" "cheeks rosy from the strong wind."
"Kız ona doğru yürür beklemekten soluğu tıkanmış"..... "rüzgardan yüzü kızarmıştır."
( JONAH PANTING )
( JONAH NEFES NEFESE )
Somebody grabbed him... and then I heard someone panting'and coughing'.
Birisi de onu yakaladı... ve sonra birisinin soluduğunu ve öksürdüğünü duydum.
Well, she thinks that Cuthbert H. Humphrey is panting for her like a bull buffalo at the first greenup of spring.
Curtbert H. Humprey'in onun için deli divane olduğunu düşünüyor.
But what Cuthbert is panting for is my money.
Fakat Cuthbert benim param için deli divane oluyor.
One climbs panting.
Diğeri soluk soluğa çıkıyor.
Until one afternoon, Nuru came panting down the beach to tell me that something was terribly wrong with Bwana George.
Ta ki bir öğleden sonrasına kadar.. Bir gün Nuru nefes nefese sahile geldi ve bana Bwana George'un başına korkunç bir şeyin geldiğini söyledi.
Like the panting of a dog.
Bir köpeğin hızlı hızlı soluması gibi.
- Over there. - ( Margaret panting )
Şu tarafa.
You could even get the breathing and panting of the tolchocking malchicks at the same time.
Döven elemanların solumalarını ve nefes nefese kalmalarını aynı anda duyabiliyordunuz.
Even when our hearts lie panting on the floor
Parça parçayken bile kalplerimiz
[Panting]
[Soluma]
[Panting] No!
[Soluma] Hayır!
Oh, Elizabeth. [Panting]
Oh, Elizabeth. [Panting]
That just now your stubble was scratching me... and I felt your lips panting on my shoulder.
Az önce sakalın beni kaşındırıyordu ve soluğunu omzumda hissettim.
( dog panting )
( köpek )
[panting] OH, DR. WILBUR. ( Dr. Wilbur ) WHAT?
Bu benim resim çizmeye cesaret edişimin ilk darbesi.
I'M SCARED. [panting]
Böyle kal ve bunun altında yatan şeyleri bulmaya çalış.
[Sybil panting] WHAT'S SHE BRINGING?
Canımı acıtacak.
( PANTING ) I swam the Rhine, sir.
Rhine'ı yüzerek geçtim, Efendim.
All those heavy Swedes panting at one another.
Bütün o ciddi Isveçliler birbirlerinin üzerinde nefes nefeseler...
( PANTING ) Easy, easy. Easy.
- Yavaş, yavaş, yavaş.
( ELAINA PANTING ) It reached out. I don't...
Dışarıya bir yumruk savurdu.
( PANTING ) David. David.
David.
[Panting]
[okşama]
[Panting ] [ Footstep]
[Soluma ] [ ayak sesleri]
[Panting]
[soluma]
[Gasping, Panting ] [ Grunting]
[soluma ] [ hırıltılar]
He kept asking me to marry him, panting in my ear.
- Dans ediyorduk.
[panting]
Belki yıldızlara bakarak bir şeyler çıkarırım dedim.
- ( Puffing and panting )
- Çocuklar.
[Panting] Over here!
Buraya!
( panting ) I want the rifle Honus...
- tüfeği istiyorum Honus.
( Panting ) Give me a moment.
Biraz izin verin.
( Panting ) ( Coughs ) ( Knocking ) - Hello?
Merhaba?
[panting ] [ water dripping ] [ clearing throat]
Peggy, neredesin? Mutfakta mısın?
[Sybil panting]
Dezenfektan gibi kokuyor.