Saraya tradutor Turco
1,040 parallel translation
From the time my sister brought you to the court, I loved you, reared you, set you before my own son, because I saw in you a worth and a greatness above other men.
Kızkardeşim seni saraya getirdiğinden beri seni sevdim, destekledim, seni kendi oğlumdan öte tuttum, çünkü sende... diğer insanlardan büyük bir değer ve yücelik gördüm.
Haven't you ever been presented at Court?
Evet, hiç saraya gitmedin mi?
I'll have the royal woodcarvers start work on the cradle tomorrow.
Yarın beşiğe başlamaları için saraya oymacılar alacağım.
- He's at the palace, I suppose... on some tiresome matters of state.
- Saraya gitti. Sanırım sıkıcı devlet işleri söz konusu.
Darling, now you've seen her, you go back the palace.
Hayatım, kızını gördün, saraya dön artık.
Next week the whole court goes away for the summer.
Haftaya kralın tüm maiyeti yazlık saraya gidiyor.
And Lina's ready to run to the palace... with any titbit she can get her teeth into.
Lina, eline geçecek en ufak bilgiyi... saraya yetiştirmeye hazır bekliyor.
"Little people should be brought to the palace at once."
"Küçük insanlar derhal saraya getirilmelidir."
Mr President Wilson would not have got to the White House and won the war if it hadn't been for you supporting him and being his secretary of state.
Eğer destek vermeseydiniz ve onun dışişleri bakanı olmasaydınız Başkan Wilson ne Beyaz Saraya girebilirdi ne de savaşı kazanabilirdi.
Top Soldier strutting into that big, blessed White House where Mr. Abraham Lincoln lives.
Top Soldier, çalım satarak yürüyüp, Başkan Abraham Lincoln'ün yaşadığı büyük ve kutsal Beyaz Saraya gidecek
Rallying a nation of television viewers into hysteria, to sweep us up into the White House with powers that will make martial law seem like anarchy!
Tüm ulusu televizyon başında histeriye sürükleyip, Bizi Beyaz Saraya taşımaları için. Sıkı yönetimi anarşi gibi göstermemizi sağlayacak güçlerle!
I went back to the palace.
Saraya geri döndüm.
It's difficult to know your home country when you're lock up day and night in a palace.
Ülkenizi anlamak zor, gece gündüz saraya kilitlisiniz.
Quick, to the palace.
Çabuk, saraya!
- We'll shop our way to the palace.
- Kendi yöntemimizle saraya ulaşacağız.
He never even reached the palace.
Saraya ulaşamamış.
Paolo, you'll move to our palace in Palermo tonight.
Paolo, bu gece Palermo'daki saraya yerleşeceksin.
That is my mission, which has accorded me the honor of coming to know you and your family and this magnificent palace.
Bu benim görevim böylece sizi ve ailenizi tanıma ve bu muhteşem saraya gelme şerefi bana bağışlanmış oldu.
And one night the people of the village... marched on the palace... dragged your ancestor into the yard, and burned him.
Ve bir gece, köyün insanları saraya yürümüş senin atanı bahçeye sürüklemiş ve yakmışlar.
- Back to the palace.
- Saraya dönüyoruz.
If we made her a whore and kept her at the palace, would she stay pretty?
Eğer onu fahişemiz yapıp saraya götürsek ve orada kalsa, güzel olarak kalır mı?
Wash your daughter, dog, and kill her fleas, she's coming to the palace for My Lordship here.
Kızını yıka ve pirelerini öldür, köpek. Saraya gidiyor. Bu dostum için.
It is an important court prerogative.
Bu, saraya tanınmış önemli bir ayrıcalıktır.
When he reaches the palace, shall I bring him directly to you?
Saraya ulaştığında, onu doğrudan size göndereyim mi?
When we get back to the palace, you must trim your mustache.
Saraya döndüğümüzde bıyıklarını düzeltmeyi unutma.
So be it! I shall go to Court and endure the King...
- Bu yüzden... saraya gidip Kral'a katlanacağım.
There is a new fashion from Italy which has reached the Court.
- İtalya'da saraya dayanan bir moda vardır.
I do not have the ingredient here, Gordon Pasha... but if you will come back to the palace...
Malzememiz yok, Gordon Paşa. Ama eğer saraya gelecekseniz, Size B ve S yaparım.
Send them back without me, Thomas.
Saraya bensiz dönsünler.
I order the court to observe mourning in black.
Saraya kara yas tutmasını emrediyorum.
After we come to the palace, book a place at Septime's.
Saraya geldikten sonra, Septime'den yer ayırtın.
It was here, during these soirees, that could best be measured the political temperature of the official spheres in the capital which were close to the Court.
Saraya yakın olan resmi çevrelerin siyasi ateşi, en iyi... bu davetlerde ölçülebilirdi.
And Mustafa brought me back to the palace.
Ve Mustafa beni saraya getirdi.
In 1792, at the time of the French Revolution, the Paris mob attacked the palace, forcing the king and queen to escape.
1792'de, Fransız Devrimi döneminde Parisli'ler saraya saldırdı ve kral ile kraliçeyi kaçmaya zorladı.
They should invade the palaces!
Halk saraya çıkarma yapmalı!
The King commands that you come at once to the Palace at Greenwich.
Kardinal, Kral hemen Greenwich'teki saraya gelmenizi emrediyor.
Would you sacrifice the child of our love to get a silly little harlot brought back to court?
Aşkımızın çocuğunu, aptal, ufak bir fahişeyi..... saraya geri getirmek için kurban mı edeceksin?
I will bring her back to my court if the oath is sworn by all men of power, high and low.
Onu saraya geri getirtirim ancak yetkisi olan herkes yemini kabul ederse.
My idea should suit you and the government and the palace.
Benim fikrim size ve hükümete ve saraya uyacaktır.
Report to the palace alone with the message.
Mesajla birlikte tek başına saraya git.
Remind me to thank him next time we visit the palace.
Saraya gittiğimizde hatırlat da teşekkür edeyim.
Tomorrow, he'll return his Golden Fleece to the King.
Yarın, Kral Altın Saraya dönecek..
And I'll tell the whole court that you've come back from America.
Tüm Saraya Amerikadan geldiğini Söyleriz.
When I was a little girl, I was taken to the palace in Vienna to a garden party.
Küçük bir kızken beni Viyana'daki saraya, bir bahçe partisine götürdüler.
Why is such a man admitted to the palace?
Neden böyle bir adam saraya kabul edilir?
Well, I've got to get back up the palace.
Affedersin Wilde, saraya dönmeliyim.
Anything, my lord. - When we enter the palace, we must not be seen.
- Saraya girdiğim zaman, görülmemeliyiz.
If you want to help your people, come back to the palace.
- Saraya geri dön.
We didn't want to come to the palace.
Saraya gitmek istemedik.
I was going to the palace.
Ben de saraya gidiyordum.
I brought you to court.
Seni saraya ben getirdim.