Rides tradutor Turco
1,815 parallel translation
So we can go on the rides, play some games.
Oyuncaklara binebilir, oyunlar oynayabiliriz.
- Rides?
- Oyuncaklar mı?
- "Blimp rides".
- "Zeplin gezginleri".
He rides me pretty hard sometimes.
Bazen bana çok yükleniyor.
Does anything help to calm her down, car rides or noise machines?
Onu sakinleştiren bir şey var mı? Otomobile binmek, sesli makineler gibi.
Ride some rides, eat some cotton candy.
Çarpışan arabalara binip, pamuk şeker yeriz.
Oh, is that why you're worried- - that I was just your friend for the rides?
Bu yüzden mi endişelisin? Şöförlüğümü yaptığın için, arkadaş olduğumuzu mu zannediyorsun?
Or are you afraid of a world where Section D answers to Hogan, because America rides roughshod over the rest of us?
Yoksa Bölüm D'nin Hogan'a hesap verdiği ve Amerika'nın geri kalanımızı ayağının altında ezdiği bir dünyadan mı korkarsın?
Every morning, he rides up to the McDonald observatory in West Texas, and it's thanks to his work that we know something extraordinary about the Moon.
Her sabah motosikletiyle Batı Teksas'taki McDonald Gözlemevi'ne gidiyor. Çalışmaları sâyesinde Ay'la ilgili olağanüstü bir şey öğrendik.
I mean, she still rides in the parade every year.
Yani, her yıl geçiş töreninde yerini alır.
And the one that rides the biggest wave wins.
Ve en büyük dalgada sörf yapan kazanır.
Still giving rides to school?
Okula gidecek misiniz?
One morning, George rides into camp and about 20 guns open up on him.
Bir sabah, George kampa girdiğinde ona 20 silah ateş açtı.
She rides with you.
Hatun sizinle geliyor.
Esmeralda rides a broom to work every day.
İşe hergün süpürgesine binip geliyor.
He puts on a big red suit and rides around the town with reindeer.
Koca kırmızı elbisesini giyip kızağıyla dolaşır durur sadece.
Yeah, I put enough lead in old Cletus'skull to start a pencil factory, and he was still giving out piggyback rides.
Evet, Cletus'un kafasına parmak büyüklüğünde delik açtım... ama hala adam taşıyor.
Shine Mart, where the community comes for bull rides, booze and breasts.
Çekirdek numunesine benziyor. - Dostum bu iyi. - O iyi.
Maybe I was a little old for it but... all those other rides they scared me.
Belki binmek için yaşım biraz geçmişti ama diğer aletler beni korkuturdu.
So I figured, if you feel like, we'd go down to the boardwalk one last time... before they close the rides down for the winter...
Kış geldiği için kapatılmadan önce son bir defa lunaparka gitmek istersin diye düşündüm.
Daddy won't take me on any spinning rides.
Babam benim uçan salıncaklara binmeme hiç izin vermez.
'Cause Daddy doesn't do spinning rides, because spinning rides remind Daddy of how he used to feel after frat parties.
Çünkü baban uçan salıncaklara binmez. Çünkü onlara bindiğinde başı dönüyor ve hasta hissediyor.
I've got to hitch rides every time I need to go somewhere because, get this, there's some rogue meter maid who's decided to have a ticketing vendetta against me and my motorcycle.
Otostop çekmek zorundayım. Çünkü, şunu dinle, bana ve motosikletime ceza kesen bir güç var.
He rides up on a big stallion, sweeps her into his arms. I'm there.
Büyük bir at üzerinde, kızı kollarına almıştı.
There are gonna be no more free rides.
Bundan böyle beleş geçişler olmayacak.
Two bus rides away.
İki otobüsle gidiliyor.
Word is, Gavin Goddard is the richest man in the world, that he lives in a castle in the clouds and he rides around in a flying pomegranate made out of gold.
Gavin Goddard, bulutların üstündeki şatosunda yaşayan, altından yapılmış uçan bir nar kullanan, dünyanın en zengin adamı.
If it is necessary, I can take you for more rides.
Eğer gerekliyse, sizi daha çok gezdirebilirim.
She always rides with me.
Arabada hep yanımdadır.
For example, I'm here with Rides-a-Ten-Speed-Everywhere Guy.
Tabi dışarıda bisiklet sürerek çok iyi yaptığını sananlar hariç.
Christmas will be celebrated with no gifts and there will be no sandboxes or parties with pony rides.
Noel hediyesiz kutlanacak. Kum havuzu ve midilli olan partilere gidilmeyecek.
Well, it's just pony rides and funnel cakes from now on.
Şu andan itibaren sadece midilli gezintisi ve lokma pastası olacak.
They expect certain things, the traditional events - - pie-eating contests, pony rides.
Turta yeme yarışmaları, midilli gezileri. Sadece saman balyasından labirent istemiyorlar. Şu kötü çocuğa bir bakın.
But it turns out the hotel has a policy on Bengal tiger rides.
Maalesef otelin, Bengal kaplanlarıyla dolaşmaya karşı bir tutumu var.
You've been talking about Panama and bumpy bus rides ever since we broke out.
Kaçtığımızdan beri Panama ve sarsıntılı otobüslerden bahsettin.
When he was little, I used to give him rides.
Küçükken, onu dolaştırırdım.
Jawaan-bakht now rides out to see
Jawaan Bakht'da bakıyor.
Where he rides, death is sure to follow.
O nereye giderse, ölüm onu takip eder.
So if a couple rides on the boat, they will break up?
Eğer bir çift sandalla gezintiye çıkarsa, ayrılırlar mı?
But if she blows Justin off, then she's definitely taking moustache rides.
Ama Justin'i başından savarsa bizim bıyıklıyla işi pişirmiş demektir.
Barrel rides over the waterfall.
Çağlayanın üstünden bidonla kaymaca...
Call me old-fashioned, but I love train rides.
Eski moda olabilir, ama tren yolculuklarını severim.
You don't understand what it's like to have to rely on people to get you around, all over town, have rides everywhere.
İnsanlardan sizi sürekli, şehirde bir yere götürmesini istemek nasıl bir his bilmiyorsunuz.
He rides a bike now, but he swears it's not a demotion.
Artık bisiklet kullanıyor ama rütbe indirimi olmadığını iddia ediyor.
He loves train rides.
Tren yolculuklarını sever.
I prefer bike rides.
Bisikletle gezmeyi tercih ederim.
But train rides are nice too.
Ama tren yolculukları da güzeldir.
You heard what your mama said... no more limo rides, no more chefs.
Bence buradan o kadar da özel olmadığımız sonucunu çıkarmalıyız.
It's the smallest bill I had. This almost makes up for no more limo rides. Let's go, y'all.
Karanlık çöktüğünde, Las Vegas'ın dış mahallelerine varmıştık ve bizi karşılayan kilometrelerce, terk edilmiş varoşlar ve toza dönüşmüş golf sahaları olmuştu.
She also loves carriage rides.
At arabalarına da bayılır.
Look, let's just do the rides.
Biliyorum.