Poké tradutor Turco
1,646 parallel translation
I guess cos if they got too cold, they'd poke a whole in the package.
Eğer çok soğurlarsa bütün paketi deler geçerler, bu yüzden olmalı.
Go and poke fun at your own Dad.
Sen git kendi babanla dalga geç.
Plus it'll give you a chance to poke around the school and ask some questions. / Okay.
Ayrıca okulda dolaşıp sorular sorma şansın da oldu. / Tabi.
I'll poke it out where there's light.
Tamam, beni bekle.
For example, I was just thinking how much fun it would be to dig up his body and poke it with a big stick.
Örneğin büyük bir sopayla kazıp onun cesedini çıkarmak eğlenceli olabilir
You mind if we head up, take a look, poke around a little?
Girip bakınmamızın, kurcalamamızın sakıncası var mı?
that's right, pal. 'Cause when you come in here and poke her, it hurts her.
Doğru dostum çünkü buraya gelip onu dürtünce canı acıyor.
- Are we going to poke at a computer or are we going after your man Eko?
Bilgisayara bakmaya mı, yoksa dostun Eko'yu bulmaya mı gidiyoruz?
Because when he wants to hurt, he knows just where to poke a sharp stick.
Çünkü acı vermek isterse nereden sokacağını çok iyi biliyor.
And never poke a gym teacher in his chest in front of his class.
Ve asla bir beden hocasını, sınıfının önünde itip kakmamalısın.
Every day, people come in here and poke and prod at me like I'm a piece of meat.
Her gün insanlar buraya gelip beni gazlıyor ve sanki bir et parçasıymışım gibi beni özendirmeye çalışıyorlar.
Poke a stick in her eye. Imagine how interesting she'll be then.
Madem daha korkunç olmasını istiyorsun o zaman gözüne bir kürdan sok.
Somebody's gonna poke an eye out.
Şimdiden saçma olmaya başladı. Birinin gözü çıkacak.
That's not a poke in the eye, so to speak.
Hiç yoktan iyidir. Ne diyorsun? .
- I'll poke your eyes out.
- Gözlerinizi oyarım!
I gave Maria José a good poke yesterday.
Dün Maria José'yi iyice tokatladım.
Poke the fucker right up inside her!
En dibine kadar sok!
Poke him, poke him!
İt onu, it onu!
Come on, poke him!
Hadi, it onu.
Well, who'd chain you to the radiator and poke you with a stick?
Peki, seni kim radyatöre zincirleyip sopayla dürtecek?
I'll be damned if I'm gonna let the feds poke around in my personal life.
Federallerin özel hayatıma burunlarını sokmalarına izin verirsem mahvolurum.
You're gonna allow some complete stranger to poke into your life?
Hiç tanımadığın birinin hayatını kurcalamasına izin mi vereceksin?
Trying to get him to poke me in the eye?
Beni cezalandırsın diye mi uğraşıyorsun?
Let him poke Dan in the eye.
Bırak Dan'i cezalandırsın!
Someone should go over there and poke him, see if he flinches.
Biri gidip onu çimdiklemeli, belki kıpırdar falan.
A little poke.
Küçük bir batma.
I Am Not Having A Child Poke Around In Lady Town.
Edep yerimi bir çocuğun ellemesini istemiyorum.
I try to save them from themselves, but no good deed goes unpunished, so, uh, one of'em takes a poke at me.
Onları kendilerinden kurtarmaya çalıştım, ama hiçbir iyi eylem cezasız kalmaz, onlardan bir tanesi bana dirsek attı.
You two want to head to the urinals and poke it out?
İşinizi tuvalete gidip halletmek ister misiniz?
Why not open the hood and poke around.
Neden kaputu açıp içine bakmıyorlar ki?
Honestly, I don't know anyone who wouldn't wanna take a good poke at her.
Doğrusunu istersen, ona bir tane patlatmak istemeyen biri var mıdır bilemem..
Hey, don't get me wrong, I always liked your cousin, but whacking Phil's brother was a major poke in the ass.
Hey, beni yanlış anladın. Kuzenini hep sevdim, Phil'in kardeşini vurmak en saçma hareketti.
Careful where you poke down there. I'm gonna need that later.
İğneye dikkat et oralarda, ona daha sonra ihtiyacım olacak.
I'll poke around.
Araştıracağım.
It's silly to poke a wasps'nest!
Arı kovanına çomak sokuyorlar!
Wont even let me poke my head out!
Başımı çıkarmama bile izin vermeyecekler!
First a peek, then a poke.
Önce tur at, sonra yatağa.
Do you think people will flock just to poke through his belongings?
İnsanlar ona ait şeylere üşüşürler mi sizce?
The ice sheet is a staggering four kilometres thick so only the peaks of high mountains, called nunataks, can poke through.
Buz katmanı 4 km kalınlığında dolayısıyla yalnız "nunatak" denen, yüksek dağ doruklarını görebiliyoruz.
I'm just the latest in a long tradition of scientists who have come here to poke, probe and measure the glacier in the name of science.
Ben ; bilim adına buraya gelerek buzulda inceleme, sondalama ve ölçümler yapma geleneğinin yalnızca son halkasıyım.
- Don't poke.
- Dürtükleme.
I'll poke it, and prod it, and keep it nice and sore.
Seni ikide bir dürtükler, acını hatırlatırım.
How deep did you poke?
Ne kadar derin şişledin?
I'm gonna poke several this time.
Bu seni sefer bin defa şişleyeceğim.
And lady, let's play some poke
Bayan, mümkünse poker..
Just poke the bimple.
Sadece sivilceyi sık.
- If you can find a man to pay for the first and poke you up for the last.
İlki için para verecek sonuncu için de laf etmeyecek bir adam bulabilirsen
I mean, you poke the poon she marries the next guy she dates after you.
Mala vuran sensin ve o gidip senden sonraki adamla evleniyor.
You're just like those stupid United Nations people that poke around, seeing if one of us will talk.
Siz de, etrafta dolanan ve aramızdan birinin konuşup konuşmayacağını sınayan şu aptal Birleşmiş Milletler görevlilerine benziyorsunuz.
We're fucked. " ( SINGING ) Here's a poke at you You're gonna choke on it, too
Al sana, bir şamar yiyeceksin Sen de dumura uğrayacaksın
Everybody doesn't poke their eyes out, asshole.
Herkes tavukların gözlerini deşmiyor it herif.