Salesman tradutor Turco
2,105 parallel translation
Listen, um, I have a five-minute blind date tonight with an insurance salesman named Pete.
Dinle, bu akşam beş dakikalık bir randevum var. Pete adında bir sigortacıyla.
For the carpet salesman.
Annen beni buraya bıraktı.
If you think about travel salesman, he was nice he promised he will take me to the sea.
Gezgin satıcıyı düşünürsen, hoştu. beni denize götüreceğine söz verdi.
The salesman said it was real economical.
Oysa satıcı çok az yaktığını söylemişti.
The salesman assures me it's ripe and red, but until I take it home and cut it open, it's very hard to know for sure if it is.
Satıcı olgun ve kırmızı olduğuna dair garanti verdi, ancak eve gelip de kesip açana kadar, öyle olup olmadığını bilmemiz imkansızdır değil mi?
- I don't want to do... that motorcycle / vacuum salesman thing anymore.
- Artık o elektrik süpürgesinden motosiklet yapan adamın filmini yapmak istemiyorum.
You're a good salesman, Andy.
İyi bir satıcısın, Andy.
Is he a salesman?
Pazarlamacı mı?
I bought the song from a record shop, and I had to hum the tune to the salesman, because I didn't know its name.
Bir dükkândan plağı satın aldım şarkıyı bulabilmek için satıcıya müziği mırıldanmıştım çünkü adını bilmiyordum.
He was actually a salesman.
Aslında satış elemanıydı.
I'm just a little shitty salesman, is that it?
Berbat bir pazarlamacıyım, değil mi?
Ryuzo was an automatic doors salesman
New York'a gidebilirdim iyi vakit geçiriyorsun
Quite the salesman, Mr. Novak.
Çok iyi bir satıştı, Bay Novak.
I'll be a salesman in Riki's shop, your mom can dress the window, then all of us together, you, me, Riki, Riki's grandfather...
- Harika! Ben Riki'nin dükkânında tezgahtarlık yaparım annen vitrini falan düzenler, böylece hep beraber sen, ben, Riki, Riki'nin dedesi...
I should have been a bible salesman.
İncil satıcısı olmalıymışım.
He's a salesman.
Satıcı.
Nothing wrong with being a salesman.
Satıcı olmanın kötü bir tarafı yok.
What kind of salesman are you?
Ne biçim bir satıcısın?
That a paper salesman from Odessa, Texas is currently harboring a super-powered serial killer, and that you raided his warehouse on a hunch?
Odessa, Teksas'tan bir kağıt satıcısının süper güçlere sahip bir seri katili barındırdığı ve deposunu bir önseziye dayanarak bastığınız doğru mu?
I could use a new salesman. Our sales are going through the roof right now.
Satışlarımız iyice artmış durumda.
Not really much of a car salesman, am I?
Pek de iyi bir araba satıcısı değilim, değil mi?
You're not a salesman, Simon.
Sen bir esnaf değilsin Simon.
I mean, first of all, I just hired Matt Saracen's dad to be a salesman.
Öncelikle daha geçen gün Matt Saracen'ın babasını araba satsın diye işe aldım.
So we got a dead travelling salesman and a prep-school socialite.
Seyyar bir satıcı ve özel okullu sosyete güzeli öldü. Tamam. Bağlantı nerede?
He worked for this car salesman and got into trouble when a lot of money went missing.
Bu araba satıcısı için çalışmıştı ve bir sürü para kayıp olunca başı derde girdi.
The salesman's wife was so besotted with him that she ended up raiding her own savings so that he could give the money back to the husband.
Satıcının karısı ona o kadar tutulmuştu ki kendi birikimlerini savurdu, böylece Jacko parayı kocasına geri verebilirdi.
I was a traveling salesman.
Gezgin satıcılık yaptım.
Do they have tap dancing in Death Of A Salesman?
"Death Of A Salesman" oyununda step dansı mı yapıyorlar?
I'm not who you think I am, I'm just a paper salesman.
Ben düsündügünüz kisi degilim. Sadece kagit pazarlamacisiyim.
He's not a paper salesman.
O bir kagit saticisi degil.
I ripped the salesman a new one, but it was too late.
Satıcıdan yeni bir tane istedim ama çok geçti.
Speaking of... I'm playing willy in a dinner-theater production of "salesman" at costa mesa all next month.
Önümüzdeki ay Dinner-Theater yapımcılığın çektiği Costa Mesa'da gösterime girecek "Salesman" filminde Willy rolündeyim.
This along with the information about his vehicle lead us to believe that he's a traveling salesman of some sort, who works for a company big enough not to notice that he's a sociopath.
Bu bilgiye kullandığı aracı da eklersek, gezici bir satış elemanı olduğunu ve sosyopat olduğunu anlamayacak büyüklükte bir şirkette çalıştığını söyleyebiliriz.
But he's my top salesman.
Ama en iyi satıcım o.
- I hear you're a salesman of sorts.
- Senin bir çeşit satıcı olduğunu duydum.
Look, I was talking to the salesman, he said there's a bunch of other models that way.
Tamam, güzel. Baksana, satıcıyla konuşuyordum. Diğer tarafta başka modellerin olduğunu söyledi.
How not being able to socialize is hard when you're a salesman.
İnsan satış sorumlusu olunca sosyalleşmesi zor oluyor.
He's a good salesman.
O iyi bir satıcı.
Dennis Duffy, beeper salesman and your ex-boyfriend.
Dennis Duffy, çağrı cihazı sattıcısı ve senin eski sevgilin.
He says I'm a good salesman.
İyi bir satıcı olabilirmişim.
I remember because the salesman told me they're polarized.
Satıcı polarize olduğunu söylemişti.
I'm a salesman.
Ben bir satış temsilcisiyim.
You said his father was a traveling salesman from Norway with Tourette's.
Babasının Norveçli ve Tourett sendromlu bir gezici pazarlamacı olduğunu söylemiştin.
He's a man of honor and Integrity, despite being a used car salesman.
İkince el araba satmasına rağmen onurlu ve dürüst biri.
I mean, here I am five years in a row, I'm the Texas car salesman the year.
Demek istediğim, ben 5 yıl ardı ardına Teksas'ın en iyi pazarlamacısı seçildim.
I'm a salesman.
Ben bir pazarlamacıyım.
You're like a car salesman now, you're like Willy Loman?
Araba satıcısı mı oldun şimdi, Willy Loman gibi mi oldun?
You're a salesman, uh?
Satıcı mı oldun şimdi, uh?
I'm a thrill-Seeking carpet salesman paying for flying lessons.
Uçuş derslerini karşılayabilmek için halı satıcılığı gibi maceralı işler yapıyorum.
- Cell phone salesman.
- Cep telefonu satıyor.
Cell phone salesman, and not a very good one.
Cep telefonu satıcısı, hem de iyi değil.