Refuse tradutor Turco
6,684 parallel translation
And I refuse to stand back and do nothing.
Geriye çekilip, olanları kabul etmeyi reddediyorum.
You have the right to remain silent and to refuse to answer questions.
Sessiz kalma ve sorulara yanıt vermeme hakkına sahipsiniz.
You have the right to remain silent and refuse to answer questions.
Sessiz kalma hakkına ve sorulara cevap vermeme hakkına sahipsiniz.
I refuse to think the worst.
Daha kötüsünü düşünmeyi reddediyorum.
And I refuse to listen to that missile hit the helicopter again.
Ve ben de tekrar o füzenin helikopteri vuruşunu dinlemeyi reddediyorum.
Brother made me an offer I couldn't refuse.
Kardeşimin bana yaptığı teklifi çeviremezdim.
I can't lose anyone else that way. I refuse.
Bu şekilde hiç bir şey kaybedemem. istemiyorum.
People who refuse to listen to their king.
İnsanların krallarını dinlememeleri.
You refuse to let Mary go.
Mary'i arkanda bırakamadın.
Captain, I refuse to submit further to this interrogation.
O zaman bu sorgulamaya daha fazla boyun eğmeyi reddediyorum.
I can only legally refuse to hand you back to Randall if I can change you from an English woman to a Scot.
Seni Randall'a teslim etmeyi reddedebilmek için tek yasal yol seni İngiliz kadınından İskoç'a çevirmek.
Since when do you ever refuse a drink in the history of ever?
Ne zamandan beri içki içmeyi reddediyorsun?
Instead, I hire mean sorts- - Indians, trackers, Negroes, brawlers- - and I refuse to let any man tell me how to go about my business.
Bunun yerine Kızılderililer, iz sürücüler, Araplar, kavgacılar diye adi sınıfları kiralıyorum ve hiç kimsenin işimi nasıl yapacağımı söylemesine izin vermiyorum.
I refuse this cruel fate I refuse this endless grief
# İtirazım var bu zalim kadere, İtirazım var bu sonsuz kedere #
I refuse
İtirazım var. #
I refuse
İtirazım var #
I refuse the lies and deceit
# İtirazım var bu yalan dolana... #
I refuse this cruel fate
# İtirazım var bu zalim kadere #
I refuse this endless grief
# İtirazım var bu sonsuz kedere #
I refuse
# İtirazım var #
I refuse the lies and deceit
# İtirazım var bu yalan dolana #
While most of the world celebrates the end of the fighting, some deep in the heart of Germany refuse to accept defeat.
Dünyanın büyük kısmı savaşın bitişini kutlarken Almanya'nın derinliklerinde bazıları yenilgiyi kabullenmeyi reddediyordu.
I refuse.
Reddediyorum.
"Small hands refuse to wound the knowing scent hidden in each bloom."
"Ufak eller herkesin çiçeğinde saklı olan esansı bilmeyi reddeder."
And if I refuse?
Peki ya reddedersem?
This is the little girl I refuse to let go off.
Bu elimden kayıp gitmesine izin vermediğim küçük kız.
If you refuse again, I'll arrest you. OK.
Bir daha karşı çıkarsan seni tutuklayacağım.
That's why I'm asking you to refuse.
Bu yüzden reddetmeni istiyorum.
I don't understand why you need me to refuse.
Neden reddetmem gerekiyor anlamadım.
Is all this because I dared to refuse Shinmyung?
Bunların hepsi Shinmyung'u reddettiğim için mi?
I have the right to refuse service.
Servis yapmayı reddetme hakkım var.
Deny thy father and refuse thy name...
Babanı reddet, ismini reddet...
I refuse to hear that word uttered in the same sentence with his name.
O isim tamlamasıyla onun adının aynı cümlede söylenmesini istemiyorum.
I have the right to refuse service.
Ben de hizmet etmeme hakkına sahibim.
I refuse to have you disappointed, Mary.
Hayal kırıklığına uğramış olmanı, kabul etmiyorum.
Therefore, I refuse?
Ne yani olmaz mı diyeyim?
What if I refuse?
Ya reddedersem?
- Don't refuse.
- Reddetme.
And before you refuse me I'd like to ask you to leave it on the table, so to speak.
Beni reddetmeden önce tabiri caizse masada biraz bırakmanızı istiyorum.
I'm not sure it would change my answer, but after such eloquence, to refuse your request would seem ungenerous.
Cevabını değiştireceğini sanmıyorum,... ancak bu güzel konuşmanızdan sonra ricanızı reddetmek nankörce olurdu.
You mean I must refuse him now?
- Hemen mi reddetmeliyim diyorsun?
Well, I refuse to accept it.
Kabul etmeyi reddediyorum.
I refuse to believe that a woman like you, a lady, could give herself to a man without first being certain that he was the one.
Senin gibi bir kadının, bir leydinin ilk önce o kişi olduğundan emin olmadan önce kendisini bir adama vereceğine inanmıyorum.
Do you refuse?
İstemiyor musun?
You can refuse, of course.
Tabiiki, reddedebilirsin.
I refuse to believe it.
Buna inanmayı reddediyorum.
You refuse to play nice.
Çabuk davranmak istemiyorsun.
How could I refuse?
Nasıl reddedebilirim?
They've dumped him in here - organic refuse disposal.
Onu buraya koydular, organik atık tasfiyesi.
You imprison me here, you refuse my help.
Beni buraya hapsediyorsun, yardımımı da geri çeviriyorsun.
"put it in a responsible place for refuse, " walk over to the computer, " log onto Microsoft Word, or Apple Text,
Bilgisayara gidip Microsoft Word veya Apple Text'ten istediğini açıp Todd Barry'yi, A harfiyle yazıp bir kâğıt parçasını yazıcıya koyman.