Patrón tradutor Turco
66 parallel translation
- Buenas noches, patrón. - Good evening.
- İyi akşamlar.
¡ Patrón.!
- Beyefendi!
¡ Patrón.!
Beyefendi! Evinize hoşgeldiniz.
If you permit, patrón, leave this piece to me, eh?
Beyefendi yüksek müsadenizle burayı bana bırakın, eh?
That never will they have a fiiner chance to kill the patrón.
Bir toprak ağasını öldürmek için bundan iyi şans olamaz.
Patrón, the food is ready.
Efendim, yemek hazır.
- Well, patrón?
- Ee, patron?
The patrón.
Ağamız.
- Hey, patrón.
- Hey patron.
Patrón, Blue is gone!
Patron, Blue gitmiş!
You are their patrón.
Onların koruyucusu sensin.
He said that the patrón was gonna drive it up to San Diego.
Patronun onunla San Diego'ya gideceğini söyledi.
The patrón was gonna drive it to San Diego.
Patron San Diego'ya giderken onu sürecekti.
But the patrón said, "Go to the south pasture," and that's what happened.
Fakat patron dedi ki, "güney otlağa git," ve olan oldu.
And the patrón, he had gone across to your country.
Ve patron, senin ülkene gitmişti.
But the patrón was kind enough to give me a bottle of mescal.
Fakat patron bana bir şişe meskal verecek kadar nazikti.
I'm gonna be a patrón.
Ben bir patrone olacağım.
Well, patrón, interested?
Peki, patron ilgileniyor musun? Evet.
- Sí, patrón?
- Evet, patron?
- Come on in. - Well, here I am, patrón.
- İşte geldim, patron.
Otherwise, I'll see you during office hours, patrón.
Aksi halde, seni ofis saatlerinde göreceğim.
I'm out of my depth now, patrón.
Boyumu aşıyor artık, patron.
North America's getting soft, patrón. And the rest of the world is getting tough.
Kuzey Amerika yumuşuyor, patron dünyanın geri kalanı sertleşiyor.
What about the money, patrón?
Para ne olacak, patron?
We gotta go, patrón.
Gitmeliyiz, patron.
Patrón, it has not been easy.
Patron, hiç kolay değildi.
Patrón, if I have offended you- -
Patron, sizi kırdıysam- -
Eleven years, patrón.
Onbir yıl patron.
I do, patrón.
Gösteriyorum patron.
Patrón, he say, someone will come to revenge for him.
Patron, diyorki... birisi onun intikamını almak için gelecekmiş.
- Patrón, please. Double.
- Duble tekila lütfen.
I don't think the patrón would want me to give him to you without a saddle.
Patronun onu sana eyersiz vermemi isteyeceğini sanmıyorum.
Patrón.
Patrón.
Men, this is the patrón, Mr. Hiram Gummer.
Beyler, bu patronumuz. Bay Hiram Gummer.
Patrón, I spend the night here.
Bayan, geceyi burada geçireceğim.
El gusto es mío, patrón.
El gusto es mío, patrón.
We just need some more patrón, compadre.
Biraz daha ısınmamız lazım, haydi patron.
- No, patrón. I don't use anymore.
Artık kullanmıyorum.
And you, patrón, if anything goes wrong. It will not only be his life that is lost.
Ve sen patron, işler ters giderse tek bedel ödeyen o olmaz.
Patrón, patrón, patrón...
Patron, patron...
It's amazing where 10 shots of Patrón will get you.
10 kadeh Patrón insana neler yaptırıyor.
- Oh, yeah, and a Patrón pineapple for my son.
- Bir de oğlum için ananaslı tekila ver.
A toast, or a waffle, a shot of Patrón?
Tost, waffle, bir fırt tekila?
One shot of Patrón and tough guy with the hat over there, he wants a Cosmo.
Bir kadeh Patron. Şuradaki şapkalı adam da Cosmo istiyor.
Shot of Patrón, please.
Bir kadeh Patron, lütfen.
Patrón!
Patrón!
- Patrón!
- Patrón!
- Sí, patrón.
- Evet, efendim.
- Patrón.
- Beyefendi.
He will not kneel, patrón.
Diz çökmeyecek, patron. O çok gururlu.
I find him in the kitchen, bottle of Patrón and the Times.
Yaklaşık sekiz yıl önce onu mutfakta buldum. Elinde bir şişe tekila ve bir gazete vardı.