Savoir tradutor Turco
50 parallel translation
That certain air of savoir-faire In the Merry Old Land of Oz
En zarif görüntüyü veririz Mutlu Oz Ülkesinde
Your savoir faire is ooo-la-la
Hünerlerin pek ala
Parce que tu? tais curieux de savoir if I could live without you.
Eğer evlenmiş olsaydım, herşey yolunda olsaydı sensiz yaşayabilseydim.
See? I told you you had to have skills... style, savoir-faire.
Yok canım, sen şimdi başardım sanıyorsun...
You'll completely captivate Mrs. Lurch with your savoir-faire.
Becerilerinizle Bayan Lurch'ü tamamen cezbedeceksiniz.
This whole thing must be handled with a little savoir faire... and you don't have it.
Bütün bunlar biraz maharetle ele alınması gerekir... ve bu da sende yok.
On someone else, I swear This savoir-faire Would be such a waste
Yemin ederim başka birisinde böyle bir maharet, heba olurdu
Now, clinically speaking, this is not an epidemic yet, but none of these people are inoculated and they lack a certain savoir-faire when it comes to most of the common medical practices of the 20th century...
Evet teknik anlamda bu bir salgın sayılmaz... Henüz... ama bu insanların hiçbiri aşılanmamış ve modern tıbbın gerekleri konusunda biraz liberal fikirlere sahipler...
I'll exude savoir faire I'll wear gowns, I'll have hair
Yağ gibi aradan geçeceğim Pijama giyeceğim, saçlarım olacak...
You fairly ruffled my savoir-faire there, Dean, my man.
Oyunumu mahvettin, Dean, adamım.
You have no savoir-faire, Milo.
Hiç yol yordam bilmiyorsun Milo.
~ Well, for savoir faire, more derrière... ~
~ Well, for savoir faire, more derrière... ~
Well, pardon my savoir faire, Admiral.
Kusura bakma.
I don't have the savoir-faire, that devilish charm.
Bende dil becerisi, şeytan tüyü yok.
You do have savoir-faire.
Dil becerin var.
Unleash your savoir-faire.
Dil becerini ortaya koy.
I'm gonna unleash your savoir-faire.
Dil becerini ortaya çıkaracağım.
There's no mystery, no savoir-faire.
Hiç gizem yok, bilgi yok.
But one must dine with a certain savoir-faire.
Ancak bu tür yemekleri yerken kültürü göz ardı etmemeli.
We can't teach them savoir-vivre good manners.
Adap, savoir-vivre bilmiyorlar.
Pardon my savoir-faire.
İyiliğimin kusuruna bakmayın.
You lack a certain style, a savoir-faire... that is required for this particular bounty.
Belli bir tarzın yok, bu özel ödülü almak için gerekli olan ustalık yok sende.
I got what they call that savoir faire.
Buna beceriklilik derler.
No more questions. Just savoir it.
Bunun için söylenip durma, bundan faydalan.
- He's got savoir faire
- O ne yaptığını bilir
- Mr. Savoir.
- Bay Savoir.
des signales de détresse. A part toi, personne n'aurait pu savoir ça.
Senden başka kimse bilemez.
You know, you have the savoir-faire of a hyena.
Sosyal yeteneğin bir sırtlanınki kadar.
"He's the savoir."
O bir kurtarıcı.
Dude called us up, said he needed a savoir.
Eleman bizi aradı, istedi kurtarıcı.
We've got that savoir-faire
Çok maharetliyiz
♪ Clip, clip here, clip, clip there ♪ ♪ we give the roughest claws ♪ ♪ that certain air of savoir faire ♪
â ™ ª Clip, clip here, clip, clip there â ™ ª â ™ ª we give the roughest claws â ™ ª â ™ ª that certain air of savoir faire â ™ ª â ™ ª in the merry old land of Oz â ™ ª
Our Savoir is the Prince of Peace.
Bizim Kurtarıcımız Barış Prensi.
Well, he may lack courtesy, but he does show a certain savoir faire in choosing a business rendezvous.
- Nezaketten anlamıyor olabilir ama iş için buluşma yeri seçerken maharetini konuşturuyor.
John Merchiston, Savoir magazine.
Ben John Merchiston. Savoir dergisi.
Oh, how goes it with Mr. Savoir Magazine?
Bay Savoir Dergisi ile işler nasıl gidiyor?
The bed is Savoir.
Yatağın markası Savoir.
Holding my own with sophistication and savoir faire.
İncelik ve maharetle ortama ayak uydurmak.
Savoir faire, man.
Savoir faire, aslanım.
That's a Dunphy man, Claire... resourceful, cool, and just the right amount of savoir faire.
Dunphy erkekleri böyledir Claire. Her şeyin altından kalkan, sakin ve tam kıvamında maharete sahip.
Voulez-vous que je fasse une annonce... pour savoir s'il y a un médecin à bord?
İyi misiniz? Uçakta doktor var mı diye bakalım mı?
He lacks a certain... Savoir faire?
Her şeyi- -