Programmed tradutor Turco
1,625 parallel translation
Mom, was Dad abducted by aliens and replaced by an identical creature programmed to love?
Anne, babam uzaylılar tarafından kaçırılıp sevmeye programlanmış bir yaratıkla mı değiştirildi?
- Programmed cellular death, genetically altered to a high degree of precision.
Genetik olarak yüksek derecede hassaslıkla değiştirilmiş ve programlanmış hücresel ölüm.
As a warship I'm not optimally programmed for aesthetic distinctions however, I'd have to say this music is NOT my taste.
Bir savaş gemisi olarak estetik ayrım için programlanmadım ama bu müziğin bana göre olmadığını söyleyebilirim.
I'm programmed to carry out orders.
Emirlere uymak için programlandım.
This could be thought that they were programmed to do it subconsciously.
Bu da bende onlar farkında olmadan bu şekilde yönlendirildikleri kuşkusunu uyandırdı.
I programmed this file to send if I didn't delete it in 24 hours.
Bu program dosyasını 24 saat içinde silmessem gönderilmek üzere ayarladım.
They could be sleeper agents programmed to perfectly impersonate human beings until activation.
Aktif hale getirilene kadar insan gibi hareket etmek için programlanmış ajanlar olabilirler.
I am not programmed to follow your orders.
Emirlerine uymaya programlı değilim.
I am programmed to follow your commands.
Emirlerinizi yerine getirmeye programlandım.
The Aquascum is programmed to scan your tank... every five minutes?
Akvatemizleyici akvaryumunuzu beş dakikada bir taramaya programlı mı?
Can't they be programmed to eat anything other than oil?
Petrol harici bir şey yemeye programlanamazlar mı?
Sure, they radically they could be programmed to....
Elbette, radikal olarak, programlanabilirler...
These little robots could be programmed to destroy...
Bu küçük robotlar, programlanabilir ve...
They're programmed to destroy only the middle
Sadece ortayı yok etmeye programlandılar
They could be sleeper agents programmed to perfectly impersonate human beings... until activation.
Aktif hâle getirilinceye kadar insan olduklarını düşünecek şekilde programlanmış olabilirler.
Combat cyborgs are being programmed with MP personal data.
Tüm savaşçı siborglar polislerin kişisel verileriyle programlanmış.
I am programmed for strict punctuality.
Dr. Venture'ın efsanevi bilimsel meraklılığı da doğal olarak açığa çıkacak.
It may tell us who programmed it.
Tekrar eden kod parçaları, programcısını gösterebilir.
It will transmit images back to my PDA that Marshall programmed to identify fractures, scar tissue, or implants.
Çektiğin görüntüler benim cep bilgisayarıma aktarılacak. Marshall bıçak altına yatmış birinin yaralarını, dikişlerini ya da dokularını gösterecek bir tür program yükledi.
The transmitter's programmed to send a signal 12 hours from now.
Verici 12 saat sonra sinyal vermeye ayarlandı.
all weapons programmed and ready, and awaiting your command.
Bütün silahlar programlandı ve saldırı emrin bekleniyor.
If you were aware of your grandmother's intentions and programmed the GPS, you're guilty of aiding and abetting in the murder of three people.
Anneannenin niyetini bilip de cihazı programladıysan üç kişinin öldürülmesinde suç ortağı olursun.
I've programmed the irradiation sequence.
Radyasyon yayma işlem dizisini programladım.
The Subcommander programmed the medical computer.
İkinci kaptan tıbbi bilgisayarı ayarladı.
Our sentinels are programmed to shoot and kill any armed visitors.
Nöbetçilerimiz herhangi silahlı ziyaretçileri vurup öldürme emri aldılar.
The Scarran sentinels are programmed... to kill any non-station personnel carrying weapons.
Skarra nöbetçileri kesin emir almış.... karakol personeli olmayan ve silah taşıyan kişileri vurma konusunda.
I have reached the limits of my programmed functions.
Programlanmış fonksiyonlarımın sınırlarına ulaştım.
It's programmed to find the shortest route.
En kısa yolu bulmaya programlanmış.
It's homemade. The guy programmed it himself.
Adam kendi kendine programlamış.
The night before, you broke into his garage and replaced his global positioning disk... with one you programmed yourself.
Bir gece önceden, garaja girdin ve global yer belirleme diskini değiştirdin... kendi programladığınla.
! I have programmed TiVo to record over fifty hours of the History channel.
TiVo'yu 50 saat boyunca Tarih Kanalı kaydedecek şekilde ayarladım.
The computer is programmed to maintain the community.
Bilgisayar toplumu korumak için programlanmış.
I programmed it in for you.
Onu senin için programladım.
Executive Alpha, programmed to like things it has seen before.
Yönetici Alfa, daha önce beğenilmiş şeylere programlandı.
Programmed to roll dice to determine the fall schedule.
Güz dönemi için zar atmaya programlandı.
And Executive Gamma, programmed to underestimate Middle America.
Ve Yönetici Gama, Orta Amerika'yı hor görmek için programlandı.
These four actuators were developed and programmed for the sole purpose of creating successful fusion.
Bu dört hareket kolu, sadece başarılı bir füzyon yaratmak amacıyla geliştirildi ve programlandı.
Oh my god, the old guy programmed the VCR!
Olamaz, yaşlı adam videoyu programlamış.
She sent you an invitation which is on your desk, we programmed the date into your palm...
Masanın üstünde sana gönderdiği bir davetiye var, tarihi cep bilgisayarına programladık.
Apparently this one was programmed to call you upon his suicide.
- Ama goruluyorki bu seferki intahari sonrasi sizi aramak icin programlanmis.
The hologram, it was programmed to call me in the event of Lanning's death.
Hologram. Olumu sonrasi beni aramak icin programlanmis.
- You said that they were programmed... with the 3 laws.
- Sen soyledin onlar su 3 kanunla programlandi.
They're finishing what they were programmed to do.
Programlandıkları işi yapıyorlar.
Van der Woude programmed the last nine steps of the system.
Sistemin son 9 aşamasını kendi programlamış.
It's in constant motion, programmed to improvise randomly meaning we can't plan our way through.
Sürekli hareket halinde ve rastgele değişmek üzere programlı yani geçmek için plan yapamayız.
I am familiar with over 600 dance moves and I am programmed to get... freaky.
600 dans hareketi daha biliyorum ve bunun için programlandım. Kaçık!
People like Shelby and Austin are genetically programmed to find each other.
Shelby ve Austin gibi insanlar... birbirlerini bulmak için genetik olarak programlanmışlar.
I have this programmed on my favorite stations on a timer.
Zamanlayıcısını sevdiğim programlara ayarlamıştım.
Ultimately, we're all just robots, programmed arbitrarily by nature's genetic code.
Yaşam tarzımı, yaptıklarımı... Doğanın gelişi güzel genetik kodlamasıyla programlanmış robotlarız sadece.
They do what they're programmed to do.
Programlandıkları şeyi yapıyorlar.
I programmed in ambient sounds.
Ortam sesleri programladım.