Rustling tradutor Turco
280 parallel translation
What's that rustling noise I hear?
Bu hışırtı da ne?
[Rustling Sound]
[Hışırtı]
[Leaves Rustling]
[Yaprak Hışırtısı]
[Rustling]
[Hışırtı]
Look, we're rustling.
Biz çalıyoruz.
With the grass rustling in the wind and the pool rippling to the waving of the reeds the tinkling sheep bells, the voice of the shepherd boy and the lowing of the cattle in the distance.
Otlar rüzgarda eğiliyordu gölün suyu kıpır kıpırdı uzaktan koyun çanlarının ve çobanın sesi geliyor ineklerin mölemesi duyuluyordu.
Hey, it wouldn't be that rustling folks we're talking about last fall?
Bu, geçen sonbahar konuştuğumuz sığır hırsızları yüzünden olmasın?
You still talkin'about rustling?
Hala sığır hırsızlarından mı söz ediyorsun?
If it were only rustling', maybe, but... but murder?
Konu sadece hırsızlık olsaydı belki... ama cinayet?
There's also a charge of cattle-rustling.
Ve tabii bir de sığır hırsızlığından.
But I sure wish we were rustling cows.
Ama keşke inek çalsaydık.
This is no cinch, like rustling a few cows.
Bu birkaç inek çalmaya benzemez.
This town ain't big enough for me and that man-rustling petticoat!
Bu kasaba ve şu giysiler benim için yeterince iyi değil.
They're rustling'stock on the east range, Pa!
Doğu çiftliğinde hayvanlar tükeniyor.
They were caught red-handed rustling cattle and changing the brand.
Öküzleri yakalayıp işaretleri değiştirirken yakalandılar.
Rustling through my papers, tapping my telephone.
Kağıtlarımın karıştırılmasını, telefonumun dinlenmesini.
He was stampeded to death rustling my cattle.
Sığırlarımı çalmaya çalışırken ezilip öldü.
kind of rustling it was.
Hışırtı gibi bir şeydi.
Rustling?
- Hışırtı mı?
Clanton's been rustling Mexican cattle by the thousands, and he has to move them.
Clanton binlerce Meksika sigirini çalmis. Onlari nakletmek zorunda.
Oh, ma'am... if you hear me rustling around early in the morning... don't let it bother you.
Bu arada, hanımefendi.. Eğer sabahın köründe gürültü edersem aldırmayın.
By rustling?
Çalarak mı?
It's not only rustling, there are road agents.
Sadece sığır çalmayıp, taşıma şirketini de soymuşlar.
I hear a bed, a rustling of clothes
Bir yatak, elbise hışırtıları duyuyorum...
Señorita, how about you rustling up some firewood?
Senyorita yakmak için odun toplar mısın?
Oh, yeah, my costume rustling'.
Ha, evet, kostümüm hışırdıyor.
You been rustling'?
At hırsızlığı falan mı yapıyorsun?
You've been rustling food for us for 30 years.
30 yıldır bize yemek pişiriyorsun.
And the silken sad uncertain rustling... of each purple curtain thrilled me... filled me with fantastic terrors never felt before.
Ve titretiyor, erguvani perdelerin ipeksi, kederli, belirsiz hışırtısı Öylesine dolduruyordu ki içimi hiç duyulmamış tuhaf korkularla
Ma'am, I can understand your objection to rustling, A girl with your background and gentle upbringing,
Sığır çalmaya karşı olmanızı anlarım, çünkü iyi terbiye almış bir kızsınız.
Or, can I offer you a nice rustling sound of underwear?
İstersen bir iç çamaşırın hışırtısı da var.
There's something about that rustling.
Bir şey var o hışırdamada.
Rustling is a hanging offense and they are all guilty!
Hırsızlık idamlık bir suçtur, ve bunların hepsi suçludur!
The defendants, all three, are charged with murder and rustling.
Davalılar, üçü de, cinayet ve hırsızlıktan suçlanıyor... gerçek..!
I haven't done so much riding since I quit rustling.
At hırsızlığını bıraktığımdan beri... bu kadar uzun süre ata binmemiştim.
The last time we tried ranching was during our rustling days.
Hayvancılığı en son... at hırsızlığı yaparken denemiştik.
Looks like he's out rustling up business for himself.
Görünüşe göre kendine iş çıkartmaya gitmiş.
The rats, rustling and squealing in the night, as they too died.
Gece ciyaklayan sıçanlar da öldüler.
Wasn't rustling.
Sιğιr çalmιyorduk.
Got to do with your rustling Mr. Murphy's cattle.
Bay Murphy'nin sιğιrlarιnι çalmanla ilgisi var.
I couldn't sleep if I was rustling cows.
eğer inek çalsaydım uyuyamazdım.
Out rustling or selling?
çalmada mı satışta mı?
Ain't like we was rustling from anybody we know.
birilerinden çalmanın hoş olmadığını, biliyoruz.
I read irony in your eye, you do not take what I am saying seriously... and-after all, it may very well be nonsense, but when I hear the rustling of the young plantations set out with my own hands, I feel as if I had had some small share in improving the climate.
Gözlerinde alay görüyorum, söylediklerimi ciddiye almıyorsun ve sonuçta çok saçma olabilir ama ne zaman kendi ellerimle diktiğim fidanların hışırtısını duysam iklimin iyileşmesinde benim de biraz pay sahibi olduğumu hissediyorum.
Why, they claim that I was rustling cattle up around Paso del Norte way... and they had to blame somebody... and I swear, I never even been arrested before.
Paso del Norte tarafında bir sürü çaldığımı iddia ettiler. Suçu birine atmaları gerekiyordu. Yemin ederim daha önce hiç tutuklanmadım.
At night it sounds like the rustling of leaves.
Geceleyin rüzgarda hışırdayan yaprakların sesine benzer ses verir.
Those men you saw, they began rustling cattle around here about three years ago.
Gördüğün adamlar üç yıl kadar önce sığır hırsızlığına başladı.
All of a sudden the little boy heard a rustling in the bushes and he found a hedgehog.
Birden küçük çocuk çalıların arasında bir hışırtı duymuş ve bir kirpi bulmuş.
Now it's seven from rustling alone, not to mention winterkill, calving loss, miring down in the spring.
Şimdi yüzde 7'ye çıktı, soğuktan ölenleri, ölü doğanları ve bahardaki kayıpları saymıyorum bile!
The first time I met Sandy, he was rustling on his own.
Onunla ilk karşılaştığımda, at çalıyordu.
Remember, this ain't just rustling.
Unutmayın.