English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ S ] / Scrambled

Scrambled tradutor Turco

984 parallel translation
We have a scrambled phone link.
Karışık şifreli bir telefon ağımız var.
Scrambled eggs.
Sahanda yumurta.
And two fried eggs, two poached eggs... two scrambled eggs, and two medium-boiled eggs.
İki sahanda yumurta, iki çılbır yumurta... iki omlet ve iki rafadan yumurta.
You've fallen off so many polo ponies that your brain is scrambled.
Tommy, o kadar çok polo midillisinden düştün ki beynin karmaşık bir durumda.
I'll have some scrambled eggs made for you, and a plain salad.
Size yağda yumurta yapacağım, bir de salata.
Oh, I'll just ha-have s - some scrambled eggs.
Ah, ben yalnızca bi... biraz omlet a... alayım.
Scrambled, poached and rubbed in your hair.
Çırpılmış, haşlanmış.
She's up to Africa and scrambled eggs by now.
Afrika'ya ve sahanda yumurtaya kadar geldi.
Like'em scrambled?
- Yağda sever misin?
Suppose it was your brains were scrambled instead of your hand.
Elin yerine beyninin parçalandığını düşünsene.
- and fix some scrambled eggs and toast.
- Yumurta kıralım, ekmek kızartalım.
Scrambled eggs with little sausages?
Omlet ve yanında sosis mi?
I know sunny-side up and scrambled, but I do not know on a shingle.
Omleti veya tavada pişirmeyi biliyorum ama tahta üzerinde pişirmeyi bilmiyorum.
Just a bunch of letters scrambled together.
Tesadüfen bir araya gelmiş bir kaç harf.
I'll make scrambled eggs of that damned lawyer!
O lanet avukatın kafasını yumurta gibi kıracağım!
- Scrambled eggs.
- Çırpılmış yumurtalar.
The kids want oatmeal, and I like scrambled eggs and bacon.
Çocuklar yulaf ezmesi yer, ben de yumurta ve jambon isterim.
We have a little... scrambled eggs?
Yağda yumurta... yapalım mı?
And the noise of the birds their horrible savage cries as they circled over the narrow black beach of the Encantadas while the new-hatched sea turtles scrambled out of their sandpits and started their race to the sea.
Bir de kuşların sesi yumurtadan yeni çıkmış deniz kaplumbağaları kum çukurlarından dışarı çıkmaya çabalayıp denize doğru yarışa başlarken Encantadas'ın dar siyah kumsalının üstünde dönerek attıkları korkunç vahşi çığlıkları.
Not scrambled.
Çırpılmamış.
He scrambled up and tried to penetrate me but I defended myself.
Üzerime tırmandı ve içime girmeye çalıştı ama ben korudum kendimi.
The doctor, he says to me, he says, that my brain is a little mixed up, you know like, I don't know, scrambled eggs.
Doktor, bana, beynimin biraz karışık, bilmiyorum, çırpılmış yumurta gibi olduğunu söylüyor. Yani...
She'll tell you whether we got scrambled eggs... or sunnyside up tomorrow.
Yarın omlet mi, sahanda yumurta mı var... - İleri Savunma Hattı'na hoşgeldiniz.
I think your brain is scrambled, turning upside down in that ball turret.
Döner taretin içinde baş aşağı durmaktan beynin sulanmış.
- Scrambled? Me, scrambled?
Benim mi sulanmış?
Nice scrambled eggs, and we don't want them to get cold, do we?
Güzel bir omletin var ve onun soğumasını istemeyiz, değil mi?
Half of those aircraft aren't even scrambled let alone off the ground.
Uçakların yarısı yerden kalkmak için acele bile etmiyor.
This is top-secret and scrambled.
Bu çok gizli ve şifrelidir.
Scrambled or fried?
Haşlanmış mı? Yağda mı?
I ordered boiled eggs and they've scrambled them, but it doesn't matter.
Ben haşlanmış yumurta istedim ama onlar omlet getirdi. Neyse, önemli değil.
This phone is scrambled, and I've got a recorder.
Hat güvenli, yanımda kayıt cihazı var.
- Two scrambled flights on the way.
- İki uçak daha acilen havalandılar.
It was Class-A security, and scrambled. - I put it through the decoder. - What was it?
Şifreli geldi, kod çözücü kullandım.
How about some scrambled eggs?
Sahanda yumurta ister misin?
However, you have an effective range of only 110 miles... so you've gotta be picked up, scrambled and rebroadcast.
Ancak etki mesafesi sadece 180 km. civarındadır onun için saptanacak, kodlanacak ve yeniden yayınlanacaktır.
Lisa, book me a scrambled satellite call to NASA headquarters at the end of this meeting, please.
Lisa, toplantının sonunda bana güvenli bir hattan NASA'yı bağla lütfen.
You've been bragging about your scrambled eggs.
Sahanda yumurtayı çok iyi yaptığını söylüyordun.
Now, what we really have is the remainder of a Brigade HQ Company... consisting largely of chaps from my regiment... brought up to strength by a rather bizarre variety of odds and sods... who joined us when we scrambled out of Singapore.
Şimdi, elimizde olan Tugay Karargah Bölüğü'nün kalanı... çoğu benim alayımdaki adamlardan oluşuyor... bunların içinde de oldukça tuhaf tipler ve her türden insan var... Singapur dışında savaşırken katılmışlardı bize.
You know you got... a plate of scrambled eggs in the bathtub?
Küvetin içinde bir tabak omlet olduğunu biliyor musun?
Why, they're just beggin to be scrambled or fried... or poached or hard-boiled... or all around ready to be thrown into a big, fat, juicy omelet.
Çırpılmış veya yağda yapılmış... haşlanmış olmak için yalvarıyorlar... Hepsi de büyük ve sulu bir omletin içine atılmaya hazır.
And some scrambled eggs.
Ve biraz yumurta.
Yes, I want scrambled eggs and bacon and cinnamon toast.
Evet, yağda pişmiş yumurta, salam ve tarçınlı ekmek.
( narrator ) Protected by total air supremacy, the first assault waves raced and scrambled for the five invasion beaches.
İlk saldırı birlikleri, tamamiyle hava hakimiyeti altında beş çıkarma sahili için yarıştı ve kapıştı.
Scrambled eggs, very cold beer, if you please.
Omlet ve soğuk bira rica ediyorum.
And four scrambled eggs, very loose.
Ve dört kızarmış yumurta, çok rafadan olsun.
I was going to make us scrambled eggs... and I have a jar of baby food for Jan.
Kendimize yumurta çırpacaktım. Jan için de bir kavanoz bebek maması var.
Scrambled eggs, baby food.
Çırpılmış yumurta, bebek maması.
The child needs spinach, carrots... not scrambled eggs.
Çocuğun ıspanağa, havuca ihtiyacı var çırpılmış yumurtaya değil.
Two, with scrambled eggs and bacon.
İki olsun, çırpılmış yumurtalı ve domuz pastırmalı.
Whatever game it was everybody was playing, sure as eggs is eggs, Roxy the Weasel had been scrambled.
Adına ne derseniz deyin, herkes içindeydi oyunun. Sansar Roxy, bir yumurta gibi kırılıp çırpıldı!
Scrambled eggs, loose.
Sahanda az pişmiş yumurta.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]