Playing games tradutor Turco
1,734 parallel translation
Make sure he's done playing games.
Sadece bir şey söylemeden önce... onun bir dolap çevirmediğinden emin ol.
If you're going to waste our time on playing games and phony remorse, I'll pull the plug right now.
Zamanımızı oyunlar oynayarak... ve sahte bir vicdan azabıyla harcayacaksınız... bağlantıyı derhal keseceğim.
Look, we've been really good, playing games.
Bakın, çok uslu durduk, oyunlar oynadık...
No, no, I think you're playing games with me, young lady.
Hayır, hayır, sanırım benimle akıl oyunları oynuyorsunuz, genç bayan.
I think, perhaps it's you who's playing games with me.
Sanırım benimle akıl oyunları oynayan sizsiniz.
Are you fucking playing games?
Oyun mu oynuyorsun bizimle!
You like playing games? Hmm?
Oyun oynamayı seviyorsun, değil mi?
Playing games with us?
- Bizimle oyun mu oynuyorsun?
I can't believe you can even think about playing games at a time like this, man.
Böyle bir zamanda nasıl oyun oynamayı düşünebiliyorsun aklım almıyor.
I ain't playing games. I'm a professional.
Oyuncaklarla oynamıyorum, ben bir profesyonelim.
Don't start playing games with yourself. It's just an old house.
Hayal görmeyi bıraksana Burası sadece eski bir ev.
Stop playing games with me.
Benle oynamayı kes
- We like playing games, don't we?
- Kâğıt oynuyoruz, değil mi?
Still think we're playing games here, Dennis?
Hadi düşün Burada oyun oynuyoruz değil mi, Dennis?
Somebody's playing games.
Birileri oyunu oynuyor.
Are you playing games with me?
Benimle oyun mu oynuyorsunuz?
Hey, stop playing games!
Hey, oyun oynamayı bırakın!
Playing games is not going to be good for either of us.
Dümen çevirmek ikimizin de yararına olmaz.
To repay me, you show up late, turn away callers, get everyone playing games on the floor...
Bana karşılık veriyorsun, geç geliyorsun, telefon edenleri başından kovuyorsun herkesle oyunlar oynuyorsun...
I'm not playing games with you.
Seninle oyun oynamıyorum.
Playing games.
Ciddiye almıyorsun.
David, if you wanna win the game of love, maybe you should stop playing games with women.
David, eğer aşk oyununu kazanmak istiyorsan belki de kadınlarla oyun oynamayı bırakmalısın.
And now I'm looking for... a companion, and I know that the way to go about that is to stop playing games and to stop being scared of... whatever and to be up-front with my feelings.
Ama şimdi bir yoldaş arıyorum. Bunu bulmaya giden yolun ise oyun oynamayı bırakıp korkmamam gerektiğini duygularım konusunda açık olmam gerektiğini anladım.
She is playing games with you.
Bunun anlamı seninle oyun oynuyor, doğru değil mi?
You're sitting here playing games.
Sense oturmuş oyun oynuyorsun.
Do you think I'm playing games?
Oyun oynadığımı mı sanıyorsun?
They're not gonna start playing games.
- Evet. Bununla oyun oynayacaklarını sanmıyorum.
You really think you can get to the top by playing games, don't ya?
Oyunlar oynayarak gerçekten en tepeye ulaşabileceğini mi düşünüyorsun?
They were playing games that ended up actually harming everybody.
Sonunda herkese zarar verecek oyunlar oynuyorlardı. Şimdi de kurumsal açgözlülüğü heceleyelim! :
- You're playing games with me.
Benimle dalga geçiyorsun, değil mi?
Most nights he spends his free time there playing games, trading songs.
Çoğu geceler öyleydi. Bütün boş zamanını orada oyunlar oynayıp, müzikler dinleyerek geçiriyor.
Playing games?
Oyun oynamak?
You're all playing games?
Oyun mu oynuyorsunuz?
Cuddy's not playing games, she's not looking for leverage.
Cuddy oyun oynamıyor. Denge sağlamaya çalışmıyor.
Playing in a tournament London, broke his arm in the games.
Londra'da bir turnuvada oynuyordu, oyunda kolunu kırmıştı.
Someone's playing fucking games with me.
Birileri benimle oynuyor olmalı.
That's not true. I've been playing video games my whole life, and look at me.
Bu doğru değil, bütün hayatım boyunca video oyunlar oynadım, bana bir bak.
He spends all his time on his own, Adrian. Playing these computer games.
Bütün vaktini bilgisayar başında oyun oynayarak geçirir, Adrian.
I don't know what mind games you are playing with me lady, but it ends here! I don't believe this.
İnanamıyorum.
- I think it's time we stop playing these little games.
- Bu küçük oyunlara son vermeliyiz.
- What games are we playing, irving?
- Hangi oyunu oynuyor muşuz, IRVING?
All I know is she stole my suitcase, invaded my space, and enjoys playing little mind games with me!
Tek bildiğim valizimi çaldığı, yerimi işgal ettiği ve benimle küçük akıl oyunları oynamaktan hoşlandığı!
Playing video games, eating junk food.
Video oyunu oynayıp, abur cubur atıştırıyor.
Today, you will have the honor of playing one of the greatest games ever invented.
Bugün yapılan en iyi oyunu oynama onuruna sahip olacaksınız.
Principals have reported that kids are playing more cooperative games and less aggressive.
Müdürler çocukların daha az agresif, daha işbirlikçi oyunlar oynamaya başladığını söylüyor.
He says... If I'm going to spend all my time playing video games, I might as well be moving.
Babam dedi ki eğer bütün zamanımı oyun oynayarak geçirirsem daha iyi oynayabilirmişim.
Um, listen, I hope that you didn't freak out about, you know, what coop said about... you living with mom and playing video games all day, because... you-
Um, dinle. Umarım Coop'un söyledikleri senin için sorun olmamıştır.. Şu annemle yaşaman ve video oyunlarıyla ilgili olanlar, çünkü...
You're playing your old video games?
- Eski video oyunlarını mı oynuyordun?
So, you know how you're always playing those scratch card games?
Demek o kazı kazan oyunlarını devamlı oynuyorsun?
I'm done playing your stupid games.
Aptal oyunlarınızı oynamaktan artık bıktım.
And I am not interested in playing any more of your stupid games!
Ve aptal oyunlarına eşlik etmekle ilgilenmiyorum artık!