Passing tradutor Turco
7,245 parallel translation
What with him passing over and coming back again, he can now communicate with the dead, all sorts of the departed.
Öbür tarafa geçiyor ve geri geliyor. Ölülerle, her çeşit merhumla iletişim kurabiliyor şu an.
Only when she was passing from this world to the next did I receive a call.
Ancak öbür dünyaya göçtüğünde bir telefon aldım.
Programs like this helped me learn to love books, and I am so proud to be passing it on to the next generation, along with my love of bad puns.
Bu tarz etkinlikler bana kitapları sevdirdi ve bunu gelecek nesillere aktarabildiğimiz için çok mutluyum. Ve tabii kötü kelime oyunlarımla birlikte.
Don't you remember passing out that New Year's Eve?
Şu Yeni Yıl Arefesindeki bayılmamı hatırlamıyor musun?
You see that van there that is just passing...
Geçen kamyoneti görüyorsunuz...
This is not a man who's passing secrets to the Germans.
Almanlara bilgi aktaracak birisi değil o.
Are you passing him information now?
- Şu an ona bilgi sızdırıyor musun?
Just passing the time.
- Zaman geçiriyorum sadece.
What's that footstep following..... but never passing by?
Arkanda dolaşan ancak hiç seni geçmeyen o adımlar da ne?
Something worth passing on to my daughters one day.
Bir gün kızıma devredeceğimi hayal ettiğim bir gurur.
I got really drunk, and I was jet-lagged, and I ended up passing out in the sauna.
- Kendimizi biraz belli etmemiz gerekiyor. - Çekilsene şuradan!
She said next time you're passing you're to pop in the nick, she says.
Bir dahaki sefere geçerken karakola uğrasın dedi.
The storm is finally passing.
Daha yeni ortalık duruldu.
Yes, I was passing by.
Evet, geçerken uğradım.
The men of Suzhou are saddened by the passing of the Empress.
Suzhou'nun adamları olarak İmparatoriçe'nin vefatından çok müteessiriz.
You know, so much of the game is about communication, but once you establish that, passing is... disregard.
Biliyorsun, bu oyunun çoğu iletişimle alakalı, ama bir kere kurduğunda... bu pas bir saygısızlık.
The water rises more with each passing day.
Su, her geçen gün daha da yükseliyor.
And the falling water levels mean that with every passing day, he has to cover more and more ground to try and find her.
Ve her geçen gün su seviyesinin düşmesi onu bulmaya çalışmak için daha fazla yeri dolaşmak zorunda olduğu anlamına geliyor.
He's been passing himself off as an FBI agent looking for the girl.
Kendini FBI ajanı olarak tanıtıp kızı arıyormuş.
Time kept passing and I was growing more and more impatient.
Zaman geçtikçe ben daha da sabırsızlanıyordum.
I was passing by and saw your car so pulled over.
Geçiyordum arabanı görünce durdum.
Even if you love your work how can you make a person work to the point of passing out?
İşini seviyor olabilirsin ama bir insanı bayılacak kadar çok nasıl çalıştırırsın?
Just... passing were you?
Sadece... geçiyor muydun?
I going to have to ask you to use caution when passing through this area with our goose population.
Kaz nüfusumuzdan dolayı bu alandan geçerken dikkatli olmanızı....... istemek zorundayım.
Would you mind passing this to the girl with the red hair?
Bunu kızıl saçlı kıza uzatır mısın rica etsem?
What's that footstep following, but never passing by?
Seni takip eden ama hiç geçmeyen o ayak sesleri?
I have some students to assist me, all of them passing out all the time.
Elimdeki öğrenciler ve hemşirelerin hepsi bitap düşmüş vaziyette.
Passing through.
- Geçiyordum.
I go back over what I have just written. I look at the words and think they make sense. And with each passing day I am less and less certain.
Bu yazdığım satırlara bakıp, onları tekrar tekrar okuyorum ve mantıklı düşünmemi sağlıyorlar ama her geçen gün daha az düşünür oluyorum.
Now I hear there's this senate subcommittee report about the Kabul attack that apparently has some very powerful panties in a twist, and the mastermind behind the attack itself is passing notes in class, to you.
Şimdi de Kabil'deki saldırı hakkında bir alt komite raporu olduğunu duyuyorum. Ve görünüşe göre bir çok güçlü kişinin etekleri tutuşacak. Ve saldırının arkasındaki beynin kendisi gizli mesaj gönderiyor.
Because I was in the neighborhood Passing by on my bicycle, and I looked.
Çünkü oradan bisikletimle geçerken baktım.
It's passing right through you, like a ghost.
İçinden geçiyor. Hayalet gibi.
You and me ordering cheap Thai food, eating it in bed and passing out.
Sen ve ben ucuz Tayland yemeği siparişi veriyoruz yatakta yiyor ve kendimizden geçiyoruz.
Lieutenant Cooper is driving across town with his truck, which is large enough to double-park in front of the target vehicle and block it from the street so we can search the BMW without being seen from the surrounding buildings or passing traffic.
Komiser Cooper kamyonuyla buraya geliyor. Şüpheli aracın önüne park ederek cadde tarafını kapatacak. Böylece çevredeki binalara ya da araçlara görünmeden BMW'yi arayabiliriz.
He wasn't local to Downton and so his name does not appear on the memorial, but his memory is cherished by some here, and so it seems right to us to mark his passing.
Downton sakini olmadığı için anıtta adı yer almıyor,... ama hatırası burada bazı kişiler tarafından yaşatılıyor,... bu yüzden onun adının da burada yer alması doğru olacak sanırım.
A passing storm.
Öyle geçen bir fırtına.
Okay, it's just passing 20 feet.
6 metreyi geçti.
We think we know why you keep... passing out.
Neden sürekli bayıldığını çözdük galiba.
That occurred to me given your own passing out.
Senin bayılmanı düşününce buldum.
Look, Joy, your mother mentioned in passing that you've slept with thousands of men.
Bak, Joy, annen senin önceden binlerce adam ile birlikte olduğunda bahsetmişti.
But passing lightly from sex... you know, I'm finally beginning to understand why you sleep around so much.
Seks hakkında üstün körü bahsedecek olursak... Biliyor musun, sonunda senin neden o kadar çok erkekle takıldığını anladım.
By not passing,
Geçemediğine göre,
Passing through, helping out, learning.
Geçerken uğruyor, yardım ediyorum ve öğreniyorum.
I'm passing out maps.
- Ben broşürleri dağıtıyorum.
Brown, too, but they're not offering me a full ride, so I'm passing.
- Hepsinden mi erken kabul aldın? - Brown da var. Tam burs teklif etmiyorlar, o yüzden eledim.
If there's a threat... and Rawley's our guy... we need to know who he's passing this information to.
Eğer ortada bir tehdit varsa ve adamımız da Rawley ise bu bilgileri kimlerle paylaştığını bilmemiz gerek.
Look, it was a passing office romance, a-a fling between coworkers.
Geçici bir ofis romantizmi. Çalışma arkadaşları arası eğlence. Bu konuda iyiye benziyorsun.
You seem to be good at those. You're more than just a passing fling.
Sen geçici bir eğlenceden fazlasısın.
Her passing reminds us all of the fragility of life.
Onun vefatı bize hayatın kırılganlığını hatırlatıyor.
Lorelei Wright's passing reminds us of our place, our limitations.
Lorelei Wright'ın vefatı bizlere bulunduğumuz yeri ve sınırlarımızı hatırlattı.
I'm just passing through.
Sadece geçiyordum.