Rd street tradutor Turco
290 parallel translation
I was window-shopping in Oxford Street, daydreaming about what I'd buy for her, if I had any money.
Oxford Caddesi'nde vitrinlere bakıyor, acaba param olsa ona ne hediye alırdım, diye düşünüyordum.
Hongou 3rd street, you always bought medicine there, didn't you?
Eczane. Sargı bezini hep oradan alırdın, değil mi?
She lived in Barrow Street.
Barrow Caddesi'nde kalırdı.
I knew a guy used to take the nail out of a flat and throw it into the street.
Patlak lastiklerden çıkan çivileri caddenin ortasına atan birini tanırdım.
Estelle was so gone on him that she went down to Bourbon Street and had one put on her too.
Estelle ona öylesine tutulmuştu ki Bourbon Street'e gidip bir tane de kendine yaptırdı.
Anyway, some guy belted me and the gun flew out of my hand and landed on the street.
Biri bana saldırdı ve elimden düştü.
People would sure back off the street when I'd come to town.
Kasabaya geldiğimde herkes sokakları boşaltırdı.
When I was rich and famous and women recognized me in the street,
Param varken ve meşhur iken bir çok hanım beni yolda tanırdı.
"I stepped out of the dark barroom into the street " where the sun beat down unmerciful. "and bent stood a-hollerin'," come on out, Kid Shelleen.
"Karanlık meyhaneden dışarı adımımı attım güneşin acımasızca yaktığı sokağa ve Bent haykırdı,'Çık dışarı, Kid Shelleen seni Tombstone'dan def edip cehenneme yollayacağım!"'
I went to the 42nd Street Library and I looked up Garrison.
Kütüphaneye gittim ve Garrison ismini araştırdım.
A lady woke me up this morning, told me some folks were leading a horse down Main Street.
Bu sabah bir bayan beni uyandırdı ve ana caddede atla birlikte yürüyen birilerinin olduğunu söyledi.
You even opened the window and bellowed it out into the street.
Pencereyi açıp sokağa doğru avazın çıktığı kadar "Seni seviyorum." diye bağırdın.
A lot of mornings, we were right down here on Jefferson Street.
Sabahları genelde Jefferson Sokağında takılırdık.
We used to go to Palm's Cafe... and places like Small's, the Spotlight... places around 125th Street, in the Harlem scene, you know.
Palm's Cafe'ye, Small's'a, Spotlight'a falan takılırdık. Harlem'de, 125. Caddenin oralara takılırdık.
An employee of communist cleanness, Piet NAK, following the instructions of the party, it was in the street and it asked for to the inhabitants that they protested.
Sol görüşlü bir çöpçü olan Piet Nak, partisinden aldığı talimatlarla sokağa çıkarak Amsterdamlıları durumu protesto etmeye çağırdı.
He used to hang around Division Street every night, handing'out leaflets.
Her gece Division Caddesinde dolanır ve broşür dağıtırdı.
I'd have stayed in the street.
Bu işin dışında kalırdım.
If she was my street rod Well, I'd mount myself a set of ladder traction bars in her, that's for sure.
Eğer bununla sokakları arşınlayacak olan ben olsaydım kesinlikle çelik çekiş milleri taktırırdım.
I was so proud to walk down the street with him.
Onunla yan yana yürürken çok gururlanırdım.
THEN I'D TAKE THEM DOWN THE STREET, CALLING :
Sonra da mahalle mahalle gezer ve şöyle bağırırdım :
Did you really assault two police over a street peddler?
Gerçekten bir seyyar satıcı için iki polise mi saldırdın?
Like you along the way. I used to work that street
Senin gibi, zamanla tanıyorsun. Bir zamanlar o sokakta çalışırdım.
# If you can duck, hide or scramble in the street #
# Eğer hızlı olsaydın, ya sokağa tırmanırdın ya da orada saklanırdın. #
I mean, you just... you just glued yourself to me, you dragged me out into the street half-naked... you almost got me shot...
Yapıştırıcıyla bizi yapıştırdın, beni yarı çıplak hâlde dışarı çıkardın, neredeyse senin yüzünden vurulacaktım.
Well, we'd pass in the street of an evening and say hello.
Akşamları sokakta karşılaşır ve selamlaşırdık.
Wall Street broke the 15,000-point barrier today.
Hey, Wall Street bugün 15.000 puan sınırını kırdı..
They hired the company that built New York's South Street Seaport... to come to Flint and create Water Street Pavilion.
New York'taki South Street Limanı'nı yapan şirketi tuttular. Flint'e getirip Water Caddesi Alışveriş Merkezini yaptırdılar.
I mean, if I saw him on the street I might think so, but after talkin'to him, I'd just say he's kinda unusual.
