Pastures tradutor Turco
351 parallel translation
He maketh me to lie down in green pastures.
"Beni yemyeşil çayırlarda yatırır."
He maketh me to lie down in green pastures.
" O, yeşil çayırlarda uzanmamı sağlayandır.
He maketh me to lie down in green pastures.
Beni yemyeşil çayırlarda yatırır.
" He maketh me to lie down in green pastures...
" Beni yeşil çayırlara yatırır ;
Always straying to greener pastures and finding spinach.
- Hep daha yeşil otlaklara dalıyor ve ıspanak buluyor.
He maketh me to lie down in green pastures. He, uh... He, uh...
Beni taze çayırlarda yatırır.
" He maketh me to lie down in green pastures :
" Yemyeşil kırlarda dinlenmemi sağlar :
I got an idea I might find greener pastures in one of the dominions.
Ben de dominyonların birinde yeşil çayırlar dolu bir yer bulup gitmeyi düşündüm.
He maketh me to lie down in green pastures.
Yeşil çayırlarda uzanmamı sağlayan O'dur.
I'm not trying to crawl back into green pastures.
Yeşil çayırlara geri sürünmeye çalışmıyorum.
He makes me to lie down in green pastures, he leads me besides still waters, he restores my soul, my soul!
O beni yeşil otluklarda yatırıyor, O beni, durgun sulara götürüyor. O ruhumu yeniliyor, ruhumu!
Green pastures.
Yeşil otlar.
He finished with pastures, ended income.
Meraları bitirdi, geliri sıfırladı.
It is very interesting to note the difference of what it was before the Terra Institute, smooth pastures like this and the other a fully recovered ecosystem.
Terra Enstitüsü'nden önce ki pürüzsüz merayı ve şimdiki tamamen iyileşmiş ekosistemin farklılıklarını not etmek çok ilginç.
He maketh me to lie down in green pastures.
Beni yeşil otlaklarda yatırdı.
I gambled in green pastures, the dice were my cousins and the dolls were agreeable with nice teeth and no last names.
İki hafta boyunca doyasıya kumar oynadım, zarlar dostumdu kızlar idare ederdi, dişleri düzgündü, soyadlarını hatırlamıyorum bile.
Tomorrow we leave for the high pastures beneath God's holy mountain.
Yarın Tanrı'nın kutsal dağının eteklerindeki yaylalara çıkacağız.
I farm the lower pastures near the hall.
Ben konağın aşağı kısmındaki arazide çiftçiyim.
A good dog can lead the sheep to greener pastures and earn their gratitude.
İyi bir köpek koyunları çok daha yeşil çayırlara sürebilir ve böylelikle onların sonsuz minnettarlığını kazanabilir.
Like those green pastures they talk about.
Her taraf rengârenk bitkilerle dolu.
He maketh me to lie down in green pastures.
Beni taze çayırlarda yatırır.
I-it was embedded in a tree trunk up near the pastures.
Bir ağaç gövdesine saplanmıştı çayırın yakınındaki.
" He maketh me to lie down in green pastures.
Beni yemyeşil çayırlarda yatırır.
"He maketh me to lie down in green pastures."
Yeşil çayırlarda beni yatırır ve otlatır.
And greener pastures await the tired sinner, And honey flows like water.
Yeşil otlaklar yorgun günahkarı bekler, bal su gibi akar.
We laid him down over at the Golden Pastures.
Onu Golden Pastures'e yatırdık.
He could be on any train, with the deed to greener pastures.
Daha yeşil otlakların tapusuyla bir trenden inebilir.
" He maketh me to lie down in green pastures.
" O beni yeşil çayırlarda yatırır.
And before Jim and I can make out what's going on, all the bulls and cows are in pastures with their legs straight up like pegs.
Jim ve ben ne olduğunu daha anlayamadan, çayırdaki bütün inekler ve öküzler birer birer yıkılmaya başladılar.
He maketh me to lie down in green pastures... "
Beni yeşil çayırlara yatırır... "
A hindquarter of beef... from the rich pastures of Charolais.
Bir adet sığır ayağı..... Charolais'ın zengin otlaklarından.
I'll not want He takes me down to lie in pastures -
Beni çayırlarda... uzanmam için... almasını... istemem.
"He makes me lie down in green pastures."
"O beni yeşil kırlara salar."
" He maketh me to lie down in green pastures.
" Beni yeşil kırlarda yatırır.
He maketh me to lie down in green pastures. He leadeth me beside still waters.
O bana çimenliklerde sefa yaptırır ve beni serin sulara götürür.
Green pastures of plenty
Yemyeşil çayırlar vardı bolca
'Cause these pastures of plenty Must always
Çünkü bu otlaklar
On England's pleasant pastures seen And did the Countenance Divine Shine forth upon
# İngiltere'nin görünen otlaklarında # ve mutlak ilahiyat # parlıyordu üzerinden # bulutlu tepelerimizin
State stray, strap strident, stalagmite statute, status ploy boy yearling infant, babe, baby welt, chapped, sore, rapous rapacious, wild, agrestic domestic bucolic, idyllic Arcadian, pastoral pastures pasteurization deportation, separation annihilation masturbation craving, turgid languid, lurid father fatherly, godfather paternal, patriarch patronize electron, neutron, fuse tube, the radio tube... is made up of a glass container inside of which the component parts are placed in a vacuum.
Devlet serseri, kayış tiz, dikit yasa, statü manevra oğlan enik küçük çocuk, bebek, yavru şerit, çatlak, hassas, cezalı yırtıcı, vahşi, öfkeli evcil bukolik, idilik arkadyen, pastoral otlak pastörizasyon sınırdışı, ayırma yok etme masturbasyon özlem, abartılı.. ... ruhsuz, donuk baba babalık, büyük baba babadan kalma, aile reisi himaye elektron, nötron, sigorta lamba, radyo lambası... çeşitli elektronik parçaların içine vakumlanarak yerleştirildiği camdan yapılmış bir tüptür.
Found greener pastures, no doubt.
Kuşkusuz daha yeşil otlaklar bulmuştur.
On England's pleasant pastures seen
İngiltere'nin hoş otlakları üzerinde görükün
He maketh me to lie down in green pastures.
O beni yeşil otlaklara yatmam için yarattı.
" He maketh me to lie down in green pastures.
"Beni yeşil otlaklarda dinlendirir."
" He maketh me to lie down in green pastures.
" Beni yeşil otlaklarda dinlendirir.
Pastures are for planting now.
- Doğru. Meralar ekiliyor.
" He maketh me to lie down in green pastures.
"O beni yeşil çayırlarda yatırdı."
Ladies and gentlemen, in this age of quarter-section pastures... and tinhorn legislators who is riding our old trails... it's a real pleasure to welcome a vestige of that heroic era... that we just about lost.
Bayanlar ve baylar, dörtte birlik meralar... ve geçmişi kendilerine mal edip böbürlenen kanun koyucular çağında... o kaybetmiş olduğumuz kahramanlık çağının bir temsilcisini... ağırlamak gerçek bir zevk.
His honey's moved to pastures new.
Tatlısı yeni alemlere akıyor.
He maketh me to lie down in green pastures.
benim yeşil çayırlarda uzanmamı sağla.
" He maketh me to lie down in green pastures...
Beni O yarattı...
I have to pastures your new sheep.
Yeni nakliye için hala bekliyorum.