Quid pro quo tradutor Turco
300 parallel translation
This is the quid pro quo.
Bu bana ödemen gereken bir karşılık.
It's jobs forthe boys, quid pro quo corruption.
Bu işler gençler için, yolsuzluğa taviz için değil.
The Foreign Office is ready to go along with it as a quid pro quo fora deal overthe buttermountain, the wine lake, and the milk ocean, the lamb war, and the cod stink.
Dışişleri Bakanlığı, verdiği bu taviz sayesinde tereyağı dağlarında şarap gölünde, süt okyanusunda balıkyağı kokuları altında antlaşmalar yapmak istiyor.
In pectorum, quid pro quo.
In pectorum, quid pro quo.
His hard-earned knowledge, without any quid pro quo...
Zorluklarla edindiği bilgi birikimini...
Quid pro quo.
Para paraya karşı.
Quid pro quo, Doctor.
Para paraya karşı, Doktor.
Ever hear of quid pro quo?
"Quid Pro Quo" yu herkes bilir.
( WHISPERS ) Quid pro quo. WOMAN :
O zaman bana biraz sabun getir.
Anybody ever heard of quid pro quo?
"Quid Pro Quo" diye bir şey duydunuz mu hiç?
It's quid pro quo for helping them out.
Onlara yardım ettiğim için "Quid Pro Quo" yani.
Amo, amas, amat.
Amo, amas, amat. Quid pro quo. Memento mori.
Quid pro quo, Mr. Colt.
Quid pro quo, Bay Colt.
Of course, quid pro quo you're expected
# Tabii bunun için bir bedel ödenecek
Quid pro quo, pal.
Quid pro quo, dostum.
We could not take them out under threat, we could not take them out unilaterally, because they were NATO bases, but he had our assurance that they would be gone provided it was not done on a quid pro quo basis.
Füzeleri tehdit altındayken çıkaramazdık füzeleri kendi başımıza çıkartamazdık çünkü orası NATO üssüydü fakat kendisine füzelerin gidişinin kısasa kısas mantığıyla gerçekleşmediği bilgisi sağlandığı sürece, füzelerin gideceği garantisini verdik.
He'd never ask for any quid pro quo.
Bay Tyler hoş bir adamdır ve asla herhangi bir'muadil'istemez.
Res ipso de facto, quid pro quo, e pluribus penis.
Muadil gerçeği ;
It used to be quid pro quo, now it's Seinfeld episodes.
Fazla geliyor Nereye geldiğimize bir bakın, Yargıç.'Muadil'di, sonra gergin çalışma ortamına dönüştü.
Quid pro quo. One hand washes the other.
Bedeli de, her şey karşılıklı.
Sexual harassment used to be quid pro quo.
Cinsel taciz davaları kötü kullanılmaya başlandı.
Quid pro quo.
Kısasa kısas.
Quid pro quo.
- Karşılığı?
- Quid pro quo.
- KarşıIığı?
Quid pro quo, Clarice.
Herşeyin bir karşılığı var, Clarice.
Quid pro quo.
Karşılıklı olarak.
Quid pro quo.
Her şey karşılıklı.
- Quid pro quo, Jack.
- Her şey karşılıklı, Jack.
I need some quid pro quo. What's your connection to this guy?
Bir şeyler bilmem gerekiyor.
- Quid pro quo, Mr. Potter.
- Her şey karşılıklı Bay Potter.
Oh, and thanks for the quid pro quo.
Sana da bunun için teşekkürler.
Besides the tax deduction, what's the quid pro quo?
Vergi kazancının haricinde, diğer amacın nedir?
It took us a while to see it, but the quid pro quo is right there... in that Westside redevelopment mess.
Bunu görmek biraz zamanımızı aldı ancak karşılığı burada... Batı Yakası kalkınma raporunda...
Because it's more dangerous for them to have you here, not that they don't want you, since they feel there should be some counterbalance, some quid pro quo.
Çünkü senin burada bulunman artık onlar için daha tehlikeli. Seni istemediklerinden değil. Bu işi dengeleme gereğini hissettikleri için bir bedel istiyorlar.
On the real, dog, how about some quid pro quo?
Profesyonel birşeylere ne dersin?
There was no quid pro quo for him to lie.
- Yalan söylerse değil.
Quid pro quo, Officer. Tell me what I want to know, and I'll help you catch whoever toilet papered that house.
Karşılık olarak, memur bey. bilmem gerekeni söyleyin. böylece size zanlıları yakalamanızda yardım edeyim
Right, but you're gonna let your ex-wife convince you... to grant a quid pro quo pardon to a convicted murderer.
Haklısın, ama eski eşinin seni, cinayetten suçlu bulunmuş birisini affetmeye ikna etmesine izin vereceksin.
- Quid pro quo.
Kar-şı-lık-lı.
- Ah, there it is. The quid pro quo.
- İşte kefaretimi ödeme vakti geldi.
Our great nation was built on quid pro quo.
Bu güzel ulus kefaret üzerine kurulmuştu.
- Quid pro quo.
- Kısasa kısas.
Well, I'll give you some quid pro quo.
Şey, sana kısas vereceğim.
Quid pro quo.
Ad infinitum.
Quid quo pro. Let me tell you what I want.
Sana ne istediğimi anlatayım.
Though often at a quid pro-blurry-quo, my client was honest.
O adama ve size.
Was there any quid pro quo?
Er ya da geç.
- Nothing quid pro quo.
Hiçbir şey karşılıksız değildir.
She's got quid, she's got pro, and she's got quo.
Parası var, mesleği var, her şeyi var.
Quid pro quo, Mr Powers.
Her karşılığın bir şeyi vardır bay Powers
Quid pro quo, right?
Her şey karşılıklı, değil mi?