Say it like you mean it tradutor Turco
176 parallel translation
- Say it like you mean it.
- Oldugun gibi söyle. - Ben Michael Dorsey'im.
Say it like you mean it... and most people will do whatever you want.
Söylemek istediğini söyle ve çoğu insan sen ne istersen onu yapsın. İyi günler.
- Say it like you mean it, Ma!
- Ciddiymişsin gibi konuş anne!
- Say it like you mean it.
- Evet. - Beni inandır önce.
Say it like you mean it.
Hissederek söyle!
- At least say it like you mean it.
- Bari içinden gelerek söyle.
- Say it like you mean it, cadet.
- İçinden gelerek söyle, öğrenci.
Say it like you mean it.
Onu kastedercesine söyle.
Let the house say it like you mean it.
Çok sevinmiş gibi yapın.
- No, say it like you mean it.
- Hayır, içinden gelerek söyle.
- Oh, say it like you mean it, boy.
- Gerçekten inanarak söyle evlat!
Now say it like you mean it :
Va-ji-na.
Say it like you mean it.
Ciddiyetle söyle.
Say it like you mean it!
İçinden gelerek söyle!
Say it like you mean it, you little Judy.
- Kendime güveniyorum.
Say it like you mean it.
Geri alıyorum, seviyormuş gibi.
Say it like you mean it.
Şevkle söyle şunu dostum.
Say it like you mean it.
Bunu inanarak söyle.
Say it like you mean it, you wuss!
Adam gibi söyle, seni hanım evladı!
- Say it like you mean it.
- Demesi kolay.
Say it like you mean it.
- İçten söyle.
Now you two say good night like you mean it.
Şimdi birbirinize doğru dürüst iyi geceler dileyin.
When I finally say, "I love you," and mean it, it'll be like a defeated general, surrendering and handing his sword to his enemy.
Ben birine, "Seni seviyorum" der ve ciddiysem, yenilmiş bir general gibi, düşmanına kılıcını teslim etmek gibi olurdu.
- You say that like you mean it.
Bunu sanki düşünüyormuş gibi söylediniz.
I mean, the way you keep changing the figures on me all the time, it makes me look like some kind of a nut, like...
Yani, sayıları sürekli değiştirip durman bir tür kaçık gibi... aptal gibi görünmeme yol açıyor.
I mean, you just say "hip dysplasia" in a kennel like this, and you might as well put a match to it.
Yani böyle bir barınakta kalça "displazisi" lafı edersen köküne bir kibrit çak daha iyi.
When you say too bad, you mean too bad like too bad it's a rainy day or too bad that there are two that are bad?
Çok kötü dediğinde, çok kötü yağmur yağıyor sözündeki gibi çok kötü demektir yoksa kötü olan iki şey var'daki gibi çok kötü mü?
What does it mean? But some people like to taunt you they'll say,
Ama bazı insanlar başınıza kakmayı sever.
WHEN I SAY I'M WITH YOU, I DON'T MEAN IT LIKE AN EXPRESSION LIKE I'M SAYING I KNOW WHAT YOU MEAN.
Seninle aynı fikirdeyim dediğimde, senin ne demeye çalıştığını anlıyorum gibi bir ifadeyi kastetmiyorum.
- You mean, like, just say it?
- Demek istediğin, sadece söyleyeyim mi? - Söyle gitsin.
What I mean to say is, I'd like it if you all would go in with me.
Demek istediğim, benimle bu işe girerseniz sevinirim.
I mean, we've pulled together, and gosh darn it I just got to say, you're like family to me.
Yani bunun altından hep birlikte kalktık. Nasıl diyeyim bilmiyorum ama benim için aile gibi falansınız.
When I say we've been looking for two guys like you, I mean it.
Sizin gibi iki kişi arıyorduk derken ciddiydim.
I love her like she was my weird, spastic, little baby sister, and I mean it when I say this, Ben. If you hurt her,
Onu garip, spastik, küçük kız kardeşim gibi seviyorum ve Ben, bu söylediğimi ciddiye al, eğer onu incitirsen...
