Proposition tradutor Turco
1,692 parallel translation
Stop thinking like a cop. Just listen to my proposition.
Evet, evet. 5 saniye olsun polis gibi düşünmeyi bırak ve teklifimi düşün.
Now, me dear Princess, this is me proposition.
Bak, sevgili prensesim, işte teklifim.
I've a proposition for you.
Size bir teklifim var.
I said I'd listen to your proposition.
Teklifinizi dinlemek istediğimi söylemiştim ve kulak kesildim.
The man who was sleeping drinks it while listening to his proposition.
Uyuyan adam da, onun teklifini dinlerken içkisini içer.
We got a proposition we wanna run by you. Potential of a few quid, man.
Biraz para kazandırma potansiyeli olan bir teklif.
Good, because I've a proposition for you.
- İyi. Sana bir teklifim var. Ne?
And proposition a bill and... whatever.
Kanun tasarımı önerisi ve... herneyse.
So, I was just telling Ronnie about this business proposition I got about this Arab, who's a really wealthy businessman, he calls me his brother, and he literally has mountains of cash,
Ben de Ronnie'ye çok zengin bir Arap'la ilgili bir iş teklif ediyordum. Bana "Kardeşim" diyor.
I have a proposition for you.
Size bir teklifim olacak.
Got a business proposition for ya...
Sana bir iş teklifim var...
Ok, now here's my proposition go ahead and get yourselves killed but leave Woody out of it
Peki, işte benim teklifim devam edin ve kendinizi öldürtün ama Woody'i bu işin dışında tutun
What if I had a proposition to make?
Peki ya bir teklif yapmış olsaydım?
A different kind of proposition.
- Hayır. Başka tür teklif.
I want to make a proposition that you should be my friend.
... bir öneride bulunacağım : Dost olalım sizinle.
Perhaps you don't care to accept my proposition?
Belki de kabul etmek istemiyorsunuz önerimi?
That's, I shouldn't have thought you need make such a proposition.
Yani, bana öyle bir öneride bulunmanızın gerekli olduğunu düşünmemiştim.
Take away those surprises, and life's a pretty dull proposition.
Aş o sürprizleri, hayat insana tatsız tekliflerle de gelir.
- That's an expensive proposition
- Bu masraflı bir öneri.
Running a business is a tough proposition.
Bir iş yürütmek güç bir teşebbüstür.
Someone to invest in an incredibly ambitious global enterprise which is at best a risky proposition.
Hırslı bir girişime yatırım yapacak bir ortak. Ki en iyi koşulda bile bu çok risklidir.
Buster, however, failed to notice her... and she sent him a proposition.
Buster'da ona bakmak hatasına düşünce... ondan bir teklif aldı.
If any of you are still interested in this proposition be here 9 a.m. sharp Monday morning.
Bu teklifle hâlâ ilgileniyorsanız pazartesi sabahı tam dokuzda burada olun.
I don't like the odds, and I don't like Proposition 151.
eşitsizliği sevmem, ve 151 numaralı öneriyi de sevmem.
Expensive proposition, John.
Pahalı bir teklif, John.
Johnny : Your conscience know where you stand on the Indian casino proposition?
Vicdanın Kızılderili kumarhane teklifinde nerede duracağını biliyor mu?
Mr Poplin just gave us the exciting news and I have a proposition for you.
Bay Poplin heyecan verici haberi bize yeni iletti. Sana bir teklifim var.
- Have you considered my proposition?
- Teklifimi düşündün mü? - Son fiyat nedir?
That's where we go to the state for Proposition 50 funds and hope they got a spare 250 million dollars in the budget.
Tam burada, eyaletten Proposition 50 fonu isteyeceğiz ve bütçelerinde 250 milyon dolar olduğunu umut edeceğiz.
A BUSINESS PROPOSITION.
Bir iş teklifi... - Aklındaki ne?
And I'd like to add... that Proposition "Hug Lisa For Me"... has my full support.
"Lisa'ya benim için sarıl" ın da sonuna kadar arkasındayım.
He did risk his butt just to make the proposition.
Sadece öneriyi sunmak için kendisini tehlikeye attı.
- Got a proposition here.
- Sana bir teklifim var.
You know, Proposition Joe came to the funeral.
Bak Proposition Joe cenazeye geldi.
It shows outgoing calls to numbers that connect to Petey Dixon... Proposition Joe Stewart, and "White Mike" McArdle... among other traffickers on the East Side.
Aranan numaralar listesinde Petey Dixon Proposition Joe Stewart, ve "White Mike" McArdle doğu yakasındaki bir çok uyuşturucu satıcısının telefon numaraları var.
Cheese runs with Proposition Joe's mob.
Cheese, Proposition Joe'nun adamlarından.
Lester, the drug talk coming from Proposition Joe's people before the warehouse phone came down.
Lester, deponun telefonlarını kapatmadan önce Proposition Joe'nun adamları uyuşturucu işi konuşuyorlardı.
Proposition Joe has Ashland all the way up to North.
Proposition Joe kuzeyde Ashland'ı var.
Well, if that's true, if religion does help people lead moral lives, then one should take very seriously the proposition that we're just going to eliminate it and let the devil take the hindmost.
Eğer bu doğruysa, din insanların ahlaki yaşamlarına yol gösteriyorsa, herhangi biri çıkıp ciddi bir şekilde bizlerin bertaraf edilmemiz gerektiğini öne sürecek ve iş, altta kalanın canı çıksın durumuna dönüşecek.
Bridget, that was not the most romantic proposition I've ever heard.
Bridget, bu duyduğum en romantik teklif değildi.
A business proposition... or a social arrangement?
Aşk macerası mı, iş teklifi mi, yoksa sosyal çıkar arkadaşlığı mı?
I have a proposition for you.
Sana bir teklifim var.
Not here for any restoration, but I do have a proposition for you.
Restorasyon için burada değilim, ama size bir teklifim var.
Captain... If your proposition still holds and you can lend me a camera I'll take your portrait after dinner.
Kaptan teklifiniz hâlâ geçerliyse ve bana bir makina ayarlayabilirseniz yemekten sonra bir portrenizi çekmek isterim.
Getting back to the real world we have a proposition.
Gerçek dünyaya geri dön bir teklifimiz var.
Is that a proposition?
Bu bir teklif mi?
Lady Angkatell, it's a proposition that is most delightful, but I'm one who retires early to his bed.
Katilin de genelde Gudgeon olduğu anlaşılır. Leydi Angkatell, bu gerçekten çok hoş bir öneri. Ama ben erken yatan biriyim.
She's much older than me. And so severe! I told her about Watson's business proposition and she really turned up her nose at me!
Bana söylemediğine memnunum, sana engel olabilirdim.
Blow him out of proposition.
Sadece iyi pazarlamalısın.
Nope, I came here to make you a proposition.
Hayır. Sana bir teklifte bulunmaya geldim.
I HAVE A PROPOSITION.
Bir teklifim var.