English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ Q ] / Quarreling

Quarreling tradutor Turco

110 parallel translation
- I can't stand for quarreling.
- Kavga gürültü çekemem.
- And remember, no more quarreling.
- Unutmayın, kavga yok.
Edna druce comes to supper, they both have a drop too much and begin quarreling about some man.
Edna Druce yemeğe gelmiş. İkisi de çok fazla içmiş ve aynı erkek için kavga etmeye başlamışlar.
Two men of your standing always quarreling.
Sizin konumunuzda iki insan sürekli tartışıyor.
- Have you been quarreling, you two?
- İkiniz münakaşa falan mı ediyordunuz?
Do you realize that we're almost quarreling?
Tartıştığımızın farkında mısın?
What do you sprinkle from that horn that made them stop quarreling?
O boynuzdan ne serptin de dalaşmayı bıraktılar?
We women can start the men quarreling often enough.
Biz kadınlar erkekleri pek sık birbirlerine düşürürüz.
Abu and I parted quarreling.
Abu ve ben kavga ettik.
Well, looks as though we've had all that quarreling for nothing.
Anlaşılan onca kavgayı boşuna etmişiz.
Don't you two boys start quarreling the minute you've seen each other.
Birbirinizi görür görmez hemen kavga etmeye başlamayın.
Mr. Carstairs told us you'd been over there quarreling.
Bay Carstairs bize aranızda husumet olduğunu söyledi.
However... quarreling is no good.
Ancak... münakaşa iyi bir şey değildir.
You've got me to answer to, I ever hear you quarreling about it.
Bana cevap vermelisin, seninle onun hakkında kavga ettiğinizi hiç duymayacağım.
- l never enjoy quarreling with Susan.
- Susanla çekişmekten hiç hoşlanmıyorum.
Please, can't we discuss this without quarreling?
Bunu ağız dalaşı yapmadan tartışmaz mıyız, lütfen?
She heard them talking, quarreling.
Konuşurken, kavga ederken onları görmüş.
And how us lnjuns should all stick together, quit quarreling, and join our Cheyenne brothers that whipped General Custer,
Biz yerlilerin kavgayı bırakıp birleşmemiz gerektiğini. Cheyenne kardeşlerimize katılın, kim General Custer'ı öldürüp tüm yankii askerlerini sürmüştür.
But conversation is better than quarreling.
Ama sohbet etmek tartışmaktan çok daha iyidir.
I thought at the time that that was a very strong word to use just because you and my mother were quarreling over a necklace.
O zamanlar bunun yerinde bir söz olduğunu düşünmüştüm... çünkü sen ve annem bir gerdanlık için çekişiyordunuz.
Fine thing... standing here quarreling with rice still in our hair!
Aman ne güzel! Daha taze evliyiz, burada dikilmiş kavga ediyoruz!
The best part about quarreling is making up.
Kavgaların en güzel yanı barışmaktır.
You know how I abhor quarreling.
Bilirsin kavga etmekten nasıl da nefret ederim.
They were seen quarreling violently in a public place.
Halka açık bir yerde kavga ettikleri görülmüş.
Did I ever hear him quarreling?
Hiç kavga ettiğini duydum mu?
- Quarreling won't help us.
- Kavga etmenin faydası yok.
If I leave, she'll be quarreling with Matsu all day.
Gidecek olursam, Matsu'yla gün boyu kavga ederler.
Let`s not start quarreling again
Yine tartışmayalım.
He was always quarreling with the heirs.
Onunla her zaman kavga ederdik.
We'll solve it somehow, but not by quarreling.
Bir şekilde çözeceğiz ama kavga ederek değil.
Why? Tell me. Sondra and I were quarreling over Paul... and he thought it was a big joke.
Sandra ve ben Paul hakkında kavga ediyorduk ve Paul bunu komik buldu.
Let's not start quarreling, girls.
Atışmaya başlamayalım, kızlar.
Have you been quarreling?
Kavga mı ediyordunuz?
Quarreling with a bear!
Bir ayı ile kavga ediyorsun!
My poor, ruined home, my poor quarreling brothers...
Benim zavallıi harap evim, benim zavallı kardeş kavgalarım...
Why are we quarreling over a camel-driver?
Neden bir deve çobanı için tartışıyoruz?
For a month, we'd been quarreling with my father.
# Babamla bir ay tartışıp durmuştuk.
- I can. Quarreling at my table.
Masamda tartışma mı?
Well, if you look at it like that, and if there were a guarantee that there'd be no quarreling and fighting... I've had all that, you know.
Eğer olaya böyle bakarsan ve tartışma ya da kavga olmayacağına garanti edersen buna razı olurum.
The king of Spain is quarreling with dictator General Primo.
İspanya Kralı diktatör General Primo'yla ağız dalaşına girmişti.
The elder Zelig's second marriage... is marked by constant violent quarreling, so much so... that although the family lives over a bowling alley... it's the bowling alley that complains of noise.
Baba Zelig'in ikinci evliliği... mütemadi bir şiddet döngüsüyle meşhurdur ; öyle ki... aile bir bowling salonunun üst katında yaşamasına rağmen... gürültüden şikayetçi olan bowling salonundakilerdir.
A husband and wife quarreling.
Karı ve koca tartışıyorlar.
You can't... You can't go through a day with Edna without quarreling.
Edna'yla bir gün geçirip de tartışmadan duramazsınız.
Your ma and I had a hard time raising you... while grandma was quarreling with her father.
Seni büyütmek için annenle neler yaşadık, haberin var mı senin? Büyükannem, babasıyla kavgaya tutuşmuşken Koca Kafalı Li, Shibali Po'da öldürülmüş.
Am I quarreling with your description of yourselves?
Kendinizi tanıtma şeklinizi mi tartışıyorum?
Will you two stop quarreling?
- Kavga etmeyi keser misiniz?
Now that's here now behind but the evidence states that they were quarreling face to face.
Şimdi bu durumda arkaya denk geliyor ama delil durumuna göre onlar yüz yüze kavga ediyorlardı.
We've been quarreling like cats about you.
Senin için kediler gibi dalaşıyoruz.
Well, you do not quarreling with your wives when I receive!
Arabacı beni burada bıraktı.
We must stop this quarreling.
Kavga etmeyi bırakalım.
Please, my husband, no more quarreling.
Lütfen kocacığım daha fazla kavga etme.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]