Pitiful tradutor Turco
982 parallel translation
I must've have looked that pitiful.
Bana acımış olmalı.
Frankly speaking, how pitiful I am!
Açıkçası çok acınası bir halim vardı!
After a futile battle in the courts Sam Vettori, former gang leader today presented a pitiful figure as the hangman's noose was placed around his neck. "
Mahkemede verdiği boşa savaştan sonra eski mafya lideri, Sam Vettori bugün, boynuna ip geçirildiği sırada, acınası bir görüntü sergiledi. "
It's a pitiful situation.
Gerçekten acıklı bir durum.
That's the pitiful one.
En acınacak olanı budur.
Pitiful when one's luck changes.
Birinin talihinin dönmesi, acınası bir durum.
It's pitiful.
Çok acıklı.
Although I adore you There is a half because I am pitiful to you
Seni sevmeme rağmen bir tarafım senin için üzülüyor.
Is there anything more pitiful?
Bundan daha acıklı bir şey olabilir mi?
Only what I could save from my pitiful stock.
Mallarımdan kurtarabildiklerim.
For 15 years I have struggled to keep this pitiful boy alive.
15 yıldır bu zavallı çocuğu yaşatmaya çalışıyorum.
- It's pitiful.
- Çok acı.
You're the most pitiful creature I've ever known.
Sen tanıdığım en acınası varlıksın.
That's villainous, and shows a most pitiful ambition in the fool that uses it.
Kötü bir şey bu. Acıklı bir budalalık bu yoldan tutunmaya çalışmak.
Come, seeling night, scarf up the tender eye of pitiful day ;
Gel, ey gece! Bağla gözlerini yumuşak yürekli gündüzün.
They're pitiful objects, these poor fellows.
Zavallı nesneler, zavallı dostlarımız.
That same night, we sent for Eve's things, her few pitiful possessions.
Aynı gece, Eve'in eşyalarını aldırdık, acınacak durumdaki mallarını.
She was so docile, she was almost pitiful.
Çok uysaldı. neredeyse acınacak haldeydi.
It was pitiful to watch her.
Onu izlemek çok acıklıydı.
Human beings are such pitiful creatures... and so weak.
İnsanoğulları çok zavallı..... ve çok güçsüz yaratıklardır.
Jumpei Kayama, a pitiful wronged former soldier.
Jumpei Kayama, zavallı, haksızlığı uğramış eski bir asker.
And I, with my pitiful salary at the school...
Okuldan aldığım küçücük maaşla...
They are pitiful.
Acıma duygusuyla dolu bizim yüreklerimiz.
I was once one of those pitiful wretches you see down there.
Ben de bir zamanlar, o aşağıda gördüğünüz zavallılardan biriydim.
But if you go back, what a pitiful waste it'll be
Ve dönecek olursan, çok yazık olacak.
The sea has flowed calmly for 760 years after the pitiful end of the Heike family
Heike ailesinin acıklı sonundan sonra deniz 760 yıl boyunca sakin bir şekilde akmıştı.
Pitiful performance, I thought.
Oyunculuk çok kötüydü.
- What is that pitiful object?
- Bu zavallı şey de ne?
I would to God my heart were flint, like Edward's... or Edward's soft and pitiful, like mine.
Keşke ben de yufka yürekli, hassas biri değil Edward gibi taş yürekli olsaydım.
- You are pitiful!
Cennet!
Rather pitiful, as a matter of fact.
Çok yazık, gerçekten.
At the foot of those mountains, see? From this height, it seems almost pitiful.
Dağların eteklerinde, bu yükseklikten acınacak gibi görünüyor zaten.
How pitiful.
Ne yazık.
No, it wasn't pitiful.
Hayır, acınası değildi.
The way you talk about leaving the air force, finding some pitiful way of earning living, just to be here with your Japanese wife.
Hava Kuvvetleri'nden ayrılmaktan söz ederken hayatını kazanmak için ne yapacaksın? Bunu sadece bir Japon eşle yaşamak için yapacaksın.
To look pitiful.
Acındıracağız halimize.
Pitiful, those young women.
Acı verici, şu genç bayanlar.
Flying around the pylons, you may have the look of eagles, but down here you're a pitiful, blind man.
- Senin mi? Pilonların etrafında uçarken kartal bakışın olabilir ama burada yerdeyken acınası kör adamın tekisin.
But, Alan, that's such a pitiful answer.
Ama Alan, çok acıklı bir cevap bu.
That's such a good, kind, pitiful answer.
Bu ne kadar iyi, nazik ve acıklı bir cevap.
You're pitiful. You'll end up alone like a dog!
Sonun bir köpek gibi olacak.
- You're pitiful.
- Git, haydi buradan!
Deeper than that pitiful, twisted lump of flesh - deeper even than that misshapen skeletal mask.
O zavallı, çarpık suratının altına. O yamuk iskeletin derinine.
It isn't just an antique shop where you pick up the pitiful remnants of other people's failures.
Burası sadece insanların yitik, acıklı hatıralarının alındığı bir antika dükkanı değil.
But the personal meaning... they have had for us is incommunicable, as is the secrecy of private life in general, regarding which we possess nothing but pitiful documents.
Fakat bizim için özel anlamı... dışavurulmazdır ; genelde özel hayatın gizliliğinde olduğu gibi, sahip olduklarımızın acıklı belgelerden başka bir şey olmadığını düşündüğümüzden.
Oh, that was pitiful.
O kısmı çok acıklı.
Pitiful Xia, these few months
Ne kadar endişeli görünüyordu kim bilir.
Xia, Xia, pitiful Xia
Xia, Xia.
How pitiful.
Çok üzücü.
Pitiful?
- Yazık size! - Yazık mı?
He said that I'm pitiful.
Haydi Luca gel!