Relevant tradutor Turco
2,219 parallel translation
Your point is that we aren't part of the Iroquois, and so my example isn't relevant.
Demek istedigin bizim Iroquoisle bir alakamiz yok ve benim verdigim ornekte pek konuyla alakali degil
So I assume you found something wonderfully relevant.
Sanırım konuyla alakalı oldukça iyi bir şey buldun.
You are not to open up your mouth unless it's relevant to the case.
Davayla alakalı olmadığı müddetçe,... ağzını açmayacaksın.
That was relevant, wasn't it?
Bu, işle alakalıydı, değil mi?
These packets are always the same pattern, nomather what size and they are surprisingly relevant to issues as seemingly disconnected, the wars in the Middle East, the global financial collapse and how we achieve justice for everyone.
Büyüklüğü ne olursa olsun, bu paketler her zaman aynı örüntüdedir, ve şaşırtıcı şekilde, birbirine bağlı olmayan olaylarla bağlantılıdır : Orta Doğu'daki savaşlar, küresel mali çöküş ve nasıl herkes için adaleti sağladığımız gibi.
And what relevant experience do you have that qualifies you for this job?
Peki, bu işe uygun olduğunu gösterecek ne gibi bir özelliğin var?
Define "relevant experience."
Tam özelliklerim var.
And this is relevant because...?
Ve bu konumuzla alâkalı çünkü...?
I'm sorry to say that's not relevant.
Bunun uygun olmadığını üzülerek söylemek durumundayım.
Is this really relevant?
Davayla ilgilisi var mı bunun?
It didn't think it was relevant.
Alakası olduğunu düşünmedim.
Come on, not relevant, building up years of resentment, paying for a hobby you thought was ridiculous?
Hadi ama, alakasız mı? Saçma dediğin bir hobinin parasını vermekten yıllardır birikmiş içerlemeler alakasız mı?
And it is "front relevant," Reagan, you're up.
Bu öndekiyle ilgili, Reagan, ilgilensene.
"Front relevant?"
Önle ilgili mi?
That lawyer must make available for inspection "any relevant information, reports or records requested by the Secretary of the Treasury."
Bu avukat, teftiş için, Maliye Bakanlığı tarafından talep edilen her türlü bilgiyi, raporları ve kayıtları hazır etmek zorundadır.
And now that I'm king it's no longer relevant what I may or may not want for myself.
Ve şimdi kral olduğuma göre artık kendim için ne isteyip istemediğim önemli değil.
He's also dreamy, but it's not relevant now.
Ayrıca biraz dalgın ama bu şu an için önemli değil.
Stress wouldn't be relevant, but anything that increases his adrenalin could have made it worse.
Stresle ilgili olmazdı ama adrenalini artıracak her şey durumunu kötüleştirebilirdi.
It's a good bet that it's medically relevant.
Tıbben ilgili olması iyi bir bahis olur.
He's a minor, the mom's his guardian, and it's not even medically relevant.
Çocuğun yaşı reşit değil, velisi de annesi. Ayrıca tıbbî olarak ilgisi yok.
It's not diagnostically relevant.
Bunun tanısal bir değeri yok.
I thought it was relevant.
İlgili olduğunu düşünmüştüm.
Which brings me to my most relevant question.
Bu da beni davamızla en ilgili soruma yöneltiyor.
Yes, but it's not relevant.
Evet ama konuyla ilgisi yok.
It's not relevant?
Öyle mi diyorsun?
I think my information is more relevant.
Sanırım benim istihbaratım daha geçerlidir.
Wait, how is this relevant?
Bir saniye, nereden çıktı ki bu şimdi?
It also holds information which is very relevant to the present.
Ama aynı zamanda günümüzde neler olduğuna dair bilgileri da barındırır.
So far we've not found any eye witness or any evidence that may be relevant.
Elimizde hala ne bir tanık, ne de elle tutulur bir kanıt var.
All relevant HR staff have to be quarantined.
Soruşturma bölümüne kimsenin girilmemesi sağlanacak.
Scratch that. That's not even relevant.
Konuyla alakası bile yok zaten.
My complexion is hardly relevant.
Cildimin bir önemi yok.
We could have sent all the relevant documents to London.
İlgili tüm evrakları Londra'ya yollayabilirdik.
Do you have anything to add that might interest... or be relevant to the reader?
Okuyucunun ilgisini çekecek ya da okuyucuyu ilgilendiren bir şey eklemek ister misin?
I think it's relevant.
Bence gayet uygun.
- No, w--w--they're not transparent, we make sure- - improper controls, the inadvertent inclusion of relevant data or, in this case, all three at the same time.
- Hayır, ş... ş... şeffaf değiller, eminiz. ... Hatalı kontroller, ilgili verilerin dikkatsizce alınması. Veya, bu olayda aynı anda üçü birden.
Today I would like to talk to you about a theme that is always relevant... at least in our country... we're gonna talk about corruption.
Bende bugün sizlerle şu konu hakkında konuşmak istiyordum... en azından bizim ülkemizde... Rüşvet yemek hakkında konuşacağız.
We just need to make Graham seem relevant.
Graham'la ilgili konuyu halletmemiz gerekiyor.
From somebody relevant.
Konumuzla alakası olan birinden hem de.
That's good ; that's... that's relevant.
Güzel, çok uygun.
The fact that I'm already happy does not seem to be relevant.
Çoktan mutlu bir insan olmam pek önemli değil gibi.
How is that relevant?
Konuyla ne ilgisi var?
I think Gossip Girl would have to post about it to stay relevant.
Bence Dedikoducu Kız bağlantısını kaybetmemek için bu konuda bir şey yazmalı.
I can always rely on John to send me the relevant data, as he never understands a word of it.
Kendisi tek kelimesini bile anlamasa da, bana doğru bilgileri getireceği konusunda John'a her zaman güvenirim.
I didn't know if it was relevant.
Alakalı olup olmadığını bilmiyordum.
And for us to grow up with games as a natural, and relevant part of our everyday existence.
Ve oyunlarla birlikte büyümek günlük yaşamımızın doğal, anlamlı bir parçasıydı.
How is this relevant?
Nasıl bir bağlantısı var? - Reddedildi.
It's about being relevant.
İlgili biri olmakla.
Whatever was said, it was clearly relevant to this case.
Her ne söylediyse, bu dava ile ilgili olduğu çok açık.
But to break a sacrosanct privilege just to see if she said something relevant, no.
Ama sırf bu konu ile ilgili olup olmadığını anlamak için kutsal bir gizliliği bozmak olmaz.
Death is a consequence, not a symptom, and if it's not a symptom, it's not relevant.
Ölüm bir netice, semptom değil.