Sentiment tradutor Turco
836 parallel translation
I really appreciate your sentiment.
Kang Woo, çok teşekkür ederim.
What a ridiculous sentiment.
Ne saçma bir duyarlılık!
Stir up anti-Duke Red sentiment then we will have him arrested.
Dük Red karşıtı bir hava yaratın, onu tutuklayalım.
You can't run the world on sentiment.
Dünyayı duygularla yönetemezsin.
The whole world's a reeking pit of sentiment.
Tüm dünya duygularla idare ediliyor.
You can't run the world on sentiment.
Duygusallıkla dünyayı idare edemezsiniz.
The world is a reeking pit of sentiment!
Dünya, duygusallığın leş gibi kokan çukuru!
We want it for sentiment.
Biz duygusallıkla istiyoruz.
I've no use for sentiment, that sort of thing.
Duygusallık gibi şeylere inanmam.
You mustn't be, jealousy is a horrid sentiment, worthy of neither your spirit nor your beauty.
Böyle yapmamalısın. Kıskançlık kötüdür zekanın ve güzelliğinin altında bir duygudur.
I hated to part with it but... necessity often gets the better of sentiment.
Onu elden çıkardığım için çok üzülmüştüm. Ama zorunluluklar çoğunlukla duygulara galebe çalıyor.
Katie, Katie, this is no time for sentiment.
Katie, Katie, duygusallığa yerimiz yok.
Isn't it a lovely sentiment?
Harika bir duygu, değil mi?
I don't suppose you can understand how any woman unprotected, as you say I am, can be lifted above self-interest by a sentiment so delicate and pure that she feels only humiliation when you speak of such things.
Bana dediğiniz gibi, korunmasız bir kadının öylesine ince ve saf bir duyguyla kişisel çıkarların ötesine geçmesini ve böyle sözler sarf ettiğinizde sadece küçük düştüğünü hissetmesini sanırım siz anlayamazsınız.
Perhaps you have no sentiment left for me.
Belki de artık bana karşı hiçbir şey hissetmiyorsun.
No room for sentiment.
Duygulara yer yok.
You cannot stop me from showing how he tried to work on the sentiment of the jury!
Jüriyi nasıl etkilemeye çalıştığını göstereceğim.
I don't think Gisbourne shares that sentiment, however.
Ama Gisbourne'un bu duyguyu paylaştığını sanmıyorum.
- A little gold and a lot of sentiment.
- Biraz altın ve bol miktarda duygu.
- The army's no place for sentiment, I says.
- Orduda duygusallığa yer yoktur diye düşünüyorum.
I just put this on for sentiment.
Bunu hatırası için taktım.
You mean because a man doesn't cover the pages with sentiment?
Bir adam duygusal bir şey yazamaz mı diyorsun yani?
And by prayer I don't mean shouting and mumbling... and wallowing like a hog in religious sentiment.
Dua etmek derken, dini duygulara kapılıp domuz gibi bağırmayı mırıldanmayı kastetmiyorum.
So beautiful that piece of jewelry and so fine a sentiment - the heart.
Ne kadar güzel bir mücevher ve ne kadar duygusal... bir kalp.
What savage sentiment.
Ne kadar barbarca bir düşünce.
I'd think if sentiment won't persuade him, money would.
Duyguları ikna etmezse, para eder, diye düşünmüştüm.
It was a good building in its day, I reckon, but these are no times for sentiment.
Yapıldığı zaman iyi bir binaydı sanırım ama şimdi duygusal olacak zaman değil.
Sentiment and business don't belong in the same bed.
Duygular ve ticaret birbirine karıştırılmamalıdır.
Romulus and I are very partial to sentiment.
Romulus ve ben sizi dinlemeyi çok isteriz.
The sentiment and humor an older America had aged in the wood.
Eski Amerika'nın sandıkta çürüttüğü duygusallık ve espriler.
So I ask, regardless of sentiment...
Hissiyatımı bir yana bırakarak soruyorum...
But you write about people... with such real understanding and sentiment.
Ama insanlar hakkında öyle anlayışlı ve hisli bir şekilde yazılar kaleme alıyorsunuz ki.
Sentiment comes easily at 50 cents a word.
Duygusallık kelimesi 50 sentten kolayca yaratılabilir.
Expensive sentiment.
Pahalı bir duygu.
There's no sympathy there, no softness, no sentiment.
Şefkat, yumuşaklık ya da duyarlılık yok.
Sentiment overwhelmed me.
Büyük bir hüzne kapıldım.
I have more sentiment about these things than you have.
Bu konularda senden çok daha duyarlıyım.
You said you were trying to work up public sentiment To get a law passed making numbers a legal lottery, Like lotteries are in Ireland or Cuba
Bu işi, İrlanda veya Küba'daki piyangolar veyahut buradaki yarış parkuru bahisleri gibi yasal hale getirecek bir yasa geçirmek için kamu duyarlılığını körüklemeye çalıştığını söyledin.
He's giving me a quarter of a million dollars To create public sentiment to make policy legal, Like bingo, bango, and the Irish sweepstakes.
Poliçeye, İrlanda bahisleri gibi yasal hale getirecek bir popülerlik kazandırmak için çeyrek milyon doları veriyor bana.
Use your will instead of your sentiment.
Çotan affettiysen, duygularınla değil, iradenle hareket et.
There is a sentiment on the back of it.
Arkasına duygularımızı yazdık.
I detest cheap sentiment.
Duygu sömürüsünden nefret ederim.
The sentiment does you honor.
Duygusallık size fazilet katar.
- That's a beautiful sentiment.
- Bu çok güzel bir ifade.
Perhaps Mrs York will favour us with a sentiment.
Belki de Bayan York bizi sözleriyle onurlandırır.
I love you more, a mild sentiment
Seni daha çok seviyorum, hafif bir duygusallıkla.
He says religious sentiment is waning.
Bana dini inanışın azaldığını söyledi.
We have no time for sentiment.
Duygusallığa vaktimiz yok.
A beautiful sentiment.
Bu ne güzel bir ifade.
Sentiment, emotion and instinct, rather than reason, must have guided him.
Sebepten çok his duygu ve içgüdü, onu yönlendirmiş olmalı.
Nice little sentiment.
- Çok güzel bir duygu!