Seater tradutor Turco
102 parallel translation
Also a two-seater.
İki kişilik.
There at the foot of the steps was a little two-seater car.
Aşağıda küçük, iki kişilik bir araba vardı.
It looks like a two seater with that small field built in the clear.
Ufak çaplı iki kişilik bir uçağa benziyordu.
And the only way I really like a horse is when he's hitched to a nice two-seater buggy with good springs.
Ve, hoşlandığım tek şey iyi yaylanan, iki oturaklı, arabayı atıma bağladığım zamandır.
Yeah, a nice little two-seater.
Şu iki kişilik güzel minik arabalar.
Do they make a two-seater?
- İki koltuklu olanı da var mı?
A white Alfa Romeo sports two-seater license number GE 1741.
İki koltuklu beyaz bir Alfa Romeo spor araba. Plakası GE 1741.
'Non-obliger', a one-seater which frees the traveller of the obligation to invite those on foot to get in.
Sürücüyü, yayan seyahat eden arkadaş ve tanıdıklarını - yolda karşılaştığında bile - binmeye davet etme yükümlülüğünden kurtaran, tek koltuklu araba.
People ask sometimes if I was nervous About flying in those little, two-seater planes.
İnsanlar bazen o ufacık iki kişilik uçaklarla uçmanın beni korkutup korkutmadığını soruyor.
mine's a two-seater.
Benimki iki kişilik.
When my mother died, I sat on my bed for two days holding her seater.
Annem öldüğünde, onun iskemlesini tutarak iki gün yatağımda oturdum.
A two-seater.
İki kişilik.
What if the pig-man had a two-seater?
Ya arabasında 2 koltuk varsa?
She's our lady of the New World With a golden touch She filled a bull ring 45,000 seater
O bizim, altın dokunuşlu Yeni Dünya kadınımız 45 000 kişiyi bir arenaya getirdi
You look better than those frogs in that beer commercial. When we kicked off, we had a six-seater and one DC-3, and we would fly anywhere.
Başladığımızda, altı kişilik bir de DC-3'ümüz vardı.
Now you are in a two-seater and it is being flown by my father who weighs 462 pounds, because he lost 10.
Şimdi, babamın kullandığı iki kişilik bir uçaktasın kendisi 5 kilo verip 210 kiloya düşmüş.
is she a two-seater?
- Buna iki kişi binebiliyor mu ki?
Take a 2-seater like this back up to the Sol-Track shipping lanes.
Güneş sistemi kalkış rampalarına gitmek için bunun gibi 2 kişilik bir araca bin.
It's just a word used by Madison Avenue to sell their skin creams and two-seater cars.
Bu yalnızca Madison Avenue'nin yüz kremlerini ve iki kişilik arabalarını satabilmek için kullandığı kelimeler.
- Miata, two-seater, means no kids.
Miata. İki kişilik.
Man, woman, two-seater roadster.
adam, kadın, iki koltuklu bir araba.
It's a two-seater
Araba çift koltuklu
Hey, John, you got a two-seater.
Hey, John, seninki iki kişilik.
I'd rather do two of these than one in an eight-seater,
Böyle iki gösteri yapmayı sekiz koltuk dolu bir gösteriye tercih ederim.
Who do we have left, Miss Seater?
- Başka kim kaldı, Bayan Eta?
It's a two-seater.
Sadece iki kişilik yer var.
It's a two-seater.
İki koltuk var.
It's only a two-seater.
O araba sadece iki kişilik.
And they were really spread out because it was a thousand-seater venue.
- Bin kişilik mekan olduğu için çok dağınıklardı. Bir yığın boş yer vardı.
I didn't know why you didn't get back on the horse-seater, except I didn't think you could take one of these things for a joyride.
Neden baş köşeye geçmediğinizi bilmiyorum, aslında bunlardan bir tanesinin gezmek için kullanıldığını da bilmiyordum.
Wait a minute. That's a two-seater.
- Dur biraz, bu araba iki kişilik
We got this sort of Corvette electric type car... 2-seater, slick styling and all that and we can make a business out of it.
2-koltuk, göze hitap eden tasarım ve herşeyiyle elektrikli arabaların Corvette i elimizdeydi ve artık bununla ticarete girebilirdik. Çalışmayı kabul ettiğim program menejeri beni arayıp şöyle dedi... Çok ilginçti.
Converts to a two-seater.
İki kişiliğe çevrilebiliyor.
Two-seater.
İki kişilik.
All right, you want your van back and a six-seater plane, gassed up and ready to go.
Pekala, minibüsünü geri istiyorsun ve yakıtı dolu altı kişilik kalkışa hazır bir uçak istiyorsun.
Listen, we're gonna want the van back and fueled, and we want a six-seater plane waiting for us at the airport.
Minibüsü, deposu dolu olarak geri istiyoruz ve havaalanında altı kişilik bir uçak istiyoruz.
I drive a 2-seater.
İki kişilik bir araba kullanıyorum.
That's a two-Seater, Polly.
Araba iki koltuklu, Polly.
Sorry, ladies - two seater.
üzgünüm, bayanlar - sadece 2 koltuk var.
Richthofen shot down a two-seater today.
Richthofen, iki kişilik bir uçağı düşürdü.
The DH2 one-seater should be attacked from above...
DH-2'nin pilotu yukarıdan kuyruğun arkasından saldırdı.
Son moves into his own house, little two-seater with a lot of zip.
Evin oğlu kendi evine taşınır, spor araba alır.
Yeah, 4-seater, single engine, beauty.
- Evet. 4 kişilik, tek motorlu, çok güzel.
I have a little 6 seater I fly up to Vermont for ski season.
Eskiden küçük bir uçağım vardı. Kar sezonu için Vermont'a giderdim.
I got a two-seater parked in the driveway.
Evin önünde iki kapılı arabam var.
You paid for a three seater couch?
Üç kişilik sedire mi para ödedin?
A seven-seater.
Yedi kişilik olursa da iyi olur.
I've got a 2-seater.
İki kişilik koltuğum var.
Matt said it was a four-seater helicopter.
Matt, helikopterin 4 kişilik olduğunu söylemişti.
It's a four-seater.
- Bilmiyorum. 4 kişilik.
That print was a reward for finding me an Austin Healey 2-seater from 1960.
O tablo, bana, 1960 model, iki kişilik Austin Healey bulduğu için söz verdiğim bir ödüldü.