Right there tradutor Turco
52,732 parallel translation
Right there.
İşte böyle.
I wake up some nights, And I see her standing right there.
Bazı geceler uyanıyorum ve onu tam orada dururken görüyorum.
I know it's bullshit, but... she's right there.
Saçmalık olduğunu biliyorum ama kız burada.
And if you'd seen what's happening on eros, You'd be right there with us.
Hem Eros'ta olanları görmüş olsaydın sen de bizimle birlikte tam orada olurdun.
Mommy will be right there.
Anne birazdan gelecek.
Right there in front of him.
- Şurada, hemen onun önünde.
White wrapper. Right there.
White wrapper. " Hemen orada.
I'll be right there.
Birazdan geleceğim.
I just need to get your clothes and mine and then I'll be right there, okay?
Eve gidip kıyafetlerimizi alacağım. Sonra geleceğim. Tamam mı?
You know, he sat right there earlier today and lied to me about this all over again, that obsequious little shit!
Bugün tam şurada oturdu ve bu konuda bana yine yalan söyledi. Pespaye herif!
Stop right there!
Dur orada!
I'm going to stop you right there.
Lafını burada keseceğim.
- The look, right there.
- Şu yaptığın bakış.
But you're staying right there.
Orada bekle.
Stop right there.
Dur bakalım orda.
Right there!
Bu taraftalar.
Now that there dude right there is a terrorist.
Orada gördüğünüz lavuk bir teröristti.
He's sitting right there.
Yanında oturuyor.
You all right there, guy?
- İyiyim.
If you don't believe us, just continue to stand right there.
Eğer bize inanmazsan, Devam et Orada bekle.
Oh, I see, it's right there.
Buldum. İşte burada.
- There's a missing piece right there.
Burada kayıp bir parça var.
- Yes. Right there.
- Evet işte orası.
Yes, they're there, they're right there!
Evet, oradalar! İşte oradalar!
Right there, right in front of you.
Orada, hemen önünde.
I got a prelim hearing on Nawaz right now, but I'll be over there
Nawaz'ın ön duruşmasına giriyorum ama...
The one parked right out there, actually, the blue Jeep.
Şurada park halinde olan mavi cip.
Right now, there are 16 government officials, including a United States Senator, sitting in a military jail without so much as an explanation.
Biri Amerikan senatörü olmak üzere 16 hükümet yetkilisi düzgün bir açıklama yapılmaksızın askeri cezaevine atıldı!
But he was there, right?
Ama oradaydı, değil mi?
- But he was there, right?
- Ama oradaydı, değil mi?
Okay, as soon as imaging opens up, - we'll get him right in there.
Röntgen birimi açılır açılmaz oraya gideceğiz.
Just hang in there and you will see her, all right?
Biraz daha beklersen kızını göreceksin.
Ugh. Everything that matters is up there in the cloud, right?
her şey bir hayal alemi gibi, değil mi?
It is right over there, ma'am.
Şu tarafta efendim. Ayakkabılarınızı çıkartmayın.
Well, even if we find Kevin right off the boat, there's no guarantee he's gonna come back with us.
Kevin'ı iner inmez bulsak bile bizimle döneceğinin bir garantisi yok.
You know there are two of those bitches in white standing out front right now, smoking their fucking cigarettes?
Dışarıda şu beyazlı orospulardan iki tanesi sigara fosurdatarak bekliyor farkındaysan?
And he was climbing a ladder down from that room right up there.
Ve şuradaki odaya ulaşmak için merdivenden çıkıyordu.
You don't think there's anything going on in Nassau right now that I don't know about, do you?
Nassau'da olan biten her şeyden haberdar olduğumun farkındasınızdır herhalde.
If there was a way I could make things right here, I'd do it.
Her şeyi yoluna koymak mümkün olsaydı bunu yapardım.
If that were really true, you'd be out there right now.
Öyle olsaydı şimdi... -.. başka bir yerde olurdun.
All right, I'm-a head there now.
Pekâla, oraya doğru gidiyorum.
So I need you to hang in there for him. All right?
Pekala?
The cookbooks are over there in Section G, and right here is my favorite table for serious research.
Yemek kitapları G Kısmı'nda, bu da ciddi araştırmalarda kullandığım en sevdiğim sehpam.
There's probably an app for that, right?
Bunun için bir uygulama var, değil mi?
If you had suffered such loss, is there anything you can imagine making it right?
Böyle bir kayıpla karşılaştıysanız, Hayal edebileceğiniz bir şey var mı Doğru yapıyor musun?
But there's a credible argument to be made that we ought to leave right away, while we still can.
Ancak yapılacak güvenilir bir argüman var. Hemen ayrılmamız gerektiğini, Hala yapabiliriz.
If you had suffered such loss is there anything you can imagine making it right?
Bu kadar acı çeken birinin acılarını dindirmek mümkün müdür?
Well, there's one here. Out there, right now, as we speak.
Şu anda burada bir tane var.
- All right, so there might be a solution here, a weapon.
Bir silah.
You know there's no strawberries and cream here, right?
- Burada çilek ve krema yok.
All right. Chain yourself to that post over there.
Şuradaki direğe bağla kendini.
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48