Yani sokaktan görsem öyle sanırdım ama... Ama onunla konuştuktan sonra alışılmışın dışında derim.
Hey, my brother done made me some money, so I'm gonna leave his ass in the damn street.
Dostum bana para kazandırdı ve ben onu sokakta bıraktım.
A guy broke into the house across the street and bashed an old lady over the head.
Adamın biri sokağın karşısındaki eve girip orada oturan yaşlı kadına saldırdı.
We would've gotten you something, but last year you said, "If I ever start to look as old " as Mrs. McKelvey across the street
Sana bir hediye alırdık ama geçen yıl sokağın karşısındaki Bayan Mckelvey kadar yaşlı görünmeye başlarsam bir daha doğum günü kutlamak istemem demiştin.
Just walking along the street.
Sadece cadde boyunda dolaşırdı.
He was the toughest street fighter that ever lived.
Onun evi kullanıIırdı.
The same problem he had when we were kids together on the street.
Gençlik yıllarında sokaklarda da aynı sorunu paylaşırdık biz.
Got bit off in a street fight last year.
Geçen yıl sokak kavgasında dilini isırdılar.
His bus route was 187th Street. I used to love to ride the bus with him.
Otobüsü 187'inci sokağa çalışırdı ve ben onunla gitmeyi çok severdim.
They attacked police with rocks, bricks and bottles... before some 100... officers sealed off the four-block area... in the vicinity of 116th Street and Avalon Boulevard.
Polise taş, tuğla ve şişelerle saldırdılar 100 kadar polis memuru 116. Cadde ve Avalon Bulvarı civarındaki dört blokluk alanı kuşattı.
Well, as you can see, when the burglar trips the alarm... the house raises from its foundations... and runs down the street and around the corner to safety.
Gördüğünüz gibi, hırsız alarmı çalıştırdığında ev, temelleri üzerinden kalkarak cadde aşağı koşmaya başlıyor köşeyi dönüp emin bir yere gidiyor.
You should tell the mayor someone's taking him up the wrong street.
Başkana birinin onu yanlış yola saptırdığını söyleyin.
I met some people smoking on the street so I invited them up to my apartment to smoke.
Sokakta sigara içen insanlarla karşılaştım ben de onları sigara içmeye daireme çağırdım.
... Across the street in central Moscow... where a mob attacked several companies with ties to America.
... Moskova'da bir gurup ayak takımı Amerika ile bağlantıları olan çeşitli şirketlere saldırdı.
Everybody's parents either worked at the prison or made a living from, you know, motels, gas stations, or, like my dad, had a diner. Right across the street.
Herkesin anne babası ya orada çalışırdı ya da hayatını motellerden, benzin istasyonlarından veya babam gibi caddenin karşısındaki restorandan kazanırdı.
We'd give you a lift, but we're not goin'anywhere near Harcourt Street.
Sizi de alırdık ama Harcourt Street'in yakınlarında bir yere gitmiyoruz.
A regular guy in the street's gonna be baffled too.
Ve sadece ben değil. Sokaktaki sıradan bir çocukta şaşırdı.
Long ago, I lived on the even side of a street, at number 22.
Uzun zaman önce, sokağın sıradan tarafında, 22 numarada kalırdım.
One day I saw someone on the street signing people up.
Bir gün sokakta insanların kayıt yaptırdığını gördüm.
My aunts Quintima and Jemma, they got money out earning on the street.
Halalarım Quintima'yla Jemma, paralarını sokakta kazanırdı.
Kicking the old gong around down there in Chinatown... while the world passes me by... kidding myself I'm somehow part of the spirit... that no one's judging me down there for my money... when the truth is that every time I walk into one of those joints down on Mott Street... it's strictly the price of the beverage that counts.
Çin mahallesinde eski gonk vururken dünya beni umursamıyorken ben de bu ruhun bir parçasıyım diye kendimi kandırdım çünkü orada kimse beni para yüzünden yargılamıyordu ama gerçek şu ki Mott sokağının barlarından birine girdiğimde içkilerin fiyatı sert bir şekilde yüzüme vuruyor.
Last week they broke 4 street lights, the entire vegetable market...
Geçen hafta 4 tane sokağın lambasını, pazaryerinin lambalarını kırdılar.
Child, if I was 40 years younger and able to walk down the street without tripping'over my own breasts, yes, I'd take him on.
Çocuğum, eğer 40 yaş daha genç olsaydım ve sokakta göğüslerimin üstünde yuvarlanmadan yürüyebilseydim, evet, ona varırdım.
Last night... did he attack a woman at the phone booth at the end of the street?
Dün gece sokağın sonundaki telefonda konuşan bir kadına saldırdı mı?