Saké tradutor Turco
19,350 parallel translation
Not just for their own sake, but for everyone's.
Kendi iyilikleri için değil, herkesin iyiliği için.
For fuck's sake.
Lanet olsun.
But for the sake of all the races, we must face it.
Ama bütün ırkların iyiliği için onlarla yüzleşmek zorundayız.
I will not stay here and be humiliated for the sake of that boy.
Burada kalıp, o çocuk yüzünden aşağılanmayacağım.
I bring us wine, we were gonna like old times sake, you know'?
Bize şarap getireyim, dedim, sonra biz, - eski zamanların hatırına, anla işte.
Take him down, for God's sake.
İndirin şu adamı Tanrı aşkına!
Now, I'm not saying that's gonna happen to Jessa, but I'm also saying I hope it does, for your sake.
Jessa'ya da aynısı olacak demiyorum ama, senin hatrına, umarım öyle olur diyorum.
Oh, for Christ's sake.
Tanrı aşkına.
Shh! For fuck's sake.
- Allahım yarabbim.
Fuck's sake!
- Sikeyim böyle işi!
For Christ's sake, why? - Hey?
İyi de neden?
Fuck's sake, john.
- Allah aşkına, John.
Tommy, for fuck's sake, who is it that's ahead of you?
Tommy sizden önde olan kim söyle artık.
Arthur, for fuck's sake, what is it?
- Arthur, Allah aşkına. Ne var?
But he did those terrible things for my sake.
Ama hepsini benim için yaptı.
My husband did terrible things, but he did those terrible things for my sake.
Eşim korkunç şeyler yaptı. Ama hepsini benim için yaptı. Ölüyorum ben.
For your own sake.
Kendi iyiliğin için.
How about one last riddle for old time's sake?
Eski günlerin hatrına bir bilmece daha sorayım mı sana?
Oh, for Pete's sake, Master Bruce.
Tanrı aşkına Efendi Bruce.
For their sake, as well as your own, make the choice your father did not.
Onları ve kendini düşün ve babanın yapmadığı seçimi yap.
Take a message, for christ's sake.
Tanrı aşkına mesajını al adamın.
For fuck's sake!
Tanrı aşkına!
For fuck's sake, would you shut the fuck up?
Aman Tanrım, keser misin şunu?
I know... I know you don't believe but for my sake, would you wear it?
İnanmadığını biliyorum ama hatrım için bunu takar mısın?
For God's sake, pull back.
Tanrı aşkına, geri çekilin!
You're gonna kill him, for Christ's sake.
Sen onu öldüreceksin, tanrı aşkına.
- For Christ's sake, Dad, don't start.
Tanrı aşkına, baba, başlama.
Will you just listen to me, for Christ's sake?
tanrı aşkına, sadece beni dinler misin?
Well, for his sake and for mine, I can promise you that your death is going to be a hundred times worse.
Hem onun iyiliği hem de kendi iyiliğim için ölümünün yüz kat kötü olacağı sözünü sana verebilirim.
"Oh, for God's sake..." I give up, were you born on sirloin?
- Tanrı aşkına! Pes yani, bonfilede mi doğdun?
Right, well, sit down, have a cup of tea, for God's sake.
Tamam, otur bir fincan çay al Tanrı aşkına.
For God's sake.
Tanrı aşkına.
For Christ's sake, she's going, she's going.
Kız gidiyor işte. Gidiyor.
- This is London for Christ's sake!
- Burası Londra, Tanrı aşkına!
For your son's sake, turn around.
Oğlunun iyiliği için dön.
Fuck's sake.
Sikeceğim ama.
Oh, fuck's sake.
Hay sikeyim.
Sonya, if you've refused him for my sake,
- Sonya, eğer onu benim için reddettiysen korkarım -
We're not sharing a bed, it's just for appearance's sake.
Aynı yatakta yatmıyoruz, sadece görünüşü kurtarıyoruz.
Would you really demand that I sacrifice my honour and my feelings for the sake of money?
Gerçekten şerefimi ve hislerimi para için feda etmemi mi istiyorsunuz?
Pierre, for God's sake!
Pierre, Tanrı aşkına!
No... for God's sake, no.
Hayır. Tanrı aşkına, hayır.
For God's sake, Pierre... we're about to fight the bloodiest battle yet...
Tanrı aşkına Pierre... Girdiğimiz en kanlı çarpışmaya girmek üzereyiz.
I would say, "For God's sake, let me be a prisoner again."
Derdim ki ; "Tanrı aşkına, bırakın da tekrar esir düşeyim."
For God's sake!
Tanrı aşkına!
We should leave the monastery immediately for the sake of the children.
Çocukların iyiliği için derhal manastırı terketmeliyiz.
- God's sake, Jimmy.
- Yok artık Jimmy!
Alex and Mary simply could not be... for Frank's sake.
Frank'in iyiliği için Alex ve Mary öylece birlikte olamazlardı.
For yer sake, and for the sake of all you hold dear, do not make this bargain with that man.
Kendi iyiliğin ve değer verdiğin herkesin iyiliği için o adamla bu pazarlığa girme.
Talk to me, for fuck's sake.
Tanrı aşkına, konuşun benimle.
[SHOUTS] Marcus, for God's sake, he's got a fucking chainsaw!
Tanrı aşkına Marcus. Lanet bir testeresi var!