Quirky tradutor Turco
231 parallel translation
The next day Miriam arranged a meeting with a quirky European movie producer.
Ertesi gün Miriam,.. ... Avrupalı tuhaf bir yönetmenle bir toplantı düzenledi.
The Army is kind of quirky that way.
Ordunun böyle bir özelliği var.
I miss that quirky little motorcycle of yours.
Senin o döküntü motosikletini çok özledim.
Men have amazing imagination. I learn something quirky on every date.
Her randevumda yeni bir şey öğrendim.
In a quirky sort of way.
Tuhaf bir biçimde.
She... had a quirky sense of humour.
Garip bir mizah duygusuna sahipti.
- Isn't God quirky?
- Tanrı tuhaf.
She loves quirky, funny guys.
Komik ve kurnaz insanlara bayılır.
But, apparently, this Marisa Tomei loves funny, quirky bald men.
Fakat Marisa Tomei komik, kurnaz ve kel adamlara bayılıyormuş.
How is it that a man like you so bald and so quirky and funny...?
Nasıl senin gibi bir adam..,... böyle kel, kurnaz... böylesine komik...?
I'm the short, funny, quirky bald man you met a little while ago.
Kısa boylu, tıknaz, komik, kel adam. Kısa bir süre önce tanışmıştık.
There's £ ¬ you know £ ¬ nothing about me... that's £ ¬ you know £ ¬ like £ ¬ quirky... or funny or interesting.
Benim hakkımda bilmediğin şeyler var... Bilirsin işte garip... Yada eğlenceli yada ilginç.
And we share that same quirky sense of humour.
Ve aynı garip espri anlayışına sahibiz.
You're quirky, and I get a big kick out of it.
Biliyorum acayipsin ve bundan çok çektim.
How is it that a man like you so bald and so quirky and funny how is it you're not taken?
Nasıl olur da senin gibi bu kadar kel, ilginç ve komik bir adamın sevgilisi olmaz?
Her quirky sense of humor.
Acayip bir mizah anlayışı var.
- No, you're quirky.
- Hayır. Sen acayipsin.
Quirky and weird are two very different things.
Garip ve acayip olmak iki farklı şeydir.
Quirky.
Sıradışılık.
It's a little quirky.
Pek sağlam değildir.
She's, uh, kind and witty and... quirky and nurturing and involved and all that crap.
O çok... İnce ve zeki ve hareketli ve uygar ve ilgili. Ve diğer şeyler.
Perhaps it isn't any more quirky that nowadays the "free software" movement finds room both for Richard Stallman and libertarian ideals. Many saw free software also as a new way of making money and needed a less radical concept. Enter : open source.
Belki bugünlerde özgür yazılım hareketinin önceliği hem Richard Stallman, hem de özgürlükçü düşüncenin ikisine birden yer vermek değildir özgür yazılım artık bir para kazanma yolu olarak da görülmekte.
I said quirky.
Sadece tuhaf dedim.
I like the edge of it because it's funny, but it's a little quirky, too.
Bakış açısını sevdim çünkü bu komik ama biraz da dolambaçlı.
Which are... they're quirky without being ridiculous.
Ki onlar saçma olmaksızın ilginçtir.
Occasionally, I'll be quirky.
Arada sırada ilginçleşebiliyorum.
"I'll be quirky"?
İlginçleşmek mi?
I don't deny that Paulie can be a little quirky.
Paulie bazen tuhaf olabiliyor.
I mean... You're quirky, you're kind.
Acayipsin, kibarsın.
Yeah. He has a kind of- - kind of quirky, sort ofloner appeal, don'tyou think?
- Yalnızlığında bir çekicilik yok mu?
The Lindsays think Kerry's cute and quirky. But she is evil.
Lindsay Kerry'nin sevimli ve ilginç olduğunu sanıyor ama aslında şeytan.
Because you tell me in your own quirky way.
O garip yönteminle, bunları bana sen söylüyorsun.
I can handle quirky mysterious but.. cosmically terrifying
Biraz gizemle başa çıkabilirim ama kozmik korkunçlukla başa çıkamam.
Quirky, but there it is.
Garip ama gerçek.
You know, in another life, maybe we could have been brothers, running a small, quirky taverna in Sicily.
Bilirsin işte, belki başka bir hayattta kardeş bile olabilirdik. Sicilya da ufak bir bar işletirdik birlikte.
He's quirky.
Tuhaf huyları var.
That's just quirky.
Bu sadece tuhaflık.
Yeah? Quirky?
Sadece tuhaflık mı?
She's a little quirky.
Biraz garip gözüküyordu zaten.
Now we're the quirky backpack ladies.
- Sırt çantalı garip kadınlar olduk.
They're a little quirky but they're really well-intentioned. - I think they were just nervous. - Greg.
Yani, biraz uçuklar, ama iyi niyetlidirler.
Look, maybe Danni's not the love of my life, all right? But she's... she's beautiful, and she quirky, and she's very... sweet.
Bak, belki Danni hayatımın aşkı değil ama çok güzel... çok tatlı...
Well... I always thought it was my quirky nose and reassuring smile.
Garip burnum ve güven verici gülümsemem yüzünden olduğunu düşünmüştüm.
My demo's been called quirky but, no, at this point, we're not skewing to the emotionally unstable.
Deneme çekimime hareketli denildi ama, hayır, bu noktada,... duygusal olarak dengesizlere yer vermiyoruz.
Sarah, your quirky missing person's case has turned into cold blooded murder.
Sarah, tuhaf "kayıp kişi" vakanız soğukkanlı cinayete dönüştü.
Maggie Gyllenhaal, if we wanna do something really quirky.
Maggie Gyllenhaal, gerçekten tuhaf bir şey istersek
Let's circle and see if we can find some nice quirky guy for you.
Haydi dolaşalım ve sana ilginç birini bulmaya çalışalım.
He's endearing, and quirky.
O çok tatlı ve garip birisi.
Look, Griffin, your quirky charm and odd knowledge of military history aren't going to get you into my evening, or my life or anyplace else you were thinking about getting into. It was fun.
Bak Griffin, o tuhaf caziben ve askeri tarih bilgin akşamıma hayatıma, ya da girmeyi düşündüğün herhangi bir yere girmeni sağlamaz.
And so I spent the last year working out... trying to go from quirky to hot.
Tuhaf yerine seksi olmak için geçen sene spor yaptım.
I don't want to be the goddamn quirky brunette.
Bu kahrolası esmer kız gibi olmayı istemiyorum.