English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ P ] / Poison

Poison tradutor Turco

8,513 parallel translation
Okay, Gary, what's your poison?
Gary, ne içersin?
'but a deadly poison and a powerful hallucinogenic.'
'ama ölümcül bir zehir ve güçlü bir halüsinojendir.'
A colourless, odourless poison, just sitting there, in your pocket.
Renksiz, kokusuz bir zehir, Cebinize bile sığar.
But the morgue, my lab, thanks to a Trouble, they're still overrun by poison gas with a face.
Ama morgda ve laboratuvarımda bir sorun sağ olsun hâlâ yüzü olan zehirli bir gaz var.
You ever go camping, accidentally wipe your ass with poison oak?
Kampa gidip de kıçını yanlışlıkla zehirli meşeye sildiğin oldu mu?
But if I write Junior up, Irving's the camper and I'm the poison oak.
Ben Junior'la ilgili tutanak tutarsam Irving kampçı oluyor, ben de zehirli meşe oluyorum.
Poison'em like rats, I say.
Fare gibi zehirleyin diyorum.
- Sam : Poison idea.
- Poison Idea.
With the bitter scent of poison?
Keskin zehir kokusuyla mı?
Patients enduring round after round of poison pumped into their system so they can spend what days they have left by the toilet, puking and bald.
Hastalar seanslar boyunca sistemlerine pompalanan zehrin acısına katlanıyorlar. Sonra da kalan günlerini tuvalet başında kel ve kusarak geçiriyorlar.
Is it poison?
- Zehirli mi?
I know this is painful, but poison is...
Acı verici olduğunun farkındayım ancak zehir...
- What's your poison?
- Zehir nedir?
Your dad has enough to worry about without worrying if I'm going to poison the dogs again.
Babanın köpekleri tekrar zehirleme ihtimalimden daha önemli olan ve ilgilenmesi gereken şeyler var.
Poison?
Zehir mi?
He will poison you with his vile ways and his evil faith.
Dolap çevirip şer inancıyla zehirler seni.
If you make the poison, make the f'ing antidote, too, right?
Madem zehri yapıyorsun, o zaman panzehirini de yap, değil mi?
You'll expose your dad to radiation, poison his house by brushing your teeth, using the toilet.
Babana da radyasyon bulaştırırsın. Her dişini fırçaladığında veya tuvalete gittiğinde evini zehirlersin.
Poison gas!
Zehirli gaz! Dışarı çıkın!
Betrayal, lies, poison...
İhaneti, yalanları, zehri.
It was poison.
Bir zehirdi.
Some poison?
Biraz içki ister misin?
He'd think we were trying to poison him against his father.
Onu tekrar babasına karşı doldurduğumuzu düşünecektir.
When Dorothy Duncan was a 16-year-old nursing student, she killed five kids with poison candy... for homework, she said.
Dorothy Duncan 16 yaşında bir hemşire öğrencisiyken 5 çocuğu zehirli şekerle öldürmüş. Ödev için yaptığını söylüyor.
I'm not trying to poison you, son.
Seni zehirlemeye çalışmıyorum evlât.
By using a paste "made from the skin of the poison dart frog. Anura Dendrobatidae."
Bu ayin, zehirli sarı kurbağa Anura Dendrobatidae'nin derisinden yapılma bir macunla yapılıyor. "
Apparently, you mix the poison frog skin powder with water, stir it into a paste, then you have to pierce an ear, and rub the paste into the...
Zehirli kurbağa derisi tozunu suyla karıştırıp macun hâline getirip kulağını delip macunu kulağına...
You designed a poison gas, Howard?
- Zehirli bir gaz mı yaptın Howard?
Poison and guns aren't the way he operates.
Zehir ve silahlarla işlerini halletmiyor o.
Well, he still believes that the poison was meant for him,
- Hâlâ zehrin onun için amaçlandığını mı sanıyor?
Take the DNA out of a virus, and you can use it to deliver medicine instead of a poison, but you need a very powerful virus.
Bir virüsün DNA'sını alırsan, onu zehir yerine ilaç olarak kullanabilirsin. - Ama çok güçlü bir virüs gerek.
Yeah, but this is like some Twilight Zone level stuff, and I say that knowing full well that we have a guy locked up in our basement who can turn himself into poison gas.
Evet ama bu Alacakaranlık Kuşağı seviyesinde bir olay. Ve bodrum katımızda kendisini zehirli gaza çeviren birisinin kilitli olduğunu çok iyi bildiğimi söyleyebilirim.
Trimethylmercury 32 is a relatively fast-acting poison.
Trimetilcıva 32, oldukça hızlı tepki gösteren bir zehir.
- Poison.
- Zehir.
Our next quarry is Poison isn't it.
Yeni hedefimiz'Zehir'burada değil.
Are you sure that Chris hunts Poison tomorrow?
Chris'in yarın'Zehir'i avladığından emin misin?
Poison is so tough.
'Zehir'çok dişli.
Poison was bait to keep Chris away from the Colony.
'Zehir', Chris'i Koloni'den uzak tutmak için bir tuzaktı.
I stopped the poison spreading.
Zehrin yayılmasını engelledim.
- Have a whiff of poison, turtle scum!
- Zehirli bir kokusu var, pislik kaplumbağa!
You put enough poison in a mountain, eventually it's gonna slide down into the valley.
Bir dağa yeteri kadar zehir yerleştirirsen eninde sonunda vadiye doğru kayar.
Is this so I can overcome my fear of snakes and poison ivy?
Bu, yılanlar ve zehirli sarmaşık korkumu yenebilmem için mi?
Your doctor has officially given me the green light to serve you poison again.
Doktorun sana yeniden zehir vermem için bana resmi izni verdi.
Nance, I don't know what kind of poison Siringo has been feeding you...
Nance, Siringo seni ne tür bir zehirle besledi bilmiyorum...
But I had two hours to follow you, poison you and place your body next to Kaub's.
Seni takip ettikten sonra, seni öldürüp, cesedini Kaub'unkinin yanına koymam için iki saatim vardı.
Uh, poison, actually, but no.
Zehirlerler kendilerini, ama hayır.
Her poison will destroy you all, unless you find and kill her first.
Siz önce onu bulup öldürmezseniz yaydığı zehir hepinizi mahvedecek.
And each of us who has allowed the shape of another person's nose or the colour of their skin, or the manner in which they worship their god to poison our feelings toward them has known the loss of reason that led Eichmann to his madness
Başka birinin burun yapısı derisinin rengi kendi tanrısına tapma şekli herhangi birimizin onlara karşı olan hislerimizi zehirliyorsa bu Eichmann'ın deliliğine yol açan anlayış eksikliği olarak bilinmelidir.
I thought poison.
Zehirlediler sandım.
Yes, it's poison.
- Evet, zehirli.
Poison.
Zehir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]