Ruined tradutor Turco
9,467 parallel translation
You ever wonder if th- - if this work has ruined you?
Bu çalışmanın seni mahvetmiş olabileceğini düşündün mü hiç?
But it has ruined you, too.
Ama aynı zamanda mahvetti.
I just want you to be aware of all the things you've ruined for me because you don't remember.
Beni rezil ettiğinin farkına varmanı istiyorum çünkü unutuyorsun.
I've ruined everything.
Her şeyi berbat ettim.
What if I ruined that?
Peki ama ya bunu berbat ettiysem?
Did I tell you they ruined my life, huh? They ruined it.
Hayatımı mahvettiklerini söylemiş miydim?
She thinks I ruined her life.
Hayatını mahvettiğimi düşünüyor.
And she's ruined it!
Ve o bunu mahvetti!
It ruined your social life, uh...
- Sosyal hayatını mahvetmiştir...
Oh, here we go, we all know I ruined you life.
Hayatını nasıl mahvettiğimi hepimiz biliyoruz. Ben bunu demedim.
She ruined me.
Beni mahvetti.
I already ruined it.
Her şeyi berbat ettim.
If they burn now, they're ruined.
Şimdi yanarlarsa mahvolurlar.
Or if I'd ruined the dinner.
Ya da yemeği kötü yapsaydım.
Well great, trip's ruined.
- Hayır. Harika! Yolculuğu mahvettin.
I'm sorry I ruined the test.
Testi berbat ettiğim için üzgünüm.
You might have ruined weeks of work.
Haftalık işi berbat etmiş olabilirsin.
- You ruined me, BoJack.
- Beni sen mahvettin BoJack.
Yeah, you just went back and ruined what you said.
Tekrar eski haline döndün ve az önceki anı mahvettin.
I ruined everything.
Her şeyi berbat ettim.
For the lives your drugs have ruined.
Uyuşturucuların sayesinde mahvolan hayatların intikamı.
You ruined my life!
Hayatımı mahvettin, memnun musun?
But now i can't stop thinking about how luke died, How liv's life is ruined.
Ama şimdi de Luke'un nasıl öldüğünü ve Liv'in hayatının nasıl mahvolduğunu düşünmeden duramıyorum.
We're ruined.
- Mahvolduk.
You're not ruined, I am the one ruined.
- Sen mahvolmadın, ben mahvoldum.
- That son-of-a-bitch tailor ruined my jacket.
- Çok doğru konuşuyor. - Şerefsiz terzi ceketimi mahvetti.
- Why are we in a church? - I once saw a priest drop his keys and bend over and pick it up, and it was just so human that it ruined religion for me.
- Bir keresinde anahtarını düşüren, eğilen ve alan bir rahip gördüm ve o kadar insaniydi dini benim için mahvetti.
- You ruined my life, you little bitch.
Hayatımı mahvettin, seni küçük orospu.
Now everything is ruined.
Şimdi her şey mahvoldu.
That man's father ruined my family.
O adamın babası ailemi mahvetti.
I ruined you.
Seni mahvettiğim için.
Just ruined him in the game.
Onun çevirimiçi karakteri onu oyunda harap etti.
Or do you want your life ruined the way mine was?
Yoksa hayatının benimki gibi mahvolmasını mı istiyorsun?
And you would be ruined.
Ve mahvolursun.
Because I'd be ruined.
Çünkü bu beni mahvederdi.
Bill Cosby has ruined it for all black men over 70 who are just trying to buy a gal a drink.
Bill Cosby bir kıza içki ısmarlamak isteyen bütün 70 yaş üstü siyahi erkeklerin hayatını mahvetti.
That's probably ruined my sausage a bit more.
Bu muhtemelen sosisimi biraz daha yaktı.
So, the fruit and nut-powered Richard Hammond has not only ruined his testes, his penis and his anus, but he's fallen off!
Sonuç olarak meyveyle çalışan Hammond sadece testislerini, penisini ve anüsünü mahvetmemiş bir de bisikletten düşmüştü.
~ I've ruined my penis
Penisimi mahvettim.
Well, on the subject of names, uh, I want to thank you for making sure that mine wasn't ruined...
Peki, isimlerden bahsetmişken, benimkinin mahvolmasına engel olduğun için teşekkür etmek istiyorum.
It's ruined!
Mahvoldu!
See, thing about Ms. Miriam is she made me a good dancer, but she ruined my childhood.
Bayan Miriam, beni iyi bir dansçı yapan kişi. Lâkin çocukluğumu da berbat etti.
Because I'm never gonna pass this astronomy final, so I won't graduate, so my life is ruined.
Çünkü şu astronomi finalini hiç geçemeyeceğim. Bu yüzden mezun olamayacağım hayatım mahvoldu yani.
Charles ruined it. I'm gonna be a little late.
Biraz geç kalacağım.
Oh, because it would have crushed my heart and ruined our friendship.
Çünkü bu kalbimi kırardı ve arkadaşlığımızı berbat ederdi.
It's no use, they're all ruined.
Bir faydası yok, her şey berbat oldu.
Thom : His career is ruined.
Kariyeri mahvolmuştu.
Simon Blackwall stumbles through the streets, ruined, yes, but ecstatic, because he has at last found a reason to live, a reason for suffering all these slings and arrows.
Simon Blackwall harap bir halde sokaklarda yürüyordu ama mutluydu da çünkü sonunda yaşamak için bir neden bulmuştu,... kaderin yumruklarına ve oklarına direnmek için.
The wedding is ruined.
Düğün mahvoldu.
I'm so sorry your terrible Casti grandparents ruined everything.
O korkunç Castili akrabaların her şeyi mahvetti.
You ruined everything!
Her şeyi mahvettin!