What I mean to say is, I was there, and you were there, and I know what it looked like.
Demek istediğim ben ordaydım ve sende ordaydın. Ve neye benzediğini biliyorum.
Say that like you mean it.
Gerçekten inanıyormuş gibi söyledin.
But if you feel it, it's gonna follow you around like a hungry dog no matter how far you run. Wait. I didn't mean to say love's a dog.
Ama eğer hissedersen, bak ne kadar kaçarsak kaç aç bir köpek gibi peşinden koşacak.
Like if I say "me too" then does that mean I'm really glad... to have met me and if I say "you too" does it mean that...
"Ben de" dediğimde bunun "Gerçekten çok memnun oldum" anlamına gelmesi gibi. Eğer ben "sen de" deseydim bunun anlamı...
I mean... it's not like this is a corner office with a view and every day, you have to find jobs for people, most of which are better than yours and that has to suck.
Demek istediğim... burası pek de manzarası olan bir köşe ofisi sayılmaz ve her gün, başkalarına iş bulmak zorundasın, ki bir çoğunun işi seninkinden iyidir ve bu da berbat bişey olmalı.
Listen Kerem, I can be mean as well, but you can't put me down like this lf you are trying to threaten me or whatever, just come right out and say it.
Bak Kerem, kırılmayı ben de isterdim ama beni bu şekilde kıramazsın. Yok eğer tehdit ediyorsan ya da başka bir şey varsa söyle...
I mean, a chair costs money, so it's like stealing, and you always say...
Bir sandalyenin maddi değer vardır yani bir şeyler çalmış gibi olacaksın ve sen de her zaman- -
No, I just mean you say it like it is. You dont hide the truth its a compliment Rox
Demek istediğim o kimseden birşey saklamıyor.
I mean, if you don't like the rule, you ignore it, right?
Demek istiyorum ki, eğer kuralı sevmiyorsan onu yok sayıyorsun, dimi?
They say it's like going to sleep but you're on fire... and you're paralyzed, so you can't scream... I mean, that's all you got sometime, you know?
Uykuya dalıyormuşsun gibi diyorlar, ama ateşler içinde oluyormuşsun... ve paralize durumda, bu yüzden çığlık atamıyormuşsun... yani, bazen elinde bir tek o olur biliyor musun?
You could at least say that like you mean it.
En azından, içinden geliyormuş gibi söyleyebilirsin.
What I mean to say is, if you would like to have a private goodbye, you should probably do it soon.
Demek istediğim, eğer özel bir veda etmek istiyorsanız, yakın zamanda etseniz iyi olacak.
But like I say, he... it's like he always knew it was gonna happen for him, you know what I mean?
Ama dediğim gibi, başaracağını zaten hep biliyordu anlıyor musunuz?
But that doesn't actually mean that you got a coherent idea of what they were trying to say, because obviously the media didn't really understand it, and to the extent they understand it, they didn't like it.
Ama bu, ne söylemeye çalıştıklarıyla ilgili tutarlı bir fikriniz olduğu anlamına gelmez. Çünkü, açıktı ki, medya gerçekten ne dediğini anlamıyordu. Ve anladıkları ölçüde de, bundan hoşlanmıyorlardı.
I mean, you know, it's not like he was gonna say anything.
Ben hiçbir şey diyecektim gibi değil, biliyorsunuz, anlamına gelir.
So when you say you're giving your money away to poor people... do you mean, like, "Mexico" poor, or can it be, like, "me and Charlie" poor?
Paramı fakirlere vereceğim derken... "Meksika" fakirleri mi, yoksa "ben ve Charlie" gibi fakirleri mi kastettin?
By "reputation," I mean that you are the kind of woman that treats a man like a plaything. Whether it's my husband or, let's say, your teenage gardener.
"Ün" derken, senin erkekleri bir oyuncak gibi gören kadınlardan olduğunu o erkeklerin kocam ya da genç bahçevanın olmasının farketmediğini kastettim.