Plain tradutor Turco
4,679 parallel translation
Plain old Howard Wolowitz is the best guy I know.
O eski Howard Wolowitz benim tanıdığım en iyi adamdır.
Hey, why aren't you eating any chicken and just eating plain rice?
Nasıl tavuk yemeden sadece pilav yiyorsun?
But why would Dozier hide the file of a patient who died of a plain old infection?
Ama Dozier neden sıradan bir enfeksiyondan ölen hastasının raporunu saklasın ki?
Let me say this again in plain English.
simdi sana en basit sekliyle anlatayim.
Yeah, but if you look at his bank accounts, plain vanilla.
Evet, ama banka hesabına bakarsan hiçbir hareket yok.
He made it very plain it wasn't a question of leaving Queen, it was just something he wanted to do and get done.
Bunun Queen'den ayrılma meselesi ya da onun gibi bir şey olmadığını açıkça ortaya koymuştu. Bu sadece yapmak istediği bir şeydi ve yaptı.
Just plain, ordinary, Joe Bloggs on the street, really.
Gerçekten sade, sokaktaki sıradan biri gibi.
And the reason that I had done that is because Freddie had always made it very plain that he was not precious about what he produced.
bunu yapmamın sebebi, Freddie her zaman değerli olanın ürettiği şey olmadığını açıkça söylerdi.
# If it's really meant to be # So plain to see # Everybody, everybody... #
d It was really meant to be d So plain to see d Everybody, everybody... d
This is just plain freaky.
Bu şey oldukça korkunç.
I was lost in a forest and the trees had claws and when I finally escaped there was a plain.
Bir ormanda kaybolmuştum ve ağaçların pençeleri vardı ve sonunda kaçtığımda ise bir ova vardı.
Well, it's written right here in plain English.
- Bu ne ya? - Açık bir dille yazılmış.
That's a booty call, plain and simple.
Bu bir seks daveti, açık ve basit.
So it's not surprising that his plain-speaking Macedonian generals became outraged at his decadent clothing and his increasingly foreign habits.
Makedonyalı generalleri onun düz konuşması, değişen giysileri ve giderek artan yabancı alışkanlıkları çileden çıkarıyordu.
Look, I'm gonna make this real plain and simple for you.
Her şeyi senin için basitleştireyim.
They're traitors, plain and simple.
Onlar birer hain, açık ve net.
It was hanging in plain sight.
Ortalık yerde asılı haldeydi.
It was hidden in plain sight throughout the trial.
Tüm dava boyunca göz önünde saklıydı.
It turned out they'd been hidden in plain sight.
Normal görüşün dışında oldukları ortaya çıktı.
Plain and simple.
Bu kadar basit.
Plain as day.
Apaçık ortada.
"There, Arthur will meet his end, upon that mighty plain."
Orada, o kudretli ovada, Arthur ölümüyle yüzleşecek.
He was just a plain and simple man who each night tucked me in my bed.
Hayır. Sıradan, sade bir adamdı. Her gece beni yatağıma yerleştiren kişiydi.
"The ice slides down from the plain so it's in squares."
"Buz bir düzlüğe düşer o yüzden kare içinde kalır."
Pursue them to the Aoolian Plain.
Aoolia Ovası'na kadar takip edin.
Let's hope doing business on a first-name basis will be conducive to plain speaking and clear understanding.
İlk isimlerimizi kullanarak iş yapmayı umalım ki birbirimizi daha net anlayalım ve daha sade konuşmamızı sağlasın.
To plain speaking.
Açık konuşmaya.
♪ We will rally from the hillside ♪ ♪ We'll gather from the plain ♪
Dağ eteklerinden geleceğiz Ovalardan geleceğiz
They were all - most of them were just plain gunned down in cold blood.
Onların hepsi deyim yerindeyse soğukkanlılıkla vuruldu.
But he's plain evil.
O tam bir şeytandı.
Those people outside will find it very hard to believe it wasn't murder, plain and simple.
Mahkemenin dışında toplanan insanlar bunun cinayet olmadığına inanmakta güçlük çekecektir, bu kadar basit.
How's this for plain and simple?
"Bu kadar basit" için bu nasıl peki?
Plain old black tuxedos.
Düz, eski, siyah smokinler.
- That's just plain stupid.
- Bu tamamen aptallık.
In your heart of hearts, you know... the plain and simple truth.
Kalbinin derinliklerinde açık ve yalın gerçeği biliyorsun.
It's just that plain and fucking simple.
Bu kadar basit.
Plain, thank you.
Teşekkürler.
It's a plain cloth with the image printed on it.
Bu düz bir bez üzerine basılmış.
What about the bald ones?
Onlar Plain shirt ( düz forma ) takımı.
Goal, for the Baldies!
Plain shirt takımı için bir Gool.
And the best place to hide sometimes is plain sight.
Ve bazen en iyisi göz önünde saklanmaktır.
Allow me to make plain what we've both been thinking.
İzin ver de ikimizin de düşüncelerini basit bir hâle getireyim.
Or maybe we're just murderers, plain and simple.
Ya da bizler sadece katilizdir, bu kadar basit.
Plain and simple.
Havada karada.
It was "plain and simple."
"Havada karada" idi.
Plain and simple.
Kısa ve öz olsun.
Plain as day.
Dün seni merdivenlerden inerken gördüm.
Plain.
Sıradan giyin.
Just plain white with the flags. Ooh!
Sade beyaz ve bayraklar.
I love me some rain on the African plain.
Yağmurlu Afrika düzlüklerini çok severim.
Or just plain stupid?
Yoksa katışıksız aptalın teki misin?