Quantifying tradutor Turco

Abe had taken on the task of quantifying and explaining the device.

Abe, aletin niceleyip, anlatmak görevini üstlenmişti.

Quantifying the difference between the two strains can take months.

İki soy arasındaki farkları belirlemek aylar alabilir.

The machine is quantifying the idea that if space is warped enough, creating a region where gravity is so powerful that even light can't escape, in other words, a black hole, then what would happen if time was warped in the same way?

Uzay, yeterince eğilirse yerçekiminin ışığın bile kaçamayacağı kadar güçleneceği bir alan, bir başka deyişle kara delik yaratıyor. Zaman aynı şekilde eğilirse ne olacağını makine şu an sayısallaştırıyor.

We're quantifying the molecular -

Belirlemeye çalıştığımız moleküler- -

We're quantifying the links between the elements of this case.

Noktalar arasındaki bağlantılara değer veriyoruz.

"Give up" * is used when quantifying radish, right?

Vazgeçmek, trupları sayarken kullanılmaz mı? ( Kelime oyunu )

The dilemma of modern society is that we seek to understand the world, not in terms of archaic inner consciousness, but by quantifying and qualifying what we perceive to be the external world by using scientific means and thought.

Modern toplumun çelişkisi, dünyayı anlamak için, kadim içsel bilincimiz yerine, dış dünya olarak algıladığımız şeyi, bilimsel metotlar ve yaklaşımlar kullanarak, nicel ve nitel değerlendirmeye tabi tutuyor olmamızdan kaynaklanıyor.

- We're quantifying destruction in the following manner : - What?

Ne?