Sharing tradutor Turco
4,275 parallel translation
"Sleeping close and awaking close, " sharing nearly all of your lives.
"Yan yana yatıp yan yana uyanmayı, bütün hayatını onunla paylaşmayı."
Oh, this is a cooking show... a couple grannies sharing a kitchen.
Yemek programı. Büyükanneler yemek yapıyor.
Thanks for sharing an office with me.
Ofisini benimle paylaştığın için teşekkür ederim.
( female colleague # 2 ) Feel like sharing?
paylaşmak istermisin?
Arguing. Sharing knowledge.
Tartışma, bilgi paylaşımı.
What are you sharing?
Neyi paylaşacağız?
Well, we're sharing the wish.
Dileğini paylaşıyoruz. Biz...
Yeah. We're sharing it.
Paylaşıyoruz.
To be sharing with. Keep playing.
Çalmaya devam et.
I was wondering, you sat through the whole meeting without sharing, is there anything you'd like to talk about?
Merak ediyorum da bu görüşmeler sırasında paylaşmadığın konuşmak istediğin herhangi bir şey var mı?
He envied girls. No matter how they looked, what they lacked in terms of the ideal, there were men who wanted them, who celebrated them on websites and file sharing networks.
Nasıl görünürlerse görünsün kızlara imreniyordu ideallik açısından yoksundular ama onları isteyen, web siteleri ve dosya paylaşım ağlarında onları kutlayan erkekler vardı.
I can't tell you how brave you're being by sharing that.
Bunu bizimle paylaşarak ne kadar cesur olduğunu anlatamam.
Callie and I are sharing the risk.
Callie ve ben de riski paylaşıyoruz.
'You calculated that Magnussen would use the fact of your involvement...'rather than sharing the information with the police, as is his MO.
Sen de Magnussen'in bilgileri polise vermektense, varlığını kullanacağını hesapladın, çünkü çalışma şekli buydu.
We are not sharing our table with you.
Seninle masa paylaşmıyoruz.
From the early days of television, there has been an unbroken line of sharing, showing, and growing.
Televizyonun ilk günlerinden beri, paylaşan, gösteren ve büyüyen değişmemiş bir çizgi olmuştur.
Yeah, man- - yeah, the way you do sharing a house.
Evet adamım. Ev arkadaşınla nasıl konuşursan aynı.
You've got to, you're sharing a house, like I'm saying.
Anlaşmak zorundasın. Dedim ya, ev arkadaşlığı gibi.
If and when he comes around... you might want to have a word with him about sharing his password.
Kendine geldiğinde şifresini bir sorun isterseniz.
A consortium, with all of you sharing in the profits.
Birlik içinde, herkes kendi payına düşen kârı alacak.
- I want to believe you, But I need details, more than what you're sharing.
- Sana inanmak istiyorum, ama benimle paylaştığından daha fazla ayrıntıya ihtiyacım var.
- Are we sharing a room?
- bir odayı mı paylaşıyoruz?
- We're sharing a bed.
- bir yatağı paylaşıyoruz.
You would not be sharing a cell with me.
Benle bir hücre paylaşmazdın.
A consortium with all of you sharing in the profits.
Birlik içinde, herkes kendi payına düşen kârı alacak. Yaparım.
Three counties sharing one ME, we tend not to be a priority.
Üç kasabaya bakan bir adli tabip var. Önceliğimiz yok anlaşılan.
But one of the best things about feelings is sharing them.
Ama hislerin en iyi yanı onları paylaşmaktır.
Thank you for sharing.
Paylaştığın için teşekkürler.
- He wasn't sharing.
- Paylaşımcı değildi.
You mind sharing?
paylaşımak ister misin?
Talking and sharing and searching.
Sohbet ediyor, bir şeyler paylaşıyor ve araştırıyordunuz.
He wrote the book on file sharing, sold his first company for $ 100 million.
Dosya paylaşımıyla ilgili kitap yazdı,... ilk şirketini 100 milyon dolara sattı.
If Dr. Newsome ever used his file-sharing service, he may have had access to her hard drive... her music, all her e-mail.
Eğer Dr. Newsome onun dosya paylaşım servisini kullandıysa,... onun sabit diskine ulaşmış olabilir müziğine, tüm e-maillerine.
I'm dropping ancient knowledge here, shared only by my people, but now, I'm sharing it with you.
Kadim irfandan bahsediyorum size sadece kendi halkımın bildiği bir şeyi sizinle paylaşıyorum.
But that would involve him sharing half the fortune which he wanted as his own.
Ama o zaman tamamını kendisine istediği mirası bölüşmek zorunda kalırdı.
So, we're sharing a room?
Yani odayı paylaşıyor muyuz?
I was just sharing about how my life has been turned inside out and upside down right now.
Ben sadece hayatımın nasıl tersyüz ve Tepe taklak olduğunu anlatıyordum.
I'm just sharing these ideas so..
Bu fikirleri paylaşayım dedim.
Arrogant pricks blew off every request I made for information sharing.
Kendini beğenmiş hıyarlar bilgi paylaşımı için yaptığım her başvuruyu savuşturdular.
Then one day, we started sharing our deepest thoughts.
Derken bir gün, en derin düşüncelerimizi paylaşırken,
Thank you for sharing your stories with me.
Hikayeni benimle paylaştığın için teşekkürler.
If your son were sharing a bed with a man, do you really believe you wouldn't mind?
Oğlun bir adamla yatsa gerçekten umursamaz mıydın sence?
Thank you for sharing, Bottlecap.
Paylaştığın için sağ ol, Sıkıcı.
I want you to know that whenever you do feel like sharing, - this is a...
Bilmeni isterim ki paylaşmak istediğin zaman, istersen...
Thanks for sharing your place.
Mekanını bana açtığın için teşekkürler.
I'm just not sharing everything.
Her şeyi söylemiyorum o kadar.
And you talk about sharing stories.
Siz hikayelerinizi paylaşmak istediğinizi yazmışsınız.
Since you and Pa stopped sharing a bedroom neither of you have been happy.
- Babam ve sen yatakları ayırdığınızdan beri ikiniz de mutlu olmadınız.
You know, after sharing all this time together, 'Sister'seems a bit formal.
Biliyorsun, birlikte bu zamanı paylaştıktan sonra rahibe gibi görüneceğiz.
But Siptah, wasn't satisfied with sharing, he wanted it all to himself.
Ama Siptah, paylaşmayı sevmiyordu tüm gücün kendinde olmasını istiyordu.
I didn't think you'd want me sharing this with the rest of the group.
Diğerleri ile beraberken seninle paylamamı istediğini sanmıyorum.