Paradox tradutor Turco
620 parallel translation
Solving that paradox will take us on our next programme to the volcanoes ringing the Pacific and also explain how the land we live on came into being.
Bu paradoksu çözmek, bizi bir sonraki programımıza Pasifik'i çevreleyen volkanlara götürecek ve ayrıca üzerinde yaşadığımız karaların nasıl oluştuğunu açıklayacak.
Then, just as Hall prepared to leave Barberton, his commission complete, back in London, a stunning announcement began a revolution in geology and resolved the paradox.
Derken, Hall Barberton'u terketmeye hazırlanırken, komisyonu toplandı ve Lonra'da nefes kesici bir duyuru jeoloji alanında bir devrim yaratıp paradoksu sonlandırdı.
As I fell asleep that night in the empty house... I formed an opinion on theft and justice which... is rather a paradox and yet, 40 years of experience... haven't altered it.
Boş evde uykuya daldığım o gece hırsızlığın ve adaletin büyük bir çelişki olduğuna ve 40 yıllık tecrübenin bile bunu değiştirmediğine kanaat getirmiştim.
Now, here comes the paradox.
Şimdi de çelişki kısmı geliyor.
That's a bit of a paradox, isn't it?
Bu biraz çelişkili değil mi?
A paradox can be true.
Çelişki gerçek olabilir.
The eternal paradox.
İçsel paradoks.
This is a paradox to reverse, to put back on its feet.
Bu, tersine çevrilip ayaklarının üstüne konması gereken bir paradokstur.
What a paradox!
Bu bir çelişki!
This paradox is barbaric and repugnant to me.
Bu paradoks bana barbarca ve iğrenç geliyor.
I learned the way of the West, so I've become a little of both... a paradox... and it is hard to reconcile the extremes.
Batı'nın kurallarını da öğrendim, böylece ikisinden de biraz aldım, bir paradoks. Farklı uçları uzlaştırmak zor.
The essence of paradox is to look for the opposite in the face of the obvious.
İçindeki tezatlık belli olmasına rağmen, paradoksun özünü araştırmak gerekir.
Does man, that marvel of the universe, that glorious paradox who has sent me to the stars, still make war against his brother, keep his neighbor's children starving?
O evrenin mucizesi, beni uzaya gönderen o muhteşem ikilem, hala kardeşleriyle savaşıp, dostlarının çocuklarını aç mı bırakıyor?
This living paradox!
Bu yaşayan ikilemi.
That's the paradox.
İkilem burada.
We even wound up liking each other, if you can believe that paradox.
Hatta her nasılsa birbirimizden hoşlandık, bir çelişki gibi görünse de.
Zeno's paradox.
Zeno'nun paradoksu.
What could the paradox mean to our work?
Bu paradoksun bizim işimizle ne gibi bir ilgisi var peki?
But... as I recall, the paradox is meant to show that movement is an illusion. What's the link to our work?
Fakat hatırladığım kadarıyla, paradoks bizlere her hareketin yanılsamadan ibaret olduğunu anlatıyordu.
There's a paradox here - very quickly after the war was over,
Burada savaşın hemen akabinde ortaya çıkan bir tezat var.
The paradox which consists in suspending... the meaning of all reality in favor of... its historical accomplishment, and in revealing this meaning at the same time... by constituting itself as the accomplishment of history, devolves from the simple fact... that the thinker of the bourgeois revolutions... of the 17th and 18th centuries... sought in his philosophy... only reconciliation with their results.
Hegel'in içinde paradoks barindiran görüsü kendi sisteminin sonucu temsil ettigini ilan ederken tüm gerçekligin anlamini tarihsel sonuca boyun egdirmesi bu on yedi ve on sekizinci yüzyilin burjuvazi devrimleri düsünürünün, felsefesinde, yalnizca bu devrimlerin sonucuyla bir uzlasma aramasi gerçeginden çikmaktadir.
It's the paradox of loneliness.
Bu yalnızlığın çelişkisi...
The two brothers experience the paradox of time dilation.
İki kardeş zaman genleşmesinin paradoksunu deneyimlediler.
I'm talking about the classic paradox of time.
Ben sadece klasik zaman paradoksundan bahsediyorum.
A paradox when you consider what they've been doing.
Ne yaptıklarını bir düşündüğünüzde bir paradoks olur.
I'd find such an unusual paradox of tremendous appeal terribly stimulating if I were a sleuth.
Eğer dedektif olsam ben de bu konudan sizin gibi haz alabilirdim.
- Ambiguity, tension and paradox?
- Belirsizlik, gerilim ve paradoksa mı?
But paradox is inherent in all dogma, so I stand before you, also, as a man of sentiment.
Ancak paradoks, tüm dogmaların doğasında vardır. Bu yüzden karşınızda aynı zamanda duyguları olan bir adamı olarak da duruyorum.
- You see it as a paradox? - I'm sure of it.
İşte çelişki buydu.
Mr. Gillespie, my comrade in arms that is what I call a paradox.
Bay Gillespie, benim silah arkadaşım ben buna çelişki derim.
I'm afraid the key to the paradox lies in a certain weakness of character.
Bu çelişkinin anahtarı karakterimin zayıflığında.
Paradox, worthy to be described by the novelist.
Çelişki, değerli yazarlar tarafında tarif edilir.
One, coming face to face with herself 30 years older would put her into shock, and she'd simply pass out, or two, the encounter could create a time paradox, the results of which could cause a chain reaction that would unravel
Bir, 30 yıl yaşlı halini görünce şoka girebilir ve ölebilir. İki, karşılaşma bir zaman paradoksu yaratabilir ve zincirleme bir reaksiyonla zaman-mekan sürekliliğini bozarak tüm evreni yok edebilir!
Great Scott! Your other self will miss the lightning bolt at the clock tower, you won't get back to the future, and we'll have a major paradox!
Dönme fırsatını kaçırabilir!
But here comes the paradox.
Paradoks burada başlıyor :
You will notice that what we are aiming at when we fall in love is a very strange paradox.
Biraz düşününce, aşık olduğumuz zamanlar ne garip paradokslar içine sürüklendiğimizi görebilirsiniz.
The paradox consists of the fact that, when we fall in love, we are seeking to re-find all or some of the people to whom we were attached as children.
Bu paradoksu oluşturan şey, aşık olduğumuz zamanlarda, çocukluğumuzda bağlandığımız bazı insanları, yeniden elde etme çabası içine girmemizdir.
Does anyone else have an example of a paradox?
Bize bir paradoks örneği verebilecek var mı?
Well, I guess that would be a paradox too.
Peki, sanırım bu da bir paradoks örneği olabilir.
This is Paradox.
Ben Paradox.
Now they're getting into paradox.
Şimdi de çelişkilere giriyorlar.
Well, Joel, let's distinguish paradox from contradiction.
Eh, Joel, çelişkiyi tezattan ayıralım.
You see the paradox.
Paradoksu görüyor musun?
But there are two families here with this paradox.
Ama burada bunu yaşayan iki aile var.
OK, now, here's where we have a little paradox, a mystery, OK?
İşte tam burada karşımıza bir sır çıkıyor.
I think I have an explanation for the paradox.
Sanırım sırra bir açıklama buldum.
It's a Paradox Machine.
Bir Paradoks makinesi.
What does a Paradox Machine do?
Paradoks makinası ne işe yarar?
The shape is a paradox, sir.
Şekil bir paradoks.
Agh, don't ever bet against paradox, ladies!
Bir daha sakın paradokslara karşı gelmeyin, bayanlar.
That was the paradox.
Her köşede cesetler vardı. Evet.