Settlement tradutor Turco
2,166 parallel translation
The settlement for past wrongs.
Bu geçmişin hatalarını açıklar.
Regardless of the landlord's policy making the eviction of your client illegal, and upping the value of what will now be a really nice settlement.
Mülk sahibi yasasına rağmen, müvekkilinin boşaltma talebini yasadışı yapıyor. Bu dava, uygun değerdeki çok iyi bir yerleşimle sonuçlanabilir.
What I'm saying is we've been netting on average for each injury settlement about 50 to 20 K, right?
Söylemek istediğim şey, kaza sonucu ödenen tazminatlar genelde 15-20 bin civarında, değil mi?
If they gave you a settlement, they'll be looking at lawsuits the rest of their lives.
Anlaşma yaparlarsa hayatları boyunca açılacak davalardan kurtulamazlar.
We're taking the settlement.
- Anlaşmayı kabul edeceğiz.
Yeah. We shelled out a $ 165 billion settlement.
- Evet. 165 milyarlık anlaşma imzaladılar.
Didn't you get a huge settlement out of them?
Onlarla büyük bir anlaşma yapmadınız mı?
And the affair would mess up the settlement?
Bu gizli ilişki bütün davayı etkileyecek miydi?
You see, you promised her a big settlement if she played along.
Anlaşmanızı bozdu.
So you save JNL money by stealing our class action and negotiating a low-ball settlement.
Yani grup davamızı elimizden alıp daha düşük bir değer için pazarlık yaparak JNL'e para kazandıracaksınız.
We had our settlement offer accepted.
Anlaşma teklifimiz kabul edildi.
They don't wanna go to court, so we scare them into settlement.
Mahkemeye gitmek istemiyorlar, biz de anlaşmaya varmaları için gözlerini korkutuyoruz.
This input will help me determine a fair settlement.
Bu veri adil bir rakam belirlememe yardımcı olur.
We have a settlement meeting tomorrow, and this is the last we will speak about it ever again.
Bu hoş karşılandığım yada tepeden bakılmadığım anlamına gelmiyor. Gerçekten sana birinin tepeden bakabilmesi pek inandırıcı gelmiyor.
Hope you had time to look over the settlement offer I sent.
Diğer davaları mı bulacağım? Onlara zaten bir kere blöf yaptım, Mike.
I'm gonna need an advance on that settlement.
- Ve ben de dedim ki "Hayır, orospu çocuğu değil."
It broke out in the neighboring settlement, so these witches were rounded up.
Bu esinti komşu kasabalarda patlak vermiş o yüzden bu cadıların etrafı sarılmış.
Which is to say, your honor, that this case is scheduled for settlement conference next month and the plaintiffs had every hope of reaching a settlement with the city about a fee reduction.
Sayın Yargıç, bu dava önümüzdeki ay yapacağımız anlaşma toplantısında çözülecek. Davacılar ücret indirimi konusunda belediyeyle anlaşabilme umudunu taşıyor.
And by the time we get to a settlement conference half the spring parade season will have passed and we'll be at carnival.
Anlaşma toplantısı zamanı gelip çatıncaya kadar bahar geçit töreni sezonu geçmiş, karnaval zamanı gelmiş olacak.
Or generic criminal scum, bogus lawsuit settlement scum.
Oyun düzüşmeleri ve saçmalıklar
Why what? I'm just asking. What if we negotiated a settlement?
Sadece soruyorum neden?
I asked you not to, but you built a settlement on my heart.
Yapma demiştim, ama kalbime bir yerleşim yeri kurdun.
He redid my entire divorce settlement.
Boşanma anlaşmamı baştan yazdı.
There's an ancient Coast Salish settlement just outside of Pipestone.
Pipestone'un hemen dışında antik bir Coast Salish yerleşkesi var.
Both parties had agreed to a $ 25 million settlement.
İki taraf da 25 milyonluk bir anlaşmayı onayladı.
Oh, you mean, like, the horse and all the insurance stuff and acting like a prick at the settlement conference and...
At, sigorta meseleleri ve nafaka toplantısında bir pislik gibi... -... davranmanı mı kastediyorsun?
They know all the players and can negotiate a settlement before anyone's killed. Ilsa, wait.
Herkesi tanırlar ve birisi öldürülmeden nasıl pazarlık edileceğini de bilirler.
You were just gonna cry poor and screw your family in a settlement?
Birazcık ağlardık sonra da ailenle nafakanı mı alırdık?
It goes without saying, that the six, seven perhaps eight-figure cash settlement that I can win for you will never fill the hole in your heart caused by your tragic loss. But you deserve justice.
Söylemeye lüzum olmasa da sizin için kazanacağım altı, yedi ve belki sekiz haneli rakamlar elbette ki bu acı kaybınızın kalbinizde açtığı yaraya merhem olmayacaktır ama adalet sizin hakkınızdır.
Can't we negotiate some kind of settlement, a payment plan?
Bir anlaşmada, ödeme planında karar kılamaz mıyız?
And a settlement simply ignores the fact that a situation has been created.
Ayrıca nafaka ortadaki sorunu görmezden gelmek anlamına gelir.
You were discussing a settlement?
Bir anlaşmadan bahsediyordun?
Five hundred a week from Pleasant, plus what I got her in the settlement.
Pleasant'tan haftada 500 artı ona sağladığım anlaşma tutarı.
I want to offer the families a settlement.
Ölenlerin aileleri için bir anlaşma önermek istiyorum.
She's not interested in a settlement.
O anlaşmayla ilgilenmiyor.
So, Mr Coupet has been empowered by his board of directors and the French Ministry of Health to offer your clients a settlement.
Demek ki Bay Coupet yönetim kurulu tarafından yetkilendirildi ve Fransız Sağlık Bakanlığı müşterilerinize bir anlaşma teklif etmenizi istedi.
We will increase the settlement offer to $ 650 million.
Anlaşmayı 650 milyon dolara yükseltiyoruz.
It was a very healthy settlement.
Çok faydalı bir anlaşma oldu.
There could be a settlement.
Uzlaşma olabilir.
No, Chuck's meeting with her to work out a settlement, and he's hoping she'll be in a good mood, which she will be if we go to her store and spend a bundle on clothes.
Hayır, Chuck nafaka ile ilgili çözüm bulmak için onunla konuşuyor. ve onun iyi bir ruh hali içerisinde olacağını umuyor, ki o iyi bir halinde olacaktır, eğer biz onun mağazasına gider ve kıyafetler için bir tomar para harcarsak.
Your quarters are here in the newer part of the settlement.
Konutunuz, yerleşim bölgesinin yeni yapılanan kısmında.
He's part of another settlement that split away from Terra Nova.
Terra Nova'dan ayrılan yerleşimin bir parçası.
It'll be where Mitchell was planning to build their settlement.
Mitchell'ın yerleşim yerini kurmayı planladığı yerdedir.
A decision was made to save the settlement, which, in hindsight... can only be seen as a dark moment in our history.
Koloniyi kurtarabilmek için bir karara varıldı, ki bu karar geriye baktığımızda... tarihimizde ancak kara bir leke olarak görülebilir.
You took a bad settlement.
Kötü bir anlaşma yapmışsın.
Despite a series of broken promises, by Adolf Hitler, prime minister Chamberlain of Great Britain has staked his political future on a negotiated settlement with the German chancellor.
Adolf Hitler tarafından yerine getirilmeyen bir dizi vaade rağmen Britanya Başbakanı Chamberlain Alman Başbakanı ile görüşerek politik geleceğini tehlikeye atmış durumda.
The settlement's not far.
Yerleşim yerimiz uzak değil.
There are about 100 people in this settlement, and a couple of others just like it scattered in the vicinity of the gate.
Bu yerleşim merkezinde yaklaşık 100 kişi var....... bir kaç merkez daha var, hepsi de geçidin civarında kurulmuş.
It's good, you know, for the future of our settlement, but still, sometimes...
Bu geleceğimiz için iyi bir şey ama yine de bazen-- -
- The settlement's no good?
Anlaşmada sorun mu var?
- The settlement's fine.
Anlaşmada sorun yok.