Prove it tradutor Turco
7,860 parallel translation
If I can prove it, we'll arrest her.
İspatlarsam kadını tutuklarız.
Besides... why do I have to prove it?
İki türlü de... Neden kanıtlamam gerek ki?
So, you, erm... we form an opinion and then you create a theory and then you work hard to prove it. I don't follow.
Yani bir fikir oluşturuyorsun, sonra bir teori yaratıyorsun ve bunu kanıtlamaya uğraşıyorsun.
So you see, this criminal cannot be what he claims to be, and I shall prove it.
Yani gördüğünüz üzere bu suçlu iddia ettiği kişi olamaz ve ben de bunu kanıtlayacağım.
To prove it, I will trade secret Imperial information.
Bunu kanıtlamak için sizinle gizli İmparatorluk bilgilerini takas edeceğim.
VP of data access and a whole new office to prove it.
Veri Erişimi Başkan Yardımcısı. Ve bunu kanıtlayacak yeni bir ofis.
Now, I'm no snake oil salesman peddling piss in a bottle and I'll prove it.
Şişede sidik yutturan sahtekâr bir seyyar satıcı değilim. Size kanıtlayabilirim.
Then prove it!
Öyleyse bunu kanıtla!
Prove it.
Kanıtla.
- And here's your chance to prove it.
- İşte sana kanıtlamak için bir şans.
- But you can't prove it.
- Ama kanıtlayamıyorsun.
I will prove it to kent.
Bunu Kent'e kanıtlayacağım.
- Probably, but the only way we could prove it would be to search the Embassy ourselves, and that would require...
- Muhtemelen bunu kanıtlamanın tek yolu elçiliği bizzat aramaktır... -... ama bunu yapabilmek için de...
Then prove it.
O zaman bunu kanıtla.
I can prove it.
bunu kanıtlayabilirim.
I'm not, and I can prove it.
Değilim ve bunu kanıtlayabilirim.
Look, I can prove it to you.
Bak, bunu sana ispat edebilirim.
- If someone can prove it.
Eğer biri gerçeği kanıtlarsa.
And I can prove it.
Ve bunu kanıtlayabilirim.
The night Tolliver disappeared, our little ship was running as tight as ever, and I got documentation to prove it.
Tolliver'ın kaybolduğu gece nöbetimiz her zamanki gibi sıkıydı ve belgeler bunu kanıtlıyor.
Prove it to him somehow. Get him back.
Geri çağır onu.
You say you didn't do it, prove it, who did?
Bunu yapmadığını söylüyorsan, kanıtla, kim yaptı?
Let me prove it to you.
İzin verin de size bunu kanıtlayayım.
Prove it to me!
Kanıtla bana!
When she did, she couldn't prove it.
Anlattığında da kanıtlayamamış.
I could never prove it.
Bunu hiç kanıtlayamadım.
Prove it. Show me where you struck.
Neresine vurduğunu göster.
.. if only you had firm evidence to prove it. That so called'Dictaphone'you mention repeatedly.. .. where is it?
Eğer kanıtınız varsa bunu ispatlarsanız.... nerede o zaman?
- Hey. - Mom, I can prove it.
Bekle.
If I can prove it, we'll arrest her.
Eğer kanıtlayabilirsem, onu tutuklarız.
Stop bluffing, and prove it.
- Blöf atmayı bırak da kanıtla.
Fine, I'll prove it today.
Peki, bugün ispatlayacağım.
- The lab results will prove it.
- Bunu laboratuvar sonuçları gösterecek.
Should I prove it to you?
Size kanıtlayayım mı?
There's a litmus test in there to prove it.
İçinde bunu kanıtlayacak turnusol testi var.
- A straight fucking line, Ricky. Prove it, go ahead.
- Siktiğimin dümdüz bir çizgisi, Ricky.
Because the Dean is just doing this to prove something and it's really stupid.
Çünkü Dekan bunu bir şeyi ispatlamak için yapıyor ve çok aptalca.
Only if someone could prove that Russia did it.
Eğer biri bunu Rusya'nın yaptığını kanıtlarsa.
Prove it.
İspatla.
You said you know things hear things. Prove it.
Kanıtla.
You want me to kick you in the liver to prove it?
Kanıtlamak için karaciğerine tekme atmama ne dersin?
It might only prove his words.
Sözlerini kanıtlayabiliyor.
The Spencer I know would stay and nail it just to prove a point.
Bildiğim Spencer kalır ve kendini kanıtlamak için savaşır.
Well, it's not gonna be easy to prove.
Evet, ama bunu kanıtlamak o kadar kolay değil.
We know it's a long shot, and arson is almost impossible to prove, but even if it just rules it out, we'd sleep better.
Uzak bir ihtimal olduğunu ve kundakçılığın kanıtlanmasının hemen hemen olanaksız olduğunu biliyoruz. Ama kundakçılık olmadığı kanıtlanırsa daha rahat uyuruz.
It's the prosecution's responsibility to prove my client guilty.
Savcılık zaten itiraf etti.
But this is pushing it, And these pictures don't prove anything.
Dedektifin dediği gibi, ona muhtemelen...
Nick, if you can't prove to me that you didn't do it,
- Hayır... - Ama anlamadığım ne, biliyor musunuz?
How are you gonna prove it to a jury?
Nasıl oluyor da...
- But it is difficult to prove when she says nothing.
Ama konuşmadığı için bunu kanıtlamak çok zor.
It's very hard to prove that what you said is true.
Şartlar vakanızın desteklenmesini güçleştiriyor.
prove it to me 23
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's cold 680
it is good 116
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's cold 680
it is good 116
it's warm 139
it's over 4654
it's ok 4874
it's okay 22028
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's over 4654
it's ok 4874
it's okay 22028
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's all right 8832
it's not 5855
itch 25
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's only fair 72
it's not 5855
itch 25
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's only fair